BÜLENT ECEVİT’Lİ YILLAR

“ne ben sorayım seni
ne sen beni sor
soyunmuş seslerimiz tenden
boşlukta bir aşk örüyor”
Bach Sonatı şiirinin unutulmaz dizelerini yazan Bülent Ecevit.
Bülent Ecevit, Almanya’da Willy Brandt, Fransa’da François Mitterrand, İsveç’te Olof Palme, İspanya’da Felipe Gonzales, Mısır’da Enver Sedat, Suriye’de Hafız Esad ve Filistin’de Yaser Arafat ekolünde bir liderdir.
Bülent Ecevit, 1961-1965 yıllarında İsmet İnönü tarafından kurulan hükümetlerde çalışma bakanı olarak toplu sözleşme, grev haklarının yasalaşması, sendikal özgürlüğün sağlanması ve sosyal güvenlik konularında önemli kararlara imza atar.
Bülent Ecevit ülkemizin çalışma yaşamına demokratik haklar getiren, emekçilerin hak arama mücadelesi önündeki tüm yasal engelleri kaldıran, çalışma barışını sağlayan efsane çalışma bakanlarından biridir.
Onun zamanında Uluslararası Çalışma Örgütü kısacası dünya çalışma parlamentosu olan ILO’da Türkiye’yi çalışma bakanı olarak temsil ettiği dönemlerde Türkiye ILO’nun kara listelerinde yer almadı.
Çağrı aldığı tüm sendika genel kurullarına katılırdı…
Yine bir işçi kongresinde yine kürsüde konuşma yapıyordu:
“Türkiye’de sanki bir maç oynanıyor, bu maçta sahada siyasal partiler ve siyaset adamları vardır. Toplumun büyük kesimi ise tribünlerde seyirci durumundadır. Sahada oynanan kavgalı, döğüşlü, tatsız, tuzsuz, sıkıcı ve sabır taşırıcı bir maçtır. Bu maçı izlemekten usananlar artık zaman zaman kendi tuttukları takımlara bile kızar olmuşlardır.
Toplum tribünde seyirci, partiler de sahada oyuncu durumunda olursa yalnızca partilerle politikacılar soyunup sahaya çıkar, halk da tribünlerde seyirci gibi kalırsa demokrasi gerçeklik kazanamaz. Demokrasinin böyle sanıldığı, böyle uygulandığı bir ülkede siyaset giderek çirkin ve anlamsız bir oyuna dönüşür, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi… Sonunda korkarım biri çıkar düdüğü çalar ‘Oyun bitti herkes evine’ der ve bir anlamsız oyuna dönüşen demokraside böylece sona erer.
Petrol - İş kongresine, izninizle tribündeki işçileri sahaya çağırmak için geldim. Demokrasi sahasında, demokrasinin sağlıklı kuralları içinde siyasal sürece daha aktif katkıda bulunmaya çağırmaya geldim. Yalnız petrol işçilerini değil, demokrasiyi benimsemiş bütün Türk işçilerini çağırmaya geldim. “
Bu sözler, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Petrol - İş’in 6-9 Eylül 1980 tarihinde 17. Genel Kurulunda yaptığı tarihi konuşmasından bir bölüm… 6 gün sonra 12 Eylül 1980 darbesi oldu.
Sendika liderleri farklı partileri desteklese de Bülent Ecevit’in işçi haklarına, yeni bir iş kanunu, grev hakkı, lokavt düzenlemesi çabalarını bilir, kendisine özel önem verirlerdi. Bir Türk-İş kongresinde bizlere aktardığı bir anısını unutamıyorum.
Bülent Ecevit başbakan olarak İsveç’e gider. İsveç Başbakanı Sosyal demokrat Olof Palme’dir. İki başbakanın görüşmeleri sonunda Bülent Ecevit, bizim göçmen işçilerimizin sorunlarını içeren bir dosyayı Olof Palme’ye uzatır. İsveç Başbakanı Palme, “Sayın Başbakan, benden sonra sendikacılarla buluşacaksınız. Bu sorunları onlarla paylaşın” der. Bülent Ecevit, bu anısını Türk – İş kongresinde aktarırken, biz sendikacılara, “Baskı grubu olma özelliğinizi daima koruyun” demişti.
Büyüklerimizin radyolarda dinleyip sevdikleri Bülent Ecevit’i biz televizyonlarda dinlerken çoğalırdık. Siyasetten sanata bizleri adeta beslerdi. Duru Türkçesi, siyasi dile özeni Türkçe sevgimizi büyüttü.
“Olduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma!
Çiçeklerden tacını öremediysen, ne önemi var?
Bileziğinin kopçası kapanmıyorsa, bırak kalsın
Gök bulutlarla kaplandı… Vakit geç oldu
Olduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma!”
Bu dizeler Nobel Edebiyat Ödüllü Hintli şair Rabindranath Tagore’nin. Bülent Ecevit, Tagore’nin şiirlerini çevirmekle yetinmeyip onun adının Çankaya’da bir caddeye verilmesini dönemin belediye başkanına önerir ve Tagore isimli bir caddemiz Çankaya’da varlığını koruyor.
Tagore bu, inci dizeleri bitmez tükenmez. Hint Okyanusu kokusu getirir: “ey güzellik/aşkta gör kendini/aynanın övgüsünü bırak”
İşte Bülent Ecevit farkı…
Bülent Ecevit’i ölümünün 16. yılında sevgi ve saygıyla anıyorum. Bu topraklar “Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen” diyen bir siyaset adamını bir şairi başbakan seçti.
Yazımı Bülent Ecevit’in “Pülümür’ün Yaşsız Kadını” dizeleriyle noktalamak istiyorum:
“Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü
···
zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi