Cinayetin Mertçesi Mi Olur?

Bizlere ne günler yaşattınız?

Biz ne günlerden geçtik!

“Su akar, çatlağını bulur” diyen Hrant Dink 15 Eylül 1954 yılında baba ve annesi Sivaslı olmasına karşın Malatya’da doğuyor... 19 Ocak 2007 yılında öldürülen gazetecilerimize katılıyor. Aynı gazetede uzun süre birlikte yazdık. Kalem kardeşimin ölümüne çok üzüldüm. Bir barış eli daha kırıldı. Hrant için yazdığım yazılardan biri onun defin edildiği gündü:

Hrant Adına Vicdan Saatleri Zil Çaldı! 

O sabah yedi tepeli kentte on binler kendi saati ile uyandı.

Hrant Dink için yürüdü...

Zihnime bir soru düştü!

Sevdiklerinizi nasıl uyandırırsınız?

Her insan bir dünya ise bu sorunun milyonlarca yanıtı var!..

Çünkü her insan sevdiğini uykudan farklı uyandırır.

Anne iseniz çocuğunuzu içinde bulunduğunuz koşullara göre uyandırırsınız. Bir yaşam koşuşturması içinde iseniz, siz de zamanla yarışıyorsanız, bu, çocuğunuzu uykudan uyandırma biçiminize mutlaka yansır.

Mutluluğunuz da mutsuzluğunuz da...

Fırat asker olduğunda ona yazdığım mektupta şöyle seslenmiştim:

Bana en çok koyan, seni uyandırmaya kıyamadığım uykulardan uyandıracaklar. Oysa sen yirmi beş yaşındasın ve hep kendi saatinle uyandın, küçükken de öperek, severek, ses tonumu ayarlayarak uykulardan uyandırdım seni.

Film ve dizilerde üvey annelerin, çocukları dürtükleyerek uyandırdıkları sahneleri izlemeye bile dayanamam.

İnsan güne güzel doğmalı…

Uykulardan uyanmak güzel bir eylem olmalı.

Kimi uyanma özürlü olur, kimi de güne güzel uyanır.

Kimi türkü söyler gibi uyanır.

Kimi can kimi yaşam sıkıntısı içinde güne doğar.

En güzeli türkü söyler gibi uyanmaktır.

Türkü söyler gibi yaşamaktır.

Yeni bir güne uyanmak eylemlerin en güzelidir.

Polis ziliyle uyanmaları unutmak mümkün mü?

Bir dönemler özgür uyanmalar hayal olmuştu.

Türkân Saylan bir sabah polis operasyonuyla uyanınca evini arayan polislere, “Çocuklar aşk mektuplarımı almadınız değil mi?” demişti. Bu sevimli sözleri yıllar geçse de vicdanlı hiçbir yürek unutamaz.

O günden, o operasyondan sonra uzun zamandır sevdiklerinizi siz değil polis zilleri uyandırıyor.  

“Örgüt yok!”

Haklısınız örgüt yok!

Çünkü sizlerin örgüt anlayışı ile bizlerin örgüt anlayışı çok farklı.

Sizler için ne zaman örgüt oldu ki? Siz örgüt sözcüğünü bile tutsak kıldınız. Örgütlü toplum, örgütlü birey diyenlere yaşamı dar ettiniz. Tabu olan örgüt sözcüğünü kendinizce yorumladınız.

Kimi örgüt kurup adam öldürdü, kimi örgüt kurup yeni dünyalar uğruna mücadele etti. Ne yazık ki hâlâ örgüt kurup darbe yapanlar, adam öldürenler çoğunlukta. Örgütlü toplumu savunanlar ölümlerle anılıyor. 

HANGİ CİNAYET MERTÇEYDİ

Sinan Ateş’in eşi ve kızı ile yaşadığı bir anı anlatan Meral Akşener’in “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” diyor.

Hangi anlamda söylenirse söylensin, ne murat edilirse edilsin böyle bir söz söylenemez?

Hangi cinayet mertçeydi?

Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi, Bedrettin Cömert, Cevat Yurdakul, Kemal Türkler, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Doğan Öz, Turan Dursun, Musa Anter,  Ümit Kaftancıoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, İlhan Erdost, Necip Hablemitoğlu, Gaffar Okan, Metin Göktepe, Ali İsmail Korkmaz, Tahir Elçi... 

Yüzlerce cinayetin hangisi mertçeydi?

7 TİP’li gencin öldürüldüğü Bahçelievler katliamı mı?

Maraş mı?

Çorum mu?

Madımak mı?

Roboski mi?

Hangisi mertçeydi?

Tek kadın parti lideri, bir anne, bir babaanne ve de bir dönemin içişleri bakanı hiç bir cinayete mertçe diyebilir mi? 

Cinayetin mertçesi mi olur? 

Yeni Türküler Söylemeliyiz!

Biz daha güzel bir dünya hayal edenler eğer sevdiklerimizi uykularından polis zilleri değil de biz uyandırmak istiyorsak; yaşam konforlarımızdan biraz sıyrılmalıyız. 

Öylesine yaşam konforlarımızın esiri, tutsağı olduk ki; inanın sevmeyi, mücadeleyi, hatta yeni yolculuklara çıkmayı göze alamıyoruz. Çünkü o küçük, o sıradan ve alışkanlık yaratan, adına konfor denmese de yaşam konforlarımızı bozmaya cesaretimiz yok. Mücadele gücümüz tükenmiş. Bundandır yeni başlangıçlar, yeni projeler, yeni sözler ve yeni türküler söyleyemiyoruz.

Türküler deyince filozof Thales'in, “Halkların türkülerini yaratanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür” sözüyle; Nâzım Hikmet dizeleri: 

“İnsanların türküleri kendilerinden güzel,/ kendilerinden umutlu,/ kendilerinden kederli,/ daha uzun ömürlü kendilerinden.”

Bu kadar derin yoksulluktan, bu kadar sözden sonra her gün, güne umutla doğmalı insan!

Bu kadar aymazlık, akıl tutulması yerine mücadeleye tutkuyla sarılmalı.

Siyasetin ticaretini değil gerçek siyaset yapmalı!

Yeni türküler söylemeli!...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi