BIRAKMAYA NİYETİM YOK

BIRAKMAYA NİYETİM YOK
Fox TV ekranlarında 7 yıldır Çalar Saat programı ile izleyici karşısına çıkan deneyimli gazeteci İsmail Küçükkaya, Nemesis Kitap’tan çıkan “Fikri Hür Vicdanı Hür” kitabında tanıklık ettiği yakın siyasi ve medya...

Fox TV ekranlarında 7 yıldır Çalar Saat programı ile izleyici karşısına çıkan deneyimli gazeteci İsmail Küçükkaya, Nemesis Kitap’tan çıkan “Fikri Hür Vicdanı Hür” kitabında tanıklık ettiği yakın siyasi ve medya tarihini anlatıyor. Kısa süre önce okuyucuyla buluşan kitap 4. baskıya girdi bile. Küçükkaya ilgiden memnun, ‘’Özgür gazetecilik özlemi ve beklentisi yüksek. Türkiye’de bağımsız gazetecilik yapmak zor. Bağımsız medya ciddi finansal zorluklar çekiyor’’ diyor. Küçükkaya ile meslek hayatındaki kırılma noktalarından, medya ve iktidar ilişkisine dair pek çok konuda konuştuk.

Meslek hayatınızda kırılma noktanız desem? Ne dersiniz ve işinize dair hiç ‘keşke’niz oldu mu?
Meslek hayatımda 3 kırılma görüyorum. Akşam’ın Ankara temsilcisi olmam. Akşam’ın genel yayın yönetmeni olmam. Ve 2013’te Fox’a başlamam. Keşkem yok ama daha farkı yapardım dediğim konular var. Sonuçta şimdiki beni oluşturan tüm geçmişim. Hataları ve doğrularıyla. Geldiğim yerden memnunum.
Kitabınızda da değinmişsiniz… ‘Bir gün ben de hapse girebilirim, susturulabilirim ya da suikasta bile uğrayabilirim’ diyor musunuz hiç? Korkusunu/tedirginliğini yaşıyor musunuz?
Tabii ki bunları düşünüyorum. Türkiye’de bağımsız gazetecilik yapmak zor. Şartlar ağır. Memleketimizi ve mesleğimizi çok sevdiğimizden zorluklara göğüs gerip riskleri üstleniyoruz. Ben yine de ülkede ve iktidarda bir aklın mevcut olduğunu biliyorum. O akıl, işlerin daha kötüye gitmesini engeller. İşlerin çığrından çıkmasını da önler.
‘’FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR BİR GAZETECİYİM’’
Söylemek isteyip de sustuğunuz/susturulduğunuz oldu mu hiç? Ve kitabınızın ismi gibi… Fikriniz ve vicdanınız hür mü?
Susturulduğum hiç olmadı. Olabildiğince özgürüm. Tabii ki sınırsız değil. Sınırı kendim belirliyorum. Yeterince tecrübeliyim. Söyleyiş biçimi ve anlatım tarzımla yaratıcı olmaya gayret ediyorum. Evet fikri hür vicdanı hür gazeteciyim. O isim tesadüfen seçilmedi.
Otosansür uyguluyor musunuz peki ya da uyguladınız mı?
Otosansür değil… Ama bir gerçeği anlatırken üslup mühendisliğine başvuruyorum. Hiçbir haberi saklamıyorum ama kendi üslubumla onu kamuoyuna aktarıyorum.
Eski mesai arkadaşınız ’Fatih Portakal’ı baskı yıldırdı’ söyleminize atıfta bulunarak Portakal’ı yıldıran baskı, sizi de yıldırır mı?
Fatih, kişisel ve ailesel bir tercih kullandı. Saygı duyuyorum. Sonuçta herkesin kendi hayatı. Ben devam etmek istiyorum. Elimden geldiği kadar, şartlar izin verdiği sürece sabah haberlerini sürdürmek istiyorum. 29 yıldır aralıksız gazetecilik yapıyorum, 8 yıldır da FOX’tayım. Baskı var mı? Var. Üzerimde 16 ay 20 günlük hapis kararı var mı? Var. Tazminat davası da. Trol kampanyaları veya iktidar medyasına yerleştirilmiş ‘görevli’ isimlerin saldırıları da oluyor. İtibarsızlaştırmak istiyorlar. Neden? Etkimizi kırmak istiyorlar. Ama halk görüyor. Tam ters etki yapıyor. Dolayısıyla ben işimi yapmayı istiyorum. Benim açımdan sorun yok. Üstesinden gelirim. Halk sahip çıktığı sürece buradayım, bırakmaya niyetim yok.
Kitabınız yeni çıkmasına rağmen kısa sürede 4’üncü baskıya girdi, epey ses getirdi. Kısa sürede bu başarıya ulaşmasını neye bağlıyorsunuz?
Teşekkürler. Bence bu kitap bir ihtiyaca karşılık geldi. Özgür gazetecilik özlemi ve beklentisi yüksek. İsmi sevildi. Kapağı aydınlık bulundu; beğenildi. İçerik dolu bulundu. Ama tüm bunların ötesinde anlatım dili çok yalın ve akıcı bulundu. Yılmaz Özdil Sözcü’de; Hıncal Uluç Sabah’ta kitabın bu yönlerinden bahsettiler. Sağ olsunlar.
Programınıza davet ettiğiniz ama gelmeyen konuklara gönül koyuyor musunuz?
Programa ‘Demokrasi Meydanı’ diyorum, her kesime açık. Liderler geliyor; üst düzey isimler. Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Güler Sabancı, Ümit Nazlı Boyner gibi üst düzey iş insanları, sivil toplum önderleri… Gelmeyen için üzülürüm; bu etkinlikten yararlanamıyorlar diye. En çok heyecanlandığım ve çok hoşuma giden konuklar ise Fazıl Say, Ferzan Özpetek ve Murathan Mungan oldu. Bu saygıdeğer konukların her üçü de kendileri katılmak istedi. Çok gururlandım. Onur duydum.
‘’TÜRKİYE’DE BAĞIMSIZ GAZETECİLİK YAPMAK ZOR’’
Tirajlar düşüyor, gazeteler kapanıyor, bir de siyasi baskı eklenince medya tek tipleştiriliyor. Türk medyasının çıkış yolu ne olabilir?
Çıkış bağımsız gazetecilikte. Pencere gibi, internet medyası güçlenecek. Mevcut medya organları bağımsız gazeteciliğe yönelirse kendi internet mecralarıyla güçlenebilir.
Basının özgür olduğu bir zaman dilimi var mıydı sizce Türkiye’de, varsa ne zaman?
Basın - iktidar ilişkisi her zaman sorunludur. Şimdi sorun; özgür ruhlu gazetecilerin çalışabileceği merkez medya kalmadı. Merkez medya iktidara bu denli organik bağlı olunca muhabirlerin haber yazıp kitleye ulaştırabileceği mecra sayısı çok azaldı.
Sizin tabirinizle ‘Erdoğan medyayı ustaca bir mühendislikle dönüştürdü’ mü gerçekten? Erdoğan’ın medyadaki planı ne sizce?
Erdoğan medyayı dönüştürdü. Medyanın yüzde 90’ı iktidarı destekliyor. Merkez medya kaldı mı mesela? Bağımsız medya ciddi finansal zorluklar çekiyor.
Ak Parti’nin 18 yıldır iktidarda olmasını, bu döneme şahitlik etmiş bir gazeteci olarak hangi gerekçelere bağlıyorsunuz?
Muhalefet oyunu çok geç çözdü. Erdoğan ve AKP uzun yıllar tek kale oynadı. Son 3 yılda muhalefet akıllandı. Demokrasi ittifakı güç dengelerini eşitledi. Şimdi kabaca yüzde 50’lik iki blok var.
Yakın zamanda yeni partiler kuruldu… Gelecek, Deva. Var olan partiler dışında Ak Parti’ye alternatif arayan seçmenin oranı da hatrı sayılır. Gelecek ve Deva için ‘Ak Parti’nin içinden çıktılar, ne olacak ki?’ diyen de var. ‘Belki onlar da “kandırılmışlardır” bir şans verelim’ diyen de. Ne düşünüyorsunuz Türk siyasetine can simidi olurlar mı?
Önemsiyorum. Etkili olduklarını görüyorum ben yüzde 3 veya 13 alırlar diye bakmam. Güç dengelerini değiştiriyorlar. Özellikle Ali Babacan’ı uzun yıllar siyaset hayatında etkili bir aktör olarak göreceğiz.
Tartışmalı İBB seçimlerinde Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun moderatörlük için sizde karar kılması, size ne hissettirdi? Bir baskı yarattı mı üzerinizde? Ve moderasyon öncesi/sonrası yaşananlar… Haksızlığa uğradığınızı düşünüyor musunuz?
O bir görevdi. Milli formayı giymek gibi. Zordu ama yapılması gerekiyordu. Riskleri biliyordum. Üstlendim. Sonuçta canlı yayında halk izleyecekti, halka güvendim. Haklı çıktım.
Ve “Adam kazandı” yani Muharrem İnce. Eleştirilere maruz kaldınız. ‘İnce’nin iyi niyeti suistimal edildi’ diyen de oldu, ‘E adam gazeteci tabi paylaşacak’ diyenler de. O zaman pişman olmadığınızı söylemiştiniz, şimdi düşünceniz değişti mi? Ve CHP de Ak Parti örneği (Gelecek, Deva) gibi; İnce önderliğinde başka partilere gebe olabilir mi? (Emine Ülker Tarhan örneği de var tabi)
Adam kazandı ifadesi tarihe geçti. O bir gazetecilik faaliyeti idi. İşimi yaptım. Önce lince uğradım sonra herkes hakkımı teslim etti. Gazetecilik böyledir.