10 Ekim Katliamı'nda adalet arayışı 10. yılda da devam ediyor

10 Ekim Katliamı'nda adalet arayışı 10. yılda da devam ediyor
IŞİD'in 10 Ekim 2015'te Ankara Garı önünde gerçekleştirdiği çifte intihar saldırısının üzerinden 10 yıl geçti. 100 kişinin yaşamını yitirdiği bu saldırı, Türkiye tarihindeki en kanlı sivil katliam olarak kayıtlara geçti.

(ANKARA) - 10 Ekim 2015'te IŞİD tarafından Ankara Garı'nın önünde düzenlenen çifte intihar saldırısının üzerinden 10 yıl geçti. Bu saldırı, 100 kişinin yaşamını yitirmesiyle Türkiye tarihindeki en fazla sivil ölümün gerçekleştiği olay olarak anılmaktadır.

Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi'ne katılmak için Ankara Garı önünde buluşan kalabalığa yönelik gerçekleştirilen saldırı, KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin çağrısıyla düzenlenmişti. Birbirini takip eden patlamalarda, 100 kişi hayatını kaybetmiş ve yüzlerce kişi de yaralanmıştır. Bu trajik olay sonrası, hayatını kaybedenler için üç gün boyunca ulusal yas ilan edilmiştir.

Olay üzerindeki soruşturma, yaklaşık 8 ay sonra tamamlandı ve 36 kişi hakkında dava açıldı.

İddianamede, IŞİD'in Türkiye sorumlusunun yanı sıra pek çok isim, sanık olarak yer aldı; bunlar arasında İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Yakub Şahin ve daha birçok kişi bulunuyor. İddianamede yer alan 14 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan, 22 sanığa ise "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan ceza verilmesi talep edildi.

16 Sanık hala yakalanamadı

Saldırıyı gerçekleştiren 36 sanıktan 16'sına henüz ulaşılamadı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianamenin kabul edilmesinin ardından sanıkların yargılanmasına 7 Kasım 2016'da başladı.

Yargılama esnasında, saldırının birçok istihbarat bilgisine rağmen gerçekleştiği öğrenildi. Mağdurların avukatları, 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta meydana gelen saldırısının ardından benzer kalabalık organizasyonlara yönelik IŞİD'in saldırılarının beklendiğini vurguladı. Bu bilgilerin güvenlik güçlerine Eylül 2015'te bildirildiği, saldırıyı gerçekleştiren canlı bombaların isimlerinin ve resimlerinin bile bilindiği ifade edildi. Gaziantep merkezli bir IŞİD hücresinin Türkiye içinde eylem arayışında olduğu ve bu hücrenin Yunus Durmaz tarafından yönetildiği, Durmaz'ın Suruç saldırısını gerçekleştiren kişilerle bağlantılı olduğu belirtildi.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 21 kişilik Canlı bomba listesi hazırladığı yıllar sonra ortaya çıktı

Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı'nın, 21 kişilik bir "canlı bomba listesi" listesi hazırlayarak taşra teşkilatlarına yolladığı, yargılama sürecinde ortaya çıktı. Bu listede yer alan Yunus Emre Alagöz, 10 Ekim saldırısında canlı bomba oldu. Listede bulunan kişilerin neredeyse tamamı Gaziantep merkezli IŞİD yapılanmasıyla ilişkiliydi.

Ayrıca, canlı bombaların Ankara'ya taşınmasına yardımcı olan Yakub Şahin'in, bomba yapımında kullanılan malzemeleri Nizip'ten satın alma girişiminde bulunduğu esnaf tarafından bildirildi. Nizip Emniyeti, bu durumu katliamdan 8 gün önce Gaziantep Emniyeti'ne bildirmiştir; bu durum da mağdur avukatlarının çabasıyla yargılama sürecinde gün yüzüne çıkmıştır.

İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişleri "önlenebilir bir eylemdi" değerlendirmesini yaptı

Yargılama sürecinde İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin 25 Şubat 2016 tarihli raporu da dosyaya girmiştir. Raporda, Ankara Emniyeti ve ilgili birimlerin miting öncesinde gelen istihbarat notlarına rağmen gerekli güvenlik önlemlerini almadığı belirtilmiştir. Müfettişler, dönemin Ankara Emniyet Müdürü ve bazı istihbarat yöneticileri hakkında soruşturma izni talep etti ama bu talep, Ankara Valiliği tarafından "görev kusuru yoktur" gerekçesiyle reddedilmiştir.

Yargılama sonucunda, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Ağustos 2018'de kararını verdi. Sanıklardan Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, İbrahim Halil Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan birer, "100 kişiyi kasten öldürme" suçundan da 100'er kez olmak üzere toplam 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi.

Burak Ormanoğlu, Suphi Alpfidan, Mehmedin Baraç, Nihat Ürkmez ve Yakup Karaoğlu, "silahlı terör örgütüne üyelikten" suçundan 12'şer yıl; Esin Altıntuğ (Durgun), Hatice Akaltın, Yakup Yıldırım ve Abdulhamit Boz ise aynı suçtan 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı.

"Terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 18 yıla mahkum edilen Erman Ekici hakkında, "anayasal düzeni ihlal" ile terör saldırısında meydana gelen ölüm ve yaralanma suçlarından suç duyurusunda bulunuldu.

Firari 16 sanığın dosyasının ayrılmasına, yargılama sürecinde ölen Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan kamu davasının ise düşürülmesine karar verildi.

"İnsanlığa karşı suç"tan beraat

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 29 Temmuz 2022'de temyiz incelemesi sonucunda, 9 sanığın aldığı 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet cezasını onadı. Ancak Yargıtay, 9 sanığa 391 kez öldürmeye teşebbüs suçundan verilen bazı hapis cezalarının eksik inceleme nedeniyle bozulduğunu belirtti. Erman Ekici hakkında ise "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme" suçundan olan mahkumiyet kararı iptal edildi ve Ekici'nin "nitelikli kasten öldürme", "nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs" ve "insanlığa karşı suç"tan yargılanması gerektiği ifade edildi.

Firari sanıklar yönünden devam eden dosya: "5 sanığın Suriye'de olduğu resmi kayıtlarda"

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Yargıtay'ın ana davayı kısmen bozmasının ardından, 10 sanık yönünden yargılama yeniden yapılmaktadır. İlk duruşmada, ana dosya ile firari sanıklar arasındaki dosyaların birleştirilmesine karar verilmiştir.

Avukatlar, firari sanıklar hakkında bazı ülkelerde bulunduklarına dair bilgi edindiklerini mahkemede ifade etti. Avukat İlke Işık, "Değişen Suriye koşulları nedeniyle tekrar söylüyoruz. Mustafa Delibaşlar'ın SDG, Fadile Delibaşlar'ın Roj, Cebrail Kaya'nın SDG, İlhami Balı'nın adı bildirilmeyen "X" kampında yer aldığı görülmektedir. Özetle 5 sanığın Suriye'de olduğunu resmi kayıtlarla görmüş durumdayız. Bayram Yıldız'ın da Irak'ta olduğunu biliyoruz. Biz nerede olduğu belli olan bu saydığımız sanıkların Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı aracıyla öğrenebiliriz. Suriye ile artık ilişkiler kurulmaya başlandı. Sanıkların iade işlemlerine ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından sürecin başlatılmasını talep ediyoruz" dedi. Ancak bu talepler reddedildi.

Yargıtayın bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlayan davada, 1 Temmuz 2024'te hüküm açıklanmıştır. Tutuklu sanıklar Yakup Şahin, Hakan Şahin, Resul Demir, İbrahim Halil Alçay, Hacı Ali Durmaz, Erman Ekici, Talha Güneş, Hüseyin Tunç ve Metin Akaltın, "kasten öldürme" suçundan 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, öldürmeye teşebbüs suçundan ise 379'ar kez 18 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. Erman Ekici ayrıca "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs"ten bir kez ağırlaştırılmış müebbet, "izinsiz patlayıcı madde bulundurma"dan 10 yıl ve "ruhsatsız silah bulundurma"dan 3 yıl hapis cezası almıştır. Ancak Erman Ekici "insanlığa karşı suç"tan beraat etmiştir.

Tek bir kamu görevlisi bile yargılanmadı

10 yıl süren davalarda, mağdur avukatlarının ihmalliğini belirttiği kamu görevlileri sanık sıfatıyla yargılanmadı; bu kişiler hakkında hiç adli ya da idari bir soruşturma açılmadı. Ankara 12. İdare Mahkemesi, idarenin hizmet kusuru bulunduğuna dair kararlar verdi. Bu kararlar, Mülkiye Müfettişleri'nin raporlarına ve delillerine dayanarak idarenin gerekli önlemleri almadığını ortaya koydu. Ancak bu kararlar, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. Dairesi tarafından 2019 yılında "kamu görevlileri hakkında herhangi bir idari veya adli ceza verilmediği" gerekçesiyle iptal edildi. Anayasa Mahkemesi (AYM) ise bu konuda yapılan bireysel başvurularda ihlal kararı vermedi.

10 Ekim Barış Derneği:"Hakikat ve Adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz"

10 Ekim Barış Derneği tarafından yayımlanan "Katliamdan Bu Yana: Adalet Arayışında 10 Yıl - İdari Yargı Eliyle Katliam Hukuku ve Adalet Arayışındakilere Yargı Ablukası" adlı raporda, adalet arayışı ve hak ihlalleri dile getirildi. Raporun içeriğinde, "10 Ekim Ankara Katliamının gerçekleştiği günden bugüne kadar devlet, katliam mağdurlarını mağdur olarak kabul etmemiş; dayanışma içinde olanların görünürlüklerini ortadan kaldırmak yönünde bir politika uygulamıştır. Bu anlayış, katliam günü yaralıların üzerine gaz sıkılmasıyla başlamış, sonraki yıllarda anma etkinliklerine yönelik polis müdahaleleriyle sürmüştür. Farklı yargı yollarıyla ailelere, yaralılara ve 10 Ekim mücadelesi içinde olanlara abluka kurmaya çalışılmaktadır. İhlaller silsilesi adaletin gerçekleşmesi için mücadele kararlılığımızı büyütmektedir. Bugüne kadar davaları hakikatin ifade edildiği, kayda geçirildiği, adalet mücadelesinin büyütüldüğü bir zemin olarak büyüten bizler, her anmada, her duruşmada, her bir araya gelişte ablukaya alınmaya çalışsak da hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz." ifadesi yer almaktadır.

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar