Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

DOROTHY

Dönem, sakinleştiricilerin, uyuyabilme amaçlı kullanılan ilaçların leblebi-çekirdek gibi tüketildiği dönem olunca kazara ölümler olur, diye düşünüyor insan. Yoksa “Çok konuştu, sussun artık” diyen bazı çevreler(!) için ölüme kaza süsü verme imkânı mı doğuyor… Diye de düşünüyor, insan.
Televizyon dünyasının en popüler isimlerinden biriydi. Babası tanınmış ve saygı duyulan bir gazeteci olunca o da gazeteciliğe soyundu. Kendisine araştırmacı gazeteci denmeden önce oyunculuk yapmışlığı var. Kameraları, mikrofonları, fotoğraf makinalarını, silah gibi patlayan flaşları sevmiş. Takdir görmeyi, beğenilmeyi, şöhretli olmayı, ünlülerin arasında dolaşmayı sevmiş. İnsan sevdiği işi tutkuyla ve adanmışlıkla yapınca para kazanmak, hem de çok para kazanmak ikinci planda kalıyor. Para gelip buluyor, onu. Dönem öyle bir dönem.
Evlerde televizyon henüz çok yeni. Televizyon cihazını geliştirenlerin “İyi de kim bunu evinin bir odasına koyacak sonra da karşısına geçip oturacak, gri ekrana bakacak? Radyonun yerini hayatta alamaz!” diye düşünmelerinin üzerinden çok az zaman geçmiş. Radyo popülerliğini koruyor, şimdilik.
Yazıma konu olan araştırmacı gazeteci aynı zamanda radyo ve televizyon yıldızı Dorothy Kilgallen’dır. Döneminin en popüler insanıdır. Dönem deyince 1940’lar, 50’ler diyorum. Ün, ilk önce tanınmış insanlar hakkında etraftan araştırarak topladığı bilgileri derleyip kendi üslubuyla kaleme aldığı ve çeşitli gazete/dergilerde dedikodu sütunlarında yayımlanan yazılarıyla geldi. Kamuya mal olmuş pek çok isimle arkadaştı (Hollywood yıldızları, cumhuriyetçi politikacılar, iş adamları, Beyaz Saray ekibi, Adalet Bakanlığı’nda bürokratlar, tabi ki FBI vesaire) bazen isim vererek bazen de ismi gizleyip onlar hakkında ip uçları vererek yazıyordu. Hatta Frank Sinatra’yla arası bu nedenle bozuldu. Çünkü Sinatra için, “Mafya dünyasından çok dostu olmasının nedeni nedir acaba”, diye sormuştu yazısında… Dorothy’nin de aynı dünyadan tanıdıkları olmasına, birlikte parti davetlerine gitmelerine rağmen.
Sonra bir gün, Amerikan Başkanı JFK’nin Marilyn Monroe’yla olan “yasak ilişkisi” hakkında yazdı. Üstelik olay çok tazeyken. Yazının içinde ikisinin de adını geçirmedi ancak bilen bildi. Bu yazının yayımlanmasından çok kısa bir zaman sonra, 1962’de Monroe odasında ölü bulundu. Sakinleştirici ve anestetik ilaçların alkollü içkiyle karışımından öldü dediler. Dorothy ilk defa çekindi ve etrafındakilere, “Ben aslında Monroe ve Robert F. Kennedy’yi kastetmiştim” dedi. Amerikan Başkanı JFK ve o sırada Adalet Bakanı olan kardeşi RFK’in birlikte Monroe’yla ilişkisi olduğunu bugün biliyoruz. Dorothy, kişisel olarak tanıdığı Başkan’ın bu olaydan bir yıl sonra, 1963’de, Texas’da suikast sonucu öldürülmesinin ardından, kendini bu suikastın ardındaki “gerçeği” ve “gerçek katillerini” bulmaya adadı.
İki yıl sonra, 1965 yılında, bu uğurda bir hayli yol kat ettiğini düşünüyordu. Hatta arkadaşlarına Kennedy’yi kimin öldürdüğünü keşfetmeye çok yakın olduğunu söylüyordu, Dorothy. Sürekli yazı gönderdiği dergilerden birinin editörüne, bu davayı çözeceğine yemin etti. Bazı yakın arkadaşlarına da “Beş gün içinde davayı çözüyorum, komployu ortaya çıkartıyorum, bekleyin” bile dedi. Öylesi bir tutkuyla çalışıyordu ki dava üzerinde çalışan diğer iki gazetecinin başına ne geldiğini umursamıyordu bile. Gazetecilerden biri Bill Hunter, 23 Nisan 1964’de; diğeri Jim Koethe, 21 Eylül 1964’de öldürüldü. Dorothy, 2 Kasım 1965 tarihinde çalıştığı dosyanın bir kopyasını yakın arkadaşı Florence Smith’e saklaması için verdi. Tam altı gün sonra, 8 Kasım’da, Dorothy Kilgallen New York’daki dairesinde ölü bulundu. Ölüm pozisyonu, tamamen giyinik, yatağında dik otururken… Polis, Dorothy’nin sakinleştirici ve anestetik ilaçları alkollü içkiyle karıştırdığı ve o nedenle öldüğü sonucuna vardı. Çalıştığı dosya odada bulunamadı. Arkadaşı Florence Smith’e gelince (ki JFK’in çok eskilere dayanan bir dostuydu da aynı zamanda) Dorothy öldükten iki gün sonra beyin kanamasından öldü. Dorothy’nin dosyasının kopyası da bulunamadı.
Dorothy’nin ve yazımda adı geçen -Sinatra hariç- herkesin ölümündeki soru işaretleri hala duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi