Taşın hikayesini biliyorsanız size geçmişten bir sürü şey anlatır…
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu, arkeolojik açıdan insanlığın binlerce yıllık geçmişine de ışık tutuyor. Geçmişe dönmeyi ve kahverengi tabelaların peşinde koşmayı seviyorsanız UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Denizli’deki Laodikeia ve Tripolis antik kentlerini es geçmeyin. Laodikeia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek’in dediği gibi, ‘Taşın hikayesini biliyorsanız size geçmişten bir sürü şey anlatır’…
Laodikeia, Kral Antiokhos tarafından kurulmuş ve kral, şehre karısı Laodike’nin adını vermiş. Laodikeia, halkın adaleti demek. 2003 yılından bu yana sürdürülen kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2008’de 12 ay kazı izni vermesiyle hayli ilerlemiş. Ama yerin altı o kadar zengin ki tüm şehir ortaya çıkana kadar biraz daha sabretmemiz gerekecek.
Türkiye İş Bankası, ülkemizin arkeolojik varlığının gün yüzüne çıkarılması, korunmaya alınarak dünya mirasına kazandırılması amacıyla bilim insanlarının yürüttükleri uzun soluklu kazı projelerini destekliyor. Son olarak Denizli’deki iki önemli antik kentte kazı çalışmalarına katkı sunmaya başlayan banka, yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalara 5 yıl boyunca destek sağlayacak. Bankanın davetiyle bir grup gazeteci kazı alanını ziyaret ettik.
Antik kentte 2003 yılından bu yana yapılan kazı ve araştırmalar, ilk yerleşimin M.Ö. 5.500 yılından başlamak üzere M.S. 7. yüzyıl depremine kadar kesintisiz devam ettiğini gösteriyor. Zaten şehri gezerken merdivenlerin adeta dalgalandığını farkediyorsunuz. Fay hatları üzerine kurulu ülkemizde depremden kaçmak mümkün değil, Laodikeialılar da aynı kaderi yaşamış.
Zamanında yün ve tekstil üretimiyle ünlü olan ve antik kaynaklarda kaliteli yünleriyle anılan Laodikeia, ‘Ana Ticaret Yolu’nun bir kolu üzerinde bulunması nedeniyle de büyük önem taşıyor. Mermer ve hububat ticareti de büyük geçim kaynağı olmuş. Yaklaşık 8 kilometrelik alana yayılan ve 80 bin kinin yaşadığı düşünülen antik kent, İncil’de adı geçen yedi kiliseden birine de ev sahipliği yapıyor. Laodikeia, 2013 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde.
ANTİK TİYATRODA KONSERLER
Kentte iki antik tiyatro var; biri tamamıyla ortaya çıkarılmış ve 31 Mayıs’ta Rus Kızılordu Korosu’nun konserine ev sahipliği yapacak. Kazı Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, Berlin Senfoni Orkestrası’nın da bu muhteşem mekanda dinleyicilere müzik ziyafeti vereceğini söyledi. Klasik müzik sevenler için kaçırılmayacak bir fırsat…
Şehirde yürürken sokaklarda ön sıralarda dükkanların kalıntıları var, evler ise arkada genelde iki katlı ve iç avlusu olacak şekilde inşa edilmiş. Ana caddede ücretsiz su çeşmeleri var ve sakın şaşırmayın o zamanlar da evine su getiren (tesisat) insanlar bunun için ücret ödüyormuş. Antik tiyatronun yanı sıra Agora, Konut alanı ve Mozaikli Ev, Sütunlu Cadde, Kilise, Ana cadde, Taberna, Granarium (Tahıl Ambarı), Kemerli Yapı, Anıtsal Çeşme, Agora Hamamı, Latrina (Roma Tuvaleti), Taş Kesim Atölyesi, Roma Dükkânları, Kutsal Alan, Tiyatro, Nekropoller (Mezarlık), Büyük Tekke Türbesi, Yukarı Kale, Hamambükü Höyük, Akkayahöyük alanlarında kazı ve yüzey araştırma çalışmaları da gerçekleştirilmiş durumda.
Geçtiğimiz yıl 150 bin kişinin (%80’i yabancı) ziyaret ettiği Laodikeia Antik Kenti’ne bu yıl 300 bin ziyaretçi bekleniyor. Şehir merkezine çok yakın olan ve Müzekart ile giriş yapılabilen kent sabah 08.00’den akşam 21.30’a kadar açık.
Prof. Dr. Celal Şimşek: “Çürüksu Vadisi’nin parlayan yıldızı Laodikeia…”
Laodikeia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek çok nevi şahsına münhasır biri; antik kente giderseniz mutlaka denk gelmeye çalışın. Yaptığı işten bu kadar keyif alan ve karşısındakini heyecanlandırabilen insanlardan çok kalmadı etrafımızda. Pamukkale Üniversitesi antik kente 10 km. mesafede olduğu için Celal Hoca ve öğrencileri tüm vakitlerini burada geçiriyor desek yanlış olmaz. En çok bilimsel kazı bandı yapan gruplar şu an.
‘İlk geldiğimde burada çobanlar vardı, 30 akademisyen ve 30 işçi ile çalışmaya başladık’ diyen Şimşek; 2003 yılında başlatılan kazı çalışmalarıyla antik kentin yavaş yavaş ayağa kaldırıldığını, özellikle 2013 yılında yürütülen çalışmalarla burayı UNESCO'nun Dünya Geçici Kültür Mirası Listesi’ne aldırdıklarını söyledi.
Laodikeia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek
2016’da Laodikeia Kilisesi'nde yaptıkları titiz restorasyon ve konservasyon çalışmaları sayesinde Avrupa Birliği Europa Nostra Ödülü’nü de aldıklarını anlattı Celal Hoca ve keyifli devam etti:
“Laodikeia, 8 kilometrekarelik alana yayılan, Denizli'nin binlerce yıl önceki aktif ticari hayatını yansıtan ve birçok belgeyi sunan bir kent olması itibarıyla önemli. Tekstil ticaretine, tarımsal faaliyetlere, hayvansal ürünlere, mermer ticaretine ev sahipliği yapan; bir tıp fakültesi, iki tiyatrosu bulunan ve Olimpiya’daki olimpiyat oyunlarından sonra Anadolu'daki en etkin heptatlon ve dekatlon yarışmalarıyla bilinen bir antik kenti ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Çürüksu (Lykos) Vadisi'nin parlayan yıldızı Laodikeia, binlerce yıl öncesinden bizleri kucaklıyor. Biz, bu kültür mirasının gelecek kuşaklara aktarılması için canla başla çalışıyoruz.”
Laodikeia Anadolu'nun en çok gezilen 10 ören yeri içinde diyen Şimşek, “Bugüne kadar başta Kültür ve Turizm Bakanlığı ve kazıların yürütücüsü olarak Pamukkale Üniversitesi olmak üzere pek çok kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşunun desteğini aldık. Bu yıl itibarıyla 5 yıllık bir program dahilinde Türkiye İş Bankası'nın kazılarımıza sponsor olmasından büyük mutluluk duyduk. Bu desteğin prestij açısından da kıymetli olduğunu düşünüyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
BALIK TUTMA KAVGASI
Laodikeia isminin ‘halkın adaleti’ manasına geldiğini söyleyen Celal Hoca’nın anlattığı hikaye ise o kadar da adaletli olmadıklarını düşündürdü.
Çok bereketli bir ovanın çevresinde konumlanan bu kentler balık yüzünden birbirleri ile davalık olmuşlar. Likos Gölü’nde balık tutan Hierapolisliler’e ‘Balık tutacaksanız para verin’ diyen Laodikeialılar valiye şikayet edilmiş. Vali durumu çözemeyince prokonsüle gitmişler fakat orada da sonuç alınamamış. Balık tutma tartışması Roma’ya kadar uzanmış ve İmparator Hadrian bir mektup yazarak, balık tutan Tripolis ve Hierapolisliler’den para alamayacaklarını Laodikeialılar’a münasip bir dille anlatmış. İmparatorun bu mektubu da taşa yazılmış ve Prof. Dr. Celal Şimşek ile ekibi tarafından bulunarak bize ulaşmış. Şimdi biz de rotamızı bu kavganın taraflarından olan Tripolis’e çeviriyoruz.
Tanrı Apollon adına kurulmuş kent: Tripolis
Denizli’nin Buldan ilçesi sınırlarında yer alan Tripolis Antik Kenti’nin; Sanat, müzik, şiir ve kültürün koruyucu tanrısı Apollon’a ithafen Apollonia adıyla kurulduğu, daha sonra Roma generali Marcus Antonius’a ithafen Antoniopolis adını aldığı, son olarak İmparator Augustos Dönemi’nden itibaren Tripolis olarak adının değiştirildiği biliniyor.
Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari yapılar görülen şehir birçok kez yıkıcı depremlerden etkilense de yaşam pek çok kez yeniden inşa edilmiş. Yani başka bir deyişle Tripolis hiç terk edilmemiş. Tripolis, 3 şehir manasına geliyor, 12 yıldır süren kazılarda şehrin yüzde 5’i ortaya çıkarılmış. ‘Geleceğe Miras Projesi’ne dahil edilen ve ören yeri statüsü alan Tripolis’in ziyaretçilerinin de giderek artması bekleniyor. Girişi ücretsiz olan bu antik kenti de ziyaret etmeyi unutmayın. Nil Nehri’ndeki asvan ocaklarından getirilen granit sütunlar hala tüm heybetiyle ayakta duruyor.
Prof. Dr. Bahadır Duman:
“Tripolis’te M.Ö. 5.500’lerden 1920’lere kadar yerleşim izleri görüyoruz”
Tripolis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Bahadır Duman 2012 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Pamukkale Üniversitesi adına yılın 12 ayı devam eden kazı çalışmaları yürüttüklerini, Tripolis’in aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın başlattığı Geleceğe Miras Projesi’nin bir parçası olduğunu söyledi.
Kentin farklı noktalarında kazı çalışmalarının devam ettiğini belirten Prof. Dr. Duman şu bilgileri paylaştı:
Tripolis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Bahadır Duman
“Tripolis'in en önemli özelliği bir yamaç kenti olması. Bu nedenle kentin kuzeyinden güneye doğru akan erozyon toprağı katman katman bu kentin üstünü kapatmış. Dolayısıyla kazı çalışmaları sonrasında yaklaşık 3 ve 9 metre arasındaki dolgunun ardından kentte yapılar sağlam bir şekilde, neredeyse çatı seviyesinde ortaya çıkabiliyor. M.Ö. 5.500'lerde ilk yerleşim izlerini tespit ettiğimiz Tripolis'te 1920'lere kadar çeşitli katmanlara ait, tarihin farklı sahnelerine ait yerleşim izlerini görüyoruz. Mevcut kalıntılar dahilinde özellikle MS. 2. ve 3. yüzyılda kentte 20-25 bin civarında bir nüfusun yaşadığını öngörüyoruz.”
Zeytinin de Tripolis için önemli bir ürün olarak öne çıktığını ifade eden Duman, akademik çalışmalar neticesinde Roma döneminde Tripolis’in çok gelişmiş düzeyde bir zeytin yetiştiriciliğine sahip olduğunu, bu üründen önemli gelir elde ettiğinin görüldüğünü aktardı.
Suat Sözen: “Ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz”
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, kadim uygarlıkların izini sürerek Türkiye’nin ve dünyanın zengin kültürel mirasına katkı sağlayan arkeolojik çalışmaların önemine işaret etti. Sözen, bu uzun soluklu çalışmaların yoğun emek ve çabalarla sürdürüldüğünü vurguladı. İş Sanat aracılığıyla uzun süredir destek verdikleri arkeolojiyi kurumsal sosyal sorumluluk alanlarından biri olarak gördüklerinin altını çizen Sözen, şöyle devam etti:
“Şu ana kadar Gaziantep’te Zeugma Antik Kenti, Antalya’da Patara Antik Kenti, İzmir’de Teos Antik Kenti, Aydın’da Nysa Antik Kenti, Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti ve Kırşehir-Kaman’daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduk. Kazıların yapıldığı antik kentlerdeki gelişmeleri yakından izlerken, ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz. Tripolis ve Laodikeia antik kentlerinde de Lidyalılar, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslıların binlerce yıllık izlerini görmek mümkün. Köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan ve tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu kentlerde eminim ki önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacaktır.”
Kaynak:Nilay Can