Diyaliz Cihazı-TOGG

Helikopter, uçak ve diğer hava taşıtları; cep telefonları; dijital kameralar; radyo-TV yayın cihazları; matbaa makineleri; taşınabilir bilgisayar; bilişim ürünleri parçaları; yazıcı, tarayıcı, fotokopi, faks; ATM (Para çekme makineleri); otomobiller için CD çalar; tansiyon, endoskopi, diyaliz cihazları; işitme cihazları ve kalp pilleri; tomografi, röntgen cihazları; saat sektörü; klavyeli çalgılar; renkli fotoğraf filmi, sinema filmi; dıştan takma deniz motoru…

Nedir bunlar?

Ülkemizin üretemediği için yurt dışından satın aldığı ve sadece 5 yıl içinde 30 milyar dolar ödediği ürünlerin listesi.

Yukarıda belirtilenler dışında ham maddesi veya kendisi yurt dışından satın alınanlar var; enerji üretim teknolojileri; aşı ve ilaçlar; pil; işlenmiş gıda; işlenmiş materyaller (yüksek metalürji ve kimya içeren ürünler); üretim makineleri, elektronikleri ve yazılımları.

Bir de hükümetin uygulamaları sayesinde yurt içi üretimi engellenip, yurt dışına bağlı kaldığımız ürünler var; buğday, arpa, mısır, saman, fındık, et, süt, kâğıt gibi.
Bu konuda birkaç kişiye kulak verelim:

“Bir beyaz eşya fabrikasında çalışıyorum. İthal ettiğimiz şeyleri görseniz aklınız şaşar. Motor gibi komplike malzemeleri geçtim, en ufak plastik contayı, makina üzerine yapıştırılan logoyu, kullanılan suntayı dahil ithal ediyoruz. Bunun yanında etiketlerimizi de ithal, makinaya sardığımız poşetler de. Sadece yan sanayilerde plastik enjeksiyon ve sac şekillendirme yapabiliyoruz. Onlarda da kullanılan hammadde zaten ithal. Hammaddeyi de kendileri alamıyorlar, biz temin edip veriyoruz.”

“Almanya’dan kontrol panosu gelmeyince 3 ile 6 tonluk koskoca metal işleme makinası çalışmıyor. Yerli muadili ise çok yetersiz.”

“Avrupa’nın küçük Çin modeli Türkiye. Bu nedenle ithalat rekoru kırıyoruz. Bir yerde yanlışlık var; üretiyoruz ama tükeniyoruz.”

“Bundan 20 sene önce piyasanın önde gelen firmalarının birine benzin pompası içindeki pompa gövde kalıplarını yaptım. İş onaydan geçti, üretim aşamasına geçildi. Birden firma kalıpları rafa kaldırdı. Türkiye’deki maaliyetin %25 maaliyeti ile Çin’den ithal ettiler pompaları.”

“Bilmediğimiz için yapamıyor değiliz, ülke şartlarında maliyetler çok yukarılara çıkıyor.”

“Üretim için verilen teşvikler -kredilerin verildiği gibi- malum kişilere veriliyor ve onlarla da üretim yerine dört duvar, yazlık kışlık yatırımı yapılıyor.”

“400 Euroluk basit bir fren aparatını üretmek yerine dışardan ithal etmek Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ile açıklanabilir ancak. Çünkü bu aparatı üretmek yerine üretim gücümüzü nispeten daha düşük katma değerli külot üretimine harcıyoruz. Aynı sebepten dolayı da otomobil üretmek yerine tarıma yönelmek daha mantıklı evet ama artık tarım ürünleri bile düşük maliyetle üretilmediği için hem onları hem de yüksek katma değerli ürünleri ithal ediyoruz. Dolayısıyla Ricardo’nun dış ticaret teorisine göre biz gelişmiş bir ülke değil aksine artık basit şeyleri dahi üretemeyen gelişmemiş bir ülke oluyoruz.”

“Bizim ülkenin sorunu verimli olmaması ve sonucunda da pahalı olması.”

“Askeri üretime odaklanmış olan Aselsan gibi bir dev bile sadece resmî kurum ve kuruluşlarla, ordunun ihtiyacına yönelik üretim yapıyor. Telsiz iletişim sistemlerinde sahip olduğu tecrübeyi sivil pazara aktarmıyor inatla.”

Yüzlerce cümle daha yazabilirim ama gerek olduğunu sanmıyorum.

Bizde her türlü davranışın iki yüzü vardır; bir gerçek yüzü bir de gösterilen yüzü.

Gerçek yüzümüz şudur: Sadece montaj ülkesiyiz.

Gösterilen yüzümüz ise şudur: Kendi arabamızı yapıyoruz.

Diyaliz cihazı, işitme cihazı bile üretemiyoruz ama araba yapmaya kalkıyoruz.

“Evine ekmek bile götüremeyen babanın maaşını lüks arabaya yatırması” ne anlama geliyorsa ülkemizi yönetenlerin davranışları da aynı anlama geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi