Murat Özçelik

Murat Özçelik

Dünyanın Hali

Ne alaka diyeceksiniz ama geçenlerde düşündüm de Ukrayna’nın başında ben olsaydım ben de dünya çapında bir kahraman olur muydum acaba? Yanımda benimle birlikte savaşacak kimse olmamasına rağmen bütün kadın ve çocukları gönderip, erkekleri kanun zoruyla askere yazdırıp, Rusya’ya karşı kısıtlı imkanlarla savaşmayı tercih eder miydim? Ülkenin bir bölümünün tarumar olması, 2,5 milyondan fazla kişinin yerlerinden edilmesi, sivillerin ölmesi, çocukların akıbetinin ne olacağını bilemeyen babalarından gözyaşları içinde ayrılmalarının yarattığı travmayı göze alabilir miydim? Değer miydi acaba bütün bunlara?

Neticede yanında duracak kimsen olmayınca Rusya’ya karşı adaletsiz bir savaşta yenilmek mukadder. Bunu Ukraynalılar zor tarafından öğreniyorlar. Bence gerek yoktu. Güya bütün dünya senin için (timsah) gözyaşları döküyor ve bu arada sen, topraklarının bir kısmını Rusya’ya terk etmek zorunda kalacak bir noktaya geliyorsun, birçok eziyet çekiyor ve dünya kadar zayiat veriyorsun. Aslında baştan peki deyip bıraksan belki de zaten bu koşullarla Putin’i durdurabileceğin anlaşmayı ancak bunca felaketten sonra kabullenmek zorunda kalacaksın. Ama bütün dünya “Ne kadar kahraman bir başkan” diye seni alkışlıyor.

Ben şahsen son derece korkak bir lider damgası yiyip benim yanımda duramayan ama ilişkilere çomak sokmayı bilen Batılı ülkelere karşı inadına Rusya ile anlaşmanın yollarını arardım. Madem Rusya da ‘biz Ukraynalılarla aynı soydan geliyoruz’ deyip duruyor, bu konuyu sonuna kadar diplomasi ile halletmenin yollarını arardım. Kahraman bir komedyen yerine keşke Ukrayna’nın başında devlet işlerinden anlayan bir devlet adamı olsaydı.

Ortada “yakın tehdit” dahi yokken kafayı NATO’ya takmış görünüp eski SSCB sınırlarına ulaşmayı isteyen Putin’in nasıl bir lider olduğunu konuşmamıza gerek yok herhalde. Onun Ukrayna halkına yaptıkları bir yana, kendi halkını dünya kadar yaptırımlar altında ezilmeye mahkum etmesinin sizce tutar bir tarafı var mı?

Peki ben Biden’ın yanında savaşı destekleyen ve şu anda fiyatı üçe katlanmış olan petrol veya doğalgaz ticaretiyle uğraşan bir “büyük” işadamı olsaydım, göbeğimi sağdan sola mı yoksa soldan sağa doğru mu sıvazlar, ilave haksız kazançlarımı nerelere yatırmayı düşünürdüm acaba? Ortalığın yatışmasını bekleyip Ukrayna’ya biraz yardım yapıp sonra teknik standartlarını hükümetim ile birlikte belirleyeceğimiz bir yeniden inşa faaliyetinde yer almayı düşünür müydüm dersiniz? Hani silah satışından yeterli para kazanmadık ya…

Petrolden söz açılmışken etrafımızdaki diğer petrol ve doğalgaz sahibi ülkelerin başındakilere de bir bakalım istedim. İslam dünyasının petrolden kazandığı parası nedeniyle en “mühim” temsilcisi olan Suudi Arabistan yönetimi geçenlerde 81 kişiyi idam etti. İdam ettiklerinin çoğunluğu Şii miydi bilemiyorum. Bence değildir. Hele Suudiler böyle birşey yapar mı?

Peki Şii deyince İranlı mollaların şu sıralar diğer çektirdiklerinden pek haberimiz olmasa da bir hiç yüzünden haksız yere İngiliz vatandaşı İran kökenli bir kadını 6 yıl hapsedip geçenlerde bırakmasına ne demeli?

Kendi partili Cumhurbaşkanımızı anlatmaya zaten gerek yok ama bir ülkede vatandaşın vergileriyle biriken 128 milyar doları bir inat uğruna heba edip bugünkü ekonomik krizin derinleşmesine katkıda bulunabilecek başka bir lider ben düşünemiyorum. İnsan hakları ihlallerini ve hapistekileri anlatmaktan zaten dilimizde tüy bitti.

Vallahi ne tarafa dönsem “yahu biz dünya vatandaşları, kimler tarafından yönetiliyoruz yazık bizlere” diye düşünmeden edemiyorum. Sanki dünyayı ruh hastaları veya haydut çeteleri yönetiyor, biz de onlara ve onların göbek sıvazlayan yalakalarına kölelik etmeye devam ediyoruz.

Özetle diyorum ki önümüzdeki seçimden sonra kendi düzenimizi yeniden kurmalıyız. Mesela güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçip Cumhurbaşkanı veya Başbakanı erkler ayırımını gözeterek denetleme ve kontrol mekanizmalarına tabi tutmak çok iyi de neden koskoca ülkemizi nasıl insanların yönetmesi gerektiğine ilişkin kriterleri yeniden gözden geçirmiyoruz. Neden politikacıların çok para kazanıp göbeklerini sıvazlayan iş insanlarının etkisi altında kalmalarına ve hepimizi asgari ücrete mecbur etmelerine göz yumuyoruz? Bence Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık veya Bakanlık gibi mertebelere gelecek insanlarda liyakat aramak, bürokratlarda liyakat aramaktan daha da önemli! Ayrıca ben şu anda dünyayı yöneten belli başlı liderlerdeki psikolojik sıkıntıları görünce liyakatın yanında ruh sağlıklarını ölçecek başka kriterler de getirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Mesela ahlak yoksunluğu çeken ve her vesile ile yalana tevessül eden üst düzey politikacılarda ciddi bir artış gözlendiğinden siyasilerin gerçekleri tahrif edip etmediklerini tespit etmek ve söylem ve eylemlerinin halkımıza savaş dahil nelere malolabileceğini açıklamak üzere “Halkın Üstün Yararını Kollama Bağımsız Komisyonu” gibi kurumlar kurmalıyız diye düşünüyorum.

Mevcut çarpık siyasetin çarkına kendini uydurmuş olanlar bu tür tedbirlerin siyasetin ruhuna aykırı olduğunu iddia edebilirler; inanmayın. Eğer iyi bir siyasi sistem ve kendi insanının hayatını önceleyen bir liderle yola devam edersek o zaman etraftaki ruh hastalarına fark atabiliriz. Onun için önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde akıllı, uslu ve dirayetli birisini seçmemiz hayati derecede önemli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Özçelik Arşivi