Bu seçim kadınların var olma seçimi

Kadınlar; şairlerin, yazarların, bilgelerin, çağdaş liderlerin gücüne inandığı kadınlar, bu topraklarda güçleri ile hep var oldular. Mücadeleye gözü kara girdiler. Dik duruşları ile umut verdiler. Ses, söz, sesleniş oldular.

Siyasi parti liderlerinin televizyonlardaki açık oturumlarda tartıştığı yıllarda bir etkinlikte “Çalışanların sesi olarak, çalışan kadını tanımlar mısınız?” sorusunu şöyle yanıtladım:
“İki mesaisi, iki işvereni, dört vardiyası (Ev, eş, iş, çocuk) sonunda yorgun ve mutsuz çalışan kadınlar…

Dört gün önce 13. cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu evinin mutfağından kadınlara seslendi.

Yer seçimi güzeldi… Son yıllarda mutfaklar kadınlar için evin en sıkıntılı yerleri olmuştu. Oysa bizim kültürümüzde mutfaklar evin kalbidir. Mutfak kadının, erkeğin yemek yaratısına katkı koyan, huzur, güven, mutluluk veren mekân iken şimdilerde yokluk, yoksulluk sonunda tenceresinde dert kaynayan, kadınları mutsuz eden yerlere dönüştü.

Evinin mutfağında seslenen 13. cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlerken kadınların vardiya sayılarının artışına tanıklık ettim. Yüreğim yandı. Kadınlara şöyle sesleniyor:
“Kadınların sırtında yeterince yük var. Kadınlar çocuğa, yaşlıya, hastaya, evin işine her şeye yetmeye çalışıyorlar. Çoğu ev kadının hiçbir güvencesi yok bu ülkede, bu büyük bir talihsizlik. Bu yükler yetmiyor gibi bir de en temel haklarınıza el uzatıyorlar. Temel kazanımlarınızı pazarlık konusu yapıyorlar. Ben o masaya oturup kadın haklarını pazarlık konusu yapıp evime döndüğümde eşimin ve kızlarımın yüzüne bakamazdım” diyor.

Bu seslenişi; yıllarca emek temsilciliği yapan, kadın hakları konusunda yazan, konuşan biri olarak defalarca dinledim. Ev kadınının yükünden, temel hakların alınışına, temsilde eşitliğe değin yeniden düşündüm.

“Size 13. cumhurbaşkanı adayı olarak güzel baharlar sözü veriyorum. Gelin bu seslenişime ses verin birlikte başaralım.”

Kadınların gücünü biliyor ve görüyorum:
“Kadınlar omuz omuza durduklarında aradan kimse geçemez”diyor.

Ülke yönetmeye aday bir liderin kadın sorununa bakışı, soruna odaklı çözümü biz kadınlara bu seçimlerin ne kadar yaşamsal önemde olduğunu gösteriyor.

Bu iktidarın en büyük yükünü kadınlar taşıdılar. Kadınların önce işten çıkarılan, işe en son alınan, anneliği cezalandırılan, iş yerlerinde yeterince kreşler açılmayan, istihdam politikaları yapılırken sessiz yedekler sayılan olduğunu biliyoruz. Çalışan sendikalı kadınların bu kadar sorunları varken bir de sendikasız olan kadınların sorunlarını düşünün. İş güvencesinden yoksun kadınları düşünün. Milyonlarca işsiz yaşama tutunurken şiddet mağduru olan, çocuklarının gözü önünde öldürülen kadınları düşünün!

Cahit Külebi ne de güzel yazıyor Kadınlar şiirinde…

“Kadınlar görmedin mi?
Kaybolur gider sanırdın
Tarla çapalarken güneş altında;
Karanlık odalarda tütün dizerken
Yanıp sönerdi ıslak ıslak
Yeşil tütün renginde gözleri.”

Anadolu kadınlarının sesi şairimiz Cahit Külebi, nur içinde yatasın. İnan ki kaybolup gitmeyeceğiz! Bizim kırmızı rujumuzdan, hamilelik görüntümüzden, “Onlar marjinal kadınlar” tanımından, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilen imzadan, haklarımız üzerinde masalarda pazarlık yapanlara bize söylenmez sözcüklerle hitap edenlere… Mücadele ile kazanılan haklarımızı savunacak, onlara oy vermeyeceğiz!

Bu seçim başka seçim!

“Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” diyen Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın bu sözünü unutur muyuz?

O Taliban ki gelir gelmez kız çocuklarının eğitim hakkını yasakladı, kadınları çalışma yaşamından uzaklaştırdı! Afganistan’ın yüz akı kadın sanatçılar ya ülkelerini terk etti ya da ülkesinde kalıp ses veren, mücadele eden kadınlar tutuklandı, öldürüldü.

Bu zihniyetler kadına düşman, kadını toplumsal yaşamda görmek istemiyorlar, ülkesini dünyada temsil etmesini istemiyorlar. Pakistan’ın ve Müslüman ülkelerin ilk kadın başbakanı Benazir Bhutto’yu da bu zihniyet öldürdü. Benazir Bhutto Pakistan’ın başbakanı iken dünyanın yüzü Pakistan’a çevrili idi. Şimdi Pakistan terörle anılan bir ülke tanımından ne yazık ki kurtulamıyor.

13. cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu biliyor ki ülkemizde kadın örgütlülüğü gündem belirleyecek, başarılara imza atacak güçtedir. 14 Mayıs seçimleri Cumhuriyetimizin 100. yılına yaraşır bir seçim olacak. Bizlere, iktidara gelir gelmez aileyi ve kadını yaşatan İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacağını söyleyen, temel haklarımıza dokunmak bir yana geliştiren bir lideri seçmek düşer.
Bu seçimler yine yeniden kadınlar için başlangıç seçimleri olacak. Çünkü yaşayarak gördük ki kadın mücadelesi yaşam mücadelesine dönüştü!
Çağdaş bir demokrasi temsilde eşitlikle sağlanır. Temsilde eşitlik yoksa demokrasi de yoktur.
Sana söz, demokrasiyi yaşam biçimi yapmak için bu seçimleri kazanmak ve başarmak zorundayız!!!

Yaşar Seyman

Yaşar Seyman (d. 17 Mart 1954; Erzincan), siyasetçi, yazar, sendikacı. Kadın hakları savunucusu, aktivist. Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyesi.
Yaşar Seyman 17 Mart 1954 tarihinde Erzincan’da dünyaya gelmiştir. Ankara Eğitim Enstitüsü ve Bankacılık Enstitüsünden mezun olmuştur.

İş Bankası bünyesinde çalışma hayatına atılmış ve 1976-1987 yılları arasında çalışmaya devam etmiş aynı dönemde Sendikacılık yapmıştır. 1983 yılından itibaren Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası, Ankara ve İç Anadolu Başkanlığını sürdürmüştür. 2018 yılında 29 yıldır sürdürdüğü görevini CHP’den Milletvekili aday adaylığı için sendikacılık görevlerinden ayrılmıştır.

1982 yılında Hürriyet Gösteri’de ilk yazısı, Ozan Ali Yüce İle Söyleşi yayınlanmış daha sonra Milliyet, Cumhuriyet ,Bizim Gazete ve Birgün bünyesinde yazıları yayınlanmıştır. Sendikacı, yazar olarak yaşamını Ankara’da sürdürmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top