Birbirine Dönük Sırt: Boston ve Russell

Birbirine Dönük Sırt: Boston ve Russell
Amerika geçtiğimiz günlerde spor tarihinin en başarılı sporcusunu yitirdi. Amerika eski başkanı Barack Obama’nın en büyük şampiyon olarak nitelendirdiği Bill Russell 88 yaşında hayata veda etti.Efsanevi basketbolcuyu en büyük...

Amerika geçtiğimiz günlerde spor tarihinin en başarılı sporcusunu yitirdi. Amerika eski başkanı Barack Obama’nın en büyük şampiyon olarak nitelendirdiği Bill Russell 88 yaşında hayata veda etti.

Efsanevi basketbolcuyu en büyük şampiyon yapan formasını giydiği tek takım olan Boston Celtics ile kazandığı 11 şampiyonluktu. Şöyle düşünün ki NBA tarihinin en önemli oyuncularından ikisi olan Magic Johnson ve Michael Jordan’ın şampiyonluk yüzüklerini topladığınızda ancak Russell'inkine eşit oluyor. Bunların yanında, bir Olimpiyat şampiyonluğu, beş Sezonun En Değerli Oyuncusu ödülü, iki NCAA şampiyonluğu da var. Russell'in çalıştırıcı olarak da yine Celtics ile beraber kazandığı iki NBA şampiyonluğunu da bu listeye ekleyebiliriz.

Russell'in başarılarının çok daha fazlası da var ve bunları basit bir araştırmayla bulabilirsiniz. Biz bu yazıda Russell'in NBA ve özellikle siyah oyuncular için ne anlama geldiğini ve daha da önemlisi Boston şehriyle, şehrin gelmiş geçmiş en büyük yıldızı arasındaki ilişkiyi işleyeceğiz.

Russell'i hangi siyah basketbolcuya sorsanız alacağınız yanıt aynı olur: "O bizim öncümüzdü". Bunun nedeni de Russell'in NBA'de süper yıldız olarak tanımlanan ilk siyah basketbolcu olmasıdır. Bunun yanında da Russell NBA'de bir takımda görev alan ilk siyah çalıştırıcıdır. Tüm bunların dışında ırkçılığa, sosyal adaletsizliğe karşı verdiği mücadeleyle de kendisinden sonraki siyah oyunculara yol açmıştır. 

Basketbol açısından baktığımızda da bu oyuna savunmanın önemini gösteren oyuncudur Russell. Onun ilgilendiği tek istatistik kazanılan maç ve şampiyonluk sayılarıdır. Diğerlerini umursamaz, der ki "ben en iyi yaptığım isi yapıyorum, o da savunma. Sayı atma, pas verme isini benden çok daha iyi yapan Bob Cousy, Tom Heinsohn, John Havlicek gibi takım arkadaşlarım varken ben niye bunlarla uğraşayım?" Hatta top kesme, top çalma sayısı da önemsizdir, önemli olan yaptığınız savunmayla karşı takımın hücum planını değiştirmektir. Kazanmak onun için o kadar önemlidir ki, gerginlikten ötürü hemen hemen her maç öncesinde soyunma odasında çıkardığı bilinir. Takım arkadaşları eğer Russell maçtan önce istifra etmemişse o gün kazanamayacaklarından endişe ederlermiş. 

Böyle büyük bir yıldızın, şampiyonluklar kazandığı şehrin sevgilisi olduğunu düşünürsünüz değil mi? Hele NBA'de birçok şehir kendilerine şampiyonluklar kazandıran oyuncularla birlikte anılırken. Chicago demek Michael Jordan, Los Angeles demek Magic Johnson veya Kobe Bryant demektir. Hatta onlar kadar başarılı olmasalar da şampiyonluk kazanmamış da olsalar Indiana ile Reggie Miller, Dr J ile Philadelphia, Dirk Nowitzki ile Dallas bir bütündür. Russell ve Boston ise birbirine dönük sırttır.

Russell 1934 yılında Monroe, Louisiana'da ırkçılığın içine doğdu. Annesi hoş bir elbiseyle sokağa çıkamaz, çünkü polis ona bu tür elbiseleri ancak beyazlar giyer der ve evine gitmesini söylerdi. Bazı lokantalara alınmazlar, bazılarına da alınsalar bile öncelik beyaz müşterilerin olurdu, siyahlar beklemek zorundaydılar. Irkçılıktan bunalan ailesi, 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı ekonomik zorlukları da göz önüne alarak, Russell sekiz yasındayken California'ya taşınır. Burada da yoksulluk peşlerini bırakmaz. Russell, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı sefaleti ırkçılık yüzünden Lousiana'dan kopmalarına bağlar. Öfke ve nefretle yoğrulan bu yılların ardından ünlü bir yıldız olduğunda da durum değişmez. 1958'de Celtics ile sezon öncesi hazırlık için North Carolina'ya gittiklerinde bir otel sahibi takımdaki siyah oyunculara oda vermeyi reddeder. Bundan üç yıl sonra Kentucky'ye bir gösteri maçı için gittiklerinde bu sefer de siyah oyuncular bir lokantaya alınmazlar. Russell bunun üzerine takım arkadaşlarını toparlar ve gösteri maçına çıkmadan Boston'a dönerler. Bu eylemleri özellikle beyaz yazarlar tarafından büyük tepki alır. Bardak dolmuş taşmak üzeredir. İşte tam bu sırada Russell Celtics ile bir deplasmandayken ırkçılar evini basarlar ve akla hayale gelmeyecek kadar zarar verirler.  

Russell tüm bunlar karşısında Boston şehrinin kendisini yalnız bıraktığını düşünmüştür. Öyle ki Bostonlı yazarlar asıl ırkçının Russell olduğunu sürekli gündeme getirirler. Russell çocuk bile olsa kendisinden imza isteyen beyazları reddetmektedir. Benim bu şehre hiçbir borcum yok der. Celtics, Boston şehrine şampiyonluk üzerine şampiyonluk kazandırırken maçlarını yarısı boş tribünlere oynamaktadır. Boston halkı Celtics formasını giyen siyah oyunculardan rahatsızdır. Aynı dönemde buz hokeyi liginin sıradan takımlarından biri olan Boston Bruins ise maçlarını dolu tribünler önünde oynamaktadır, çünkü takım beyaz oyunculardan kuruludur. İplerin kopması Russell'in şu sözleriyle olur: "bu şehir ırkçılığın bit pazarı". Russell sadece ırkçılığa karşı mücadele etmiyor, sosyal adaletsizlikle mücadele edenlerin de en büyük destekçisi oluyordu. Vietnam Savaşı’na katılmayı reddeden ve bu nedenle orduya katılmayan Muhammad Ali'nin de en büyük destekçilerinden biri Russell olmuştur.

Russell 1969 yılında Celtics'ten ayrıldığında Boston’ı da hemen terk etti. Boston ile Russell hiçbir zaman birbirlerini sevememişlerdi. O kadar kızgındı ki Boston'a 1972 yılında Celtics, formasını emekli ettiğinde törene katılmadı. 1975 yılında Hall of Fame'e seçildiğinde törende Russell yine yoktu. Şehir ve Russell arasındaki ilişkinin düzelmesi yıllar aldı. Russell 1999 yılına kadar bekledi, formasının emekli ediliş törenine katılmak için. Defalarca kendisine heykelinin dikilmesi önerildi, onun için de 2013 yılına kadar bekledi. 

Efsane basketbolcu yaşamının sonuna kadar sosyal adaletsizlik ve ırkçılıkla mücadelesini sürdürdü. Ölümünden sekiz ay kadar önce de aynı mücadelenin parçası olan derneklere 5.1 milyon dolarlık bağış yaptı. Bir açık arttırmayla 1969 NBA Final serisi yedinci maçında giydiği forma 1.1 milyona, 1957'de kazandığı ilk şampiyonluk yüzüğü 705 bine ve 1956 Olimpiyat Altın Madalyası 587 bin dolara satıldı. 

Bu dünyadan Bill Russell geçti, ama sadece bir basketbol efsanesi olarak değil, aynı zamanda bir öncü olarak.