Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Cumhuriyet 101 yaşında!..

Başlığı yanlış okumadınız: 29 Teşrinievvel 1933 Pazar günü yayımlanan Cumhuriyet gazetesi, ülkenin doldurduğu değil, bastığı yaşı kutluyordu! Bir yanda Hitler'in yükselişi, diğer yanda Filistin'de Arap-Yahudi kavgası... Sahi dünya nereye gidiyordu? Ve iç sayfalarda Peyami Safa... "Durmıyalım, düşeriz" diyerek inkîlabı bekleyen tehlikenin altını çiziyordu.

Matematikte bitmeyen problemdir: Doldurduğumuz yaşı mı söylemeliyiz, bastığımızı mı? İşte 29 Teşrinievvel 1933 Pazar günü yayımlanan Cumhuriyet gazetesi... Ülkenin 11. yıla girişini kutluyordu!


Mustafa Kemal Atatürk'ün "güneş" olarak tasvir edildiği kapakta sınırları artık uçaklar koruyor, 1923'ün enkazında şimdi fabrika bacaları tütüyordu. "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan"... Kara trenin dumanı ülkenin büyük bölümünü kaplıyordu.
Oysa kutlama hazırlıkları çok önceden başlamıştı. Aylardır okullarda ve hatta en ücra köylerde ezberlettirilen "10. Yıl Marşı" bir yana, Ceneral Voroşulof ve kıymetli misafirlerimiz 28 Ekim'de törenler için Ankara'ya varmıştı.
Bu özel gün şerefine "umumi af" çıkarılmış, bazı mahkûmlar serbest kalmıştı. Peki her şey güllük gülistanlık mıydı? Pek sayılmaz. Kurtuluş'ta bulunan eroin fabrikası ve piyasaya sürülen "sahte 10 kuruşluklar", satır aralarında ekonominin durumunu anlatıyordu.

'İNKÎLABIN EKSİĞİ DE VAR'

Gene de kristal toz şekerin kilosu 36,75 kuruştu ve Kemanî Nubar'dan Leman Ekrem Hanım'a uzanan musikili gecede büyük rakı 5 kilo şeker fiyatınaydı! Londra Birahanesi'nde Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle "şehrimizin en yüksek sazı" büyük fedakârlıkla sahneye çıkacaktı.
Bir sonraki sayfa, Ankara'da ziraat üzerine dört fakülte açılacağını müjdeliyordu. Cemal Ziya'ya göre Mustafa Kemal, "asrımızın değil, tarihin mucizesini halkeden Aziz Şef"ti. Peyami Safa'ya göreyse "takvim aldanıyor"du: 1923 ile 1933 arasında 10 sene değil, 10 asır geçmişti! Ama dikkat: "İnkîlabın tamamı da eksiği de vardı". Ve "her işin bittiğini sanarak iki gözü de kapalı bir gururla coşarsak bize 10 yılda 10 asır hediye eden zaman, verdiğini 10 dakikada geri almasını da bilirdi"! "Durmıyalım, düşeriz"... Safa'nın Galatasaray Lisesi'nde görüp çok etkilendiği afişti.

BÜYÜK SAVAŞTAN BÜYÜK BARIŞA...



Bir yanda Sovyetler'in hediye ettiği tayyareler, üç sütun solda "Samsun'da komünistlik kışkırtması" haberi... Kafamız o zaman da karışıktı belli ki!.. Ama "yurtta sulh, cihanda sulh"... Temel ilkeydi!
İşte Atina'dan Etnikos... Dostluk maçına gelmiş, Beşiktaş'la 0-0 berabere kalmıştı. Yunan takımı ertesi gün Galatasaray'a 2-1 mağlup olacaktı.
Ve 1 Teşrinisani (Kasım) 1933... Cumhuriyet'in kapağında Eleftherios Venizelos'un başyazısı vardı! Sabık Yunan Başvekili, laik Türkiye'yi ülkesi ile birlikte "yakınşarkta sulhün teminatı" saymaktaydı.
Üç gün kutlanan bayramda elbette askerlik teması ön plandaydı. Tıpkı 1932'de kutlanan "10. yıl"daki gibi... Resmi geçitte "ordumuza yeni alınan levazım"ın gösterilmesi "çok şayani dikkat bir hususiyet"ti. Bilhassa "son sistem tayyare topları"... Halkın yüzüne itimat vermişti.
 
MÜTHİŞ KABUK DEĞİŞİMİ

Büyük tezahüratla tes'it olunan "10. yıl"da Ziraat Bankası, Sıvas köylüsünden 500 bin okka buğday almış, depolamıştı. Ama bir saniye!.. Okka, arşın ve endaze kalkmak üzereydi ve yılbaşından itibaren kilo ve metre kullanılacaktı. Yani?.. Özellikle bakkalların teçhizatlarını yenilemesi şarttı! Zaten devir kumbara ve tasarruf devriydi. Aynı yıl Fenerbahçe, Türkiye'nin "ilk asrî sahası"nı Kadıköy'de yapmıştı. Güzide tayyarecimiz Vecihi Bey'in delâleti ile stadı havadan fotoğraflamak!.. Dönemin şartlarında büyük başarıydı.
1932'nin kutlamaları, "şimdiye kadarki en coşkulu bayram"dı. Saat 10 olduğunda Beyazıt'tan Taksim'e kadar olan cadde, halkın ilgisinden ötürü geçilemeyecek hale gelmişti. O sene de "hava yaz gibi gitmekte"ydi ama henüz "küresel ısınma" bilinmemekteydi.

TATİL: CUMA MI, PAZAR MI?

Ankara'daki töreni ise "Büyük Gazi'miz tribünde, İsmet ve Kâzım paşalarla iftihar ve memnuniyet içinde takip buyurmuş"tu. 100 kadar savaş uçağının alçak uçuşu esnasında halk, "Türk'ün cesur hava kuşlarını şapka ve mendil sallayarak selamlamakta"ydı.
Cumhuriyet gazetesi, dünya ticaretiyle uyum için hafta tatilini cumadan pazara almayı önermişti. Ama "zorunlu tatil" ameleler için müjdeyken buhran zamanı patronları ürkütüyordu. Ankete göre "isteyen tatil yapsın, isteyen yapmasın" fikri baskındı. Yani? Böyle bir tartışmada bile dini referanslar yoktu! Himayeietfal Cemiyeti tarafından önlükleri yaptırılan mektepli yavrular... "Cumhuriyet neslinin genç kızları"nın törenlerde selam durması "iftihar edilecek bir levha"ydı.
Ve tabii dünya buhranı... Yoksa Türkiye de mi komünizmi seçmeliydi? Nadir Nadi başyazısında "sermayesiz bir sistemin" tasavvur edilemeyeceğinden söz etmekte, çareyi milletlerin barış içinde yaşamasına bağlamaktaydı. 30 Ekim 1922... Hitler'in iktidara gelmesine sadece iki ay kalmıştı.



VE SIRA 101. YILDA!..

Yıl 1933... Suriye'de parlamento oluşturuluyor, Filistin'de "Yahudi aleyhtarı Arapların ayaklanması"nda 40 kişinin öldüğü söyleniyor. ABD seçimini Cumhuriyetçi Hoover kaybederken Demokrat Roosevelt kazanıyor. E o zaman Twitter da yok tabii... Gazeteler çok daha fazla basılmalarına rağmen yok satıyor!
Ankara Radyosu saat 20.00'de "ajans haberleri" ile kapanırken 21.05'te Varşova Operası'nda "Lili" isimli üç perdelik operet başlıyor.
Şimdi yıl 2023... Bugün "Kızılcık Şerbeti" izleniyor, Acun'un hangi "Survivor" ünlüsüne "kansız" dediği tartışılıyor. Şort giymek caiz midir hocam? AKP Gençlik Kolları, Türkiye genelindeki Starbucks şubelerinde "oturma eylemi" yapıyor!
Tayyarelerimiz bu Cumhuriyet Bayramı'nı memleketin her tarafına 50 milyon kâğıt atarak kutlamıyor belki... Ama Bayraktar TB3 SİHA, 100. yılda gökyüzüyle buluşuyor! Asker milletiz vesselam... İzci kıtaları değilse de Celal Şengör "hazır ol"da duruyor!


Cemal Reşit Rey'in bestesini bekleyecek zamanlarda değiliz artık. Instagram'da üzerimize "100. Yıl" marşları yağıyor. Bir yanda "iki gözü kapalı" âşıkları, bir yanda "10 asrı geri almak" isteyen düşmanları... "Cumhuriyet", 101. yaşına böyle bir ahval ve şerait içinde giriyor.
"Düştük ama kalkmasını da biliriz" mi derdi bugün yaşasa Peyami Safa?.. Bilmek imkânsız. Şimdilik elimizden sadece "kutlu olsun" demek geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi