Bir Tablonun Anlattıkları “Grande Jatte Adası’nda Bir Pazar Öğleden Sonrası”

İzlenimcilik akımından yola çıkan Georges Seurat, zaman içinde resim sanatını, renklerle birincil derecede ilişki kuran İzlenimcilerden farklı olarak bilimsel bir anlayışla kavramak istemiştir. Neticede tabloları, saf renklerden, aynı boyda fırça vuruşları kullanarak, bir mozaik gibi boyamaya karar verir. Bu teknikle renklerin gözde, yoğunluk ve parlaklıklarını yitirmeksizin kaynaşabilmesini hedefler.

Seurat, Noktacı yaklaşımın yanı sıra piyanonun tuşlarının belirli tellere vurarak farklı sesler çıkarmasına benzer şekilde, renklerle belirli duyguları harekete geçirmeyi amaçlayan yeni bir sistem kurmaya çalışır. Her renk varyasyonunun sükûnet, neşe ya da hüzün etkisi yaratarak izleyicinin bir duygusal tepkisine karşı geleceğine inanır. Empresyonizmin sezgisel, virgül koyarcasına kesintili fırça darbelerini, titizlikle uygulanmış düzenli bir ize dönüştürmesi, belki de Seurat’nın resim sanatına getirdiği en önemli yeniliktir.
Seurat, Grande Jatte Adası’nda Bir Pazar Öğleden Sonrası adlı tabloyu yapmaya 1884 yılında başlar, 1886 yılında tamamlar. Bu tablo Noktacılık akımının en iyi örneklerinden biri kabul edilebilir.
Grande Jatte Adası’nda Bir Pazar Öğleden Sonrası, yatay fırça darbelerinin yanında, Noktacı bir anlayışla, küçük ve aynı boydaki fırça darbelerinden oluşan renk noktalarının bir mozaik gibi tuvale uygulanmasıyla yaratılmıştır. Tablonun sol kenarında görülen ağacın yaprakları, söz konusu renk noktalarının en belirgin görülebildiği kısımdır. Bu renk noktaları, daha parlak bir görünüm elde etmek amacıyla, kendisine kontrast oluşturan başka renk noktalarıyla kuşatılmıştır. Bu anlayışın en belirgin tezahürü, tablonun dört kenarına yerleştirilen çerçeve niteliğindeki renk noktalarıdır. Bu “çerçeve” Tablo’ya parlaklık kazandırmaktadır.
Bu tabloda, öncelikle bir dış mekân göze çarpar. Ağaçların ve bir nehrin görüldüğü bu mekânda genellikle şapkalı ve o dönemin kıyafetlerini giymiş, kıyafetlerinden ve yanlarındaki hayvanlardan kentsoylu olduğu anlaşılan bir kalabalık, bir yaz gününün keyfini çıkarmaktadır., Figürler genellikle geometrik olarak resmedilmiştir. Geometrik olarak resmedilen bu figürlerin hareketsizlik izlenimi yarattığını ifade eden Stotland, gölgelerin bile hareket etme yeteneğinden yoksun gibi göründüğünü belirtir. Resimdeki karakterlerin büyük bir bölümü, resmin sol kenarında, görece küçük bir alanda konumlandırılan nehre bakmaktadır.

Tablo’nun ana ekseninde şemsiyeli bir kadın ve onun elini tutan küçük bir kız yer alır. Bu kız ve şemsiyeli kadın dışındaki neredeyse tüm figürler yan profilden resmedilmiştir. Bu durum, ana eksene oturtulan söz konusu karakterlere yapılan vurguyu arttırmaktadır. Figürlerin içinde yalnızca bu küçük kızın beyaz renkli bir elbise giymesi de aynı anlayışa bağlanabilir.

Ana eksenin sağında, siyah bir şemsiye tutan kadın ve bir adam dikkati çeker. Bu kadın ve adam, resimdeki en büyük hacimli figürlerdir. Kadının önünde yer alan maymun ve köpek, bu kadının sınıfsal konumuna (kentsoylu olduğuna) dair bir ipucu vermektedir. Hareketsizlik izlenimi veren çoğu figürün aksine maymun, hareketi yansıtır şekilde resmedilmiştir. Ana eksenin sağında yer alan bu karakterlerin büyüklüğünü, tuvalin orta ve sol bölgelerinin genişliği ile bu bölgedeki görece daha küçük figürlerin sayısal fazlalığı dengelemektedir.
Ana eksenin solunda, oturmakta olan şapkalı ve bastonlu bir adam, bir kadın ve dirseğine yaslanarak uzanan bir adam görülür. Bu figürlerin arkasında da siyah bir köpek yer alır. Ön planda yer alan tüm bu karakterlerin arkasında, eksenin üst kısmında ise ayakta duran kadın, erkek ve oynayan çocuklar yer almaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi