Ekonomide büyük dalgalanmalar, kritik tarihler
Haber Analiz: Zülfikar Doğan
(ANKARA) - TÜİK tarafından açıklanan eylül ayı enflasyonu yüzde 3,23 olarak belirlenirken, bu durum ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası'nın (MB) hedeflerini altüst etti. Yıllık enflasyonun yeniden artış göstermesiyle birlikte 0,34 puanlık bir yükselişle yüzde 33,29 seviyesine geldi. Bu gelişme, faizle ilgili yorum ve değerlendirmelerin iki farklı bakış açısına bölünmesine neden oldu.
Bir grup, yükselen eylül enflasyonunun dezenflasyon programını olumsuz etkilediğini, Merkez Bankası'nın 23 Ekim'deki Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantısında faiz indirimine gitme olanağının kalmadığını ve faiz oranının yüzde 40,5 seviyesinde sabit kalacağını öne sürdü. Diğer taraftan, ağırlıklı olarak reel sektör temsilcilerinden oluşan bir diğer kesim ise, faiz indiriminin sürmesi ve ekim ile aralık toplantılarında en az 150-250 baz puan indirimle MB faizinin yıl sonunda yüzde 35-36 seviyelerine çekilmesi yönünde görüş bildirdi.
MB Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki sunumunda, eylül enflasyonunun ve diğer bazı verilerin "dezenflasyon sürecinin yavaşladığını" gösterdiğini belirtti. Ancak buna karşılık, "enflasyonun ara hedeflerle uyumlu bir şekilde devam etmesi ve fiyat istikrarının sağlanması için gerekli adımların hızla atılacağını" ifade etti. Para politikası araçlarının "kararlılıkla" kullanılmaya devam edeceğini ve "sıkı para" politikasının süreceğini vurguladı. Bu ifadeler, eylülde var olan enflasyon artışı nedeniyle faiz indirimine ara verileceği anlamına gelebilir. Ancak MB'nin, hem faiz indirimine yönelik siyasi baskılara hem de reel sektörün indirim taleplerine ne kadar direnebileceği belirsizliğini koruyor. Düşen TL ile birlikte, bin liralık bir yatırımın yıllık kazancı sadece 47 TL civarına iniyor ve 23 Ekim'de faiz indirimi olursa TL'den kaçışın hızlanması bekleniyor.
Enflasyonun yeniden artış gösterdiği bu dönemde, PPK'nın 23 Ekim'deki toplantısı, "dezenflasyon programının kesintiye uğrayıp uğramayacağı ya da temin edilip edilmeyeceği" konusunda iç ve dış piyasalara verilecek mesaj bakımından kritik bir öneme sahip. PPK'nın 23 Ekim kararı, bir nevi turnusol kağıdı işlevi görecek.
Faiz indirimine gidilmeyip politika faizi yüzde 40,5 seviyesinde tutulursa, bu durum programın devamı konusunda kararlılık sergilemek anlamına gelecek. Enflasyonda görülen artışa rağmen PPK'nın faizi indirmesi, ne olursa olsun, dezenflasyon programının siyasi baskı ve talimatlara dayalı olarak yürütüldüğünü ortaya koyacak.
Faiz indirimi yönünde bir karar alınması durumunda, bunun asıl olarak "TL'nin değer kaybettiği ve TL'ye değer kazandırma hedefinin terk edildiği" anlamına geleceği de açık bir gerçek. TÜİK'in eylül ayına ait finansal yatırım araçlarının getirileri, külçe altın haricindeki tüm yatırım araçlarının (TL mevduat faizi, dolar, euro, borsa, hazine kağıtları vs.) TÜFE karşısında yatırımcılara kaybettiklerini göstermekte. Uygulanan sıkı para ve faiz politikasına rağmen, TL mevduatına yatırım yapanlar eylülde yüzde 0,06 kayba uğradı. Elde edilen kazanımlar, enflasyonun gerisinde kaldı.
TL mevduat yatırımcılarının eylül itibarıyla 6 aylık reel kazançları yüzde 2,61 iken, geçen yılın eylül ayına göre yıllık kazançları yalnızca yüzde 5,67 düzeyinde gerçekleşti. Diğer bir ifadeyle, son bir yıl içinde parasını TL mevduatında tutanlar, bin TL karşılığında sadece 56 TL kazanç elde etti. Yüzde 15 stopaj düşüldüğünde bin TL mevduatın yıllık getirisi 47 TL'ye iniyor. Yükselen enflasyona rağmen 23 Ekim'de yeni bir faiz indirimine gidilmesi durumunda TL tasarrufunun cazibesi tamamen kaybolacak. Düşürülen faizler ve baskılanan kurlar sayesinde, TL varlıklarının döviz mevduatlarına ve altına kayma eğiliminin göz önünde bulundurulması durumunda, TL mevduatlarda önemli bir çözülme ve dövize, altına yönelme yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir.
MB Başkanı Fatih Karahan, artan altın talebinin enflasyonla mücadele çabalarını olumsuz etkilediğini ve yastık altındaki altın tasarruflarının 500 milyar dolara ulaştığını belirtirken, bunun sebeplerinden birinin uygulanan para ve faiz politikaları olduğunu göz ardı etmektedir. Ekonomik programa, para-kur-faiz politikalarına duyulan güvensizlik, tutmayan makro hedeflerle artan belirsizlik ve öngörülemezlik, siyasi atmosferdeki gerilimler, sıradanlaşan hukuksuzluk, siyasallaşan yargı kararları gibi birçok etken sıralanabilir. Dolayısıyla, yatırımcıları enflasyona karşı koruyamayan ve değeri hızla erozyona uğrayan TL'den uzaklaşmanın, 23 Ekim'de olası bir faiz indirimine bağlı olarak daha da hızlanması kaçınılmaz görünüyor.
MB'nin 7 Kasım açmazı, 2025'in Son Enflasyon Raporunda hedeflerde revizyon telaşı
Ekonomi yönetimi ve MB açısından iç ile dış piyasalarda dikkatlerin çevrildiği bir diğer önemli tarih ise 2025'in son enflasyon raporunun açıklanacağı 7 Kasım. Önümüzdeki süreçte daha önce açıklanan üç rapordaki tüm ara ve yıl sonu hedeflerinde değişiklik öngörülüyor. MB Başkanı Karahan, 14 Ağustos'ta kamuoyuyla paylaştığı 2025-III Enflasyon Raporu'nda "ara hedef" olarak yüzde 24, yıl sonu enflasyon gerçekleşmesi için "yüzde 25-29 aralığında" bir tahminde bulunmuştu. Ancak bu yüzde 24'lük ara hedef aşıldı ve yüzde 25-29 aralığındaki yıl sonu hedefi de eylülde açıklanan enflasyon verileriyle geçersiz hale geldi. 1 Eylül'de açıklanan 2026-2028 Orta Vadeli Program'da (OVP) yer alan yüzde 28,5'lik 2025 yıl sonu hedefi, yalnızca 1,5 ayda geçerliliğini kaybetti. Dolayısıyla, 25 gün sonra açıklanacak son enflasyon raporunda hedeflerin "yukarı yönlü" yeniden belirlenmesi bekleniyor.
ABD'nin NTE talebi, Erdoğan'a "Kuvayı Milliye" dediği Hamas'ı lağvetme görevi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisi etrafında süregelen tartışmalar, perde arkasındaki taviz iddialarını alevlendirmeye devam ediyor. En son ABD Başkanı Donald Trump, 21 maddelik Gazze Ateşkes Planı'nın İsrail ve Hamas tarafından onaylandığını açıkladı. Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu konuda teşekkür ederken, Hamas'ı plana ikna çabalarını övdü. Söz konusu plan, Hamas'ın silah bırakmasını ve var olan yönetim gücünün son bulmasını öngörüyor. Hamas'ı ikna etmekle görevlendirilmesi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarihsel ve kader açısından dikkat çeken bir durum.
Daha önce Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) Kuvayı Milliye ile kıyaslayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl AK Parti Grubunda "Türkiye'de Kuvayı Milliye neyse Hamas da odur" demişti. Kuvayı Milliye, ulusal kurtuluş mücadelesinde tam bağımsız ve egemen bir Türkiye'nin, Cumhuriyetin temellerini atmıştır. Oysa İhvan'cı Hamas'ın 7 Ekim 2023'te başlattığı süreç, tam tersine, İsrail'in Gazze'yi işgal etmesine, harabe hale getirmesine ve on binlerce Gazzeli ve Filistinliye soykırım uygulamasına yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir yıl önce Kuvayı Milliye ile özdeşleştirdiği Hamas konusundaki bugünkü tutumu, dış politikayı iç siyasi hesaplarla biçimlendirmiş olmasının bir sonucu. Nadir Toprak Elementleri (NTE) konusunda ABD ile yürütülen müzakerelerin ve olan biteni ifşa eden sözlerin, Beyaz Saray'da Trump'a yapılan tavizlerin, iktidarın sınır tanımadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Kaynak:ANKA