Bir gün tek başına...

Bir gün tek başına...
Vedat Türkali’nin nefis romanın adı mı yakışır bu yazının başlığına yoksa Attila İlhan’ın “Tut Ki Gecedir” şiirindeki, “İhanete gece müthiş bir gerekçedir” dizesi mi siz karar verin.Seçimin mağluplarının sarsılacağı,...

Vedat Türkali’nin nefis romanın adı mı yakışır bu yazının başlığına yoksa Attila İlhan’ın “Tut Ki Gecedir” şiirindeki, “İhanete gece müthiş bir gerekçedir” dizesi mi siz karar verin.

Seçimin mağluplarının sarsılacağı, kadrolarının sorgulanacağı, parti teşkilatlarının sesini yükselteceği, yarışta kendisine alan bulamayanların isyan edeceği, tavandan tabana değişim denen sihirli kavramla yenilenme isteyeceği elbette belliydi.

Ancak seçimlerde yüzde 48 oy almasına rağmen kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu ve partisinin bu kadar sarsılacağı tahmin edilmiyordu. Sarsıntının mimarlarının, yaşanan mağlubiyetin tek tek ortakları olmasını da kimse hayal edemezdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile genel başkanlığı süresince en yakın çalışma arkadaşlarıyla, Parti Meclisi ve hatta kurultayı olağanüstü toplantıya çağırmaya dönük ve belli ki epeydir sürdürülen toplantının görüntüleri sızdı.

Kim kaydetti, kim sızdırdı, sızıntıdan kim ne kadar kar etti, bunu kıymetli muhabir arkadaşlarıma bırakayım. Nasıl olsa CHP’de hiçbir şey gizli kalmaz.

Sızan toplantıya katılan yahut önceliklerde adı geçen, istenen imzayı veren isimlerden bazılarına bakalım.  Özgür Özel hali hazırda Meclis’te Genel Başkan’ı bizzat temsil ediyor. Partinin Grup Başkanı. Yenilenme çağrılarının ardından örgütten sorumlu atanan Engin Özkoç. Kılıçdaroğlu’nun kara kutusu denen Ankara Mebusu Tekin Bingöl. CHP’nin MYK’sının yıllardır değişmeyen, bir anlamda Bay Kemal’in yol arkadaşları… Onursal Adıgüzel, Veli Ağbaba, Selin Sayek Böke ve dönem üstüne dönem parti grup yönetiminin değişmez ismi Engin Altay… Liste uzayıp gidiyor.

Lider İmamoğlu “değişim” istiyor, “Bay Kemal bana bıraksın” diyor. Hakkı var herkesin her şeyi demeye, istemeye… Peki sormazlar mı ‘Neden’ diye? Sorarlar. Cevabı biliyorum da hatırlatayım. “Ortada mağlubiyet var. Halkımız partililerimiz umudunu yitiriyor. CHP’yi yeniden ayağa kaldırmak için” diyecekler. Pek güzel.

Peki bir aklıselim İmamoğlu’na sormayacak mı; “Mağlubiyete sen ortak değil misin?” Mağlubiyetin adeta tuğlalarını tek tek dizenlerle mi umut yaratacaksın? Tekin Bingöl mi umut, Muharrem Erkek mi, Onursal Adıgüzel mi, Engin Altay mı?

Meseleyi, ihanet veya darbe gibi görenlerden değilim. CHP’de bu hep oldu, olmaya da devam edecektir. Baykal ve bir grup arkadaşının daha Bülent Ecevit’in genel başkanlığı döneminden başlayarak hizip kavramını siyasete soktuğunu unutmayalım. 

Mağlubiyetin yarattığı olumsuzluk konusunda samimi duygulara sahip olanlardan en evvel kendi özeleştirilerini yapmaları beklemek herkesin hakkı değil mi? Mağlubiyetin birey birey pay sahiplerinin şifreyle girilen toplantılarda çare araması ve bundan sonuç umması takdir edilesi.

CHP’nin kuruluşundan bugüne hiç olmadığı kadar geniş kesimleri kapsayacak açılımlarının elbette bedeli olacaktı. Türkiye’nin en muhafazakar partisinde değişim, değiştirmek kolay değildir. Kişiler değişir ama zihniyeti değiştirmenin bedelleri olur. 

Bu süreçte rakiplerinden, ortaklarından ihanet üstüne ihanet gören ama yolundan dönmeyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilinenin aksine partisinde de büyük yalnızlığını görmek gerek.

CHP Liderini yolundan döndürmek isteyenlerin buluştukları ortak nokta anlaşılıyor da bunu başardıklarında karşımıza hangi CHP’yi çıkaracakları merak konusu. 

CHP Lideri, Vedat Türkali’nin romanındaki gibi bir gün tek başına kalmış gibi görünse de CHP’deki zihinsel devriminin bu saatten sonra yalnız kalması, CHP’nin yeniden hizip dönemine dönmesinden başka bir şey getirmez.