Can Atalay’ın tahliye talebinin olduğu gün 3 Hizbullah üyesi tahliye edilmiş

Can Atalay’ın tahliye talebinin olduğu gün 3 Hizbullah üyesi tahliye edilmiş
Hizbullah terör örgütü üyesi 3 kişi avukatsız ifade gerekçesiyle toplu başvurular sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarından tahliye edildi. Üç üyenin tahliye olduğu gün TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın...
Hizbullah terör örgütü üyesi 3 kişi avukatsız ifade gerekçesiyle toplu başvurular sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarından tahliye edildi. Üç üyenin tahliye olduğu gün TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın ise tahliye talebiyle ilgili dosyası da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderilmiş Daire AYM’nin ihlal kararına rağmen tahliyenin mümkün olamayacağını, çünkü Atalay’ın cezasının onanıp kesinleştiği için hükümlü olduğu vurgulamıştı.

Güneydoğu’yu 1990’lı yılların başında kan gölüne çeviren Hizbullah terör örgütünün hükümlü üyelerinden üçünün daha sesiz sedasız tahliye edildikleri ortaya çıktı. Tahliye edilen üç üyeden biri daha önce tahliyesine karar verilen ve Gaffar Okkan suikastına katılmaktan ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü olan Bedran Salamboğa’nın ağabeyi Mehmet Salih Salamboğa olduğu belirlenirken, üç Hizbullah hükümlüsünün tahliyelerinin milletvekili seçilerek dokunulmazlık elde eden Can Atalay dosyasının Yargıtay’a gönderildiği 20 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştiği ortaya çıktı.

Sözcü'den Özgür Cebe'nin haberine göre, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Can Atalay’ın tahliyesi önündeki engele Yargıtay’ın kesinleşmiş kararını gerekçe göstermişti. Üç Hizbullahçının da Yargıtay tarafından cezalarının onanarak kesinleşmesine rağmen serbest bırakılmaları dikkat çekti.

Yaklaşık 300 sanığa tahliye

Diyarbakır ve Batman başta olmak üzere Güneydoğu’da yüzlerce cinayet işleyen, aralarında Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastı faillerinin de bulunduğu yaklaşık 300 Hizbullah terör örgütü üyeleri ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü olmalarına rağmen 2018-2023 yılları arasında tahliye edildiler.

Haklarındaki mahkûmiyet kararları Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmesine rağmen, Hizbullah üyeleri adil yargılanmadıkları, gözaltında işkence gördükleri, avukatsız ifadelerinin alındığı gerekçesiyle yargılandıkları mahkemelere toplu başvurular yaparak yargılamanın yenilenmesi ve haklarındaki infazın durdurulması talebinde bulundular. 300 üye hakkında infaz durdurma kararı verilerek serbest bırakıldı

Biri Okkan suikastı failinin ağabeyi

Kapatılan Diyarbakır 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanıp “Türkiye Cumhuriyeti Anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak yerine Şerri esaslara dayalı İran modeli bir İslam devleti kurmak amacıyla vahim nitelikte silahlı eylemlerde bulunmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılan ve bu cezaları Yargıtay tarafından onanarak kesin hükme bağlanan İsmail Yoldaş, Mehmet Salih Salamboğa ile Mehmet Nesih Salamboğa’nın 20 Ekim 2023 günü haklarındaki infazın durdurularak yargılamanın yenilenmesi gerekçesiyle tahliye edilerek serbest bırakıldıkları ortaya çıktı.

Bu üç üyenin Mehmet Salih Salamboğa’nın aynı zamanda Gaffar Okkan suikastına katılan üyenin Bedran Salamboğa’nın ağabeyi olduğu belirlendi. Bedran Salamboğa’da ağabeyi gibi Okkan cinayetinden hüküm almasına rağmen tahliye edilmişti.

Avukatsız ifade yeniden yargılama sebebiymiş

Tahliye edilen 3 hükümlü üyenin, Diyarbakır merkeze bağlı Güleçoba Köyü Hatuni mezrasında televizyon izlemenin günah olduğu gerekçesiyle 3 köylüyü öldürmekten mahkum oldukları öğrenildi. Mahkeme tahliyeye gerekçe olarak da “dinlenmeyen tanık ifadelerinin ortaya çıkmış yeni güçlü delil” olduğunu, bu kişilerin dinlenerek yeniden yargılama taleplerinin esastan kabul edilebilir olduğunu belirtti.

Mahkeme, cinayet suçlarıyla ilgili itiraflarda bulundukları gözaltı ifadelerinin alındığı sırada avukat bulundurulmadığı için sanıkların müdafii yardımından da yararlanmadıkları için yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluştuğunu tahliye kararına gerekçe gösterirken, zorunlu müdafilik 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren TCK’yla birlikte hayata geçirildi.Üyelerin yargılandıkları tarihte zorunlu müdafilik yasal olarak yürürlüğe girmemesine rağmen mahkeme bu gerekçe ile üyeleri serbest bıraktı.

Bu üç Hizbullahçının, 2020-2022 tarihlerinde de iki kez infaz durdurma ve yeniden yargılama talebinde bulundukları, mahkemenin ise şartları oluşmadığı gerekçesiyle bu talebi reddettiği, ancak mahkeme heyetinin bu yıl değişmesiyle birlikte daha önce ret kararı verilen üç Hizbullahçının oy çokluğuyla tahliye edildikleri bildirildi.

Can Atalay hükümlü diye tahliye edilmemişti

Üç üyenin  tahliye olduğu gün milletvekili seçilerek dokunulmazlık elde eden Avukat Can Atalay’ın tahliye talebiyle ilgili dosyası da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderilmişti. Daire AYM’nin ihlal kararına rağmen tahliyenin mümkün olamayacağını, çünkü Atalay’ın cezasının onanıp kesinleştiği için hükümlü olduğunu ısrarla vurgulamıştı.

Oysa aynı günlerde tahliye edilen bu üç üyenin de ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü olmalarına rağmen tahliye edilmeleri dikkatlerden kaçmadı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da, Can Atalay’ın tahliyesine engel olarak hakkındaki mahkumiyet karının kesinleşmiş olmasını gerekçe göstermişti.

Bir hakim tahliyelere karşı çıktı

 

Oy çokluğuyla alınan bu karara heyetin bir üye hakimi üyelerin tahliye edilmemeleri gerektiği yönünde muhalif kaldı. Üye hakim muhalefet şerhinde şu görüşlere yer verdi:

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yoludur. Kanunda tahdidi olarak sayılan sebeplere dayanılarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmektedir. Hükümlü Mehmet Nesih Salamboğa’nın başvurusu CMK’da yer alan yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında yer almadığından talebinin reddi ile yine hükümlüler İsmail Yoldaş ile Mehmet Nesih ve Mehmet Salih Salamboğa’nın avukatlarınca verilen dilekçe incelendiğinde taleplerinin CMK’nın 311. Maddesinde öngörülen şartları taşımadığı görülmüştür. Bu maddeye dayanılarak yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararına dayanması gerekmektedir.

Bu sebeple dayanak gösterilen belgenin de sahteliğinin mahkeme kararıyla belirlenmesi, tanık veya bilirkişinin yalan tanıklık, veya gerçeğe aykırı görüş bildirme suçlarından hüküm altına alınması aranmalıdır. Sahtelik ve yalan tanıklığa ilişkin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı veya kuvvetli bir delil sunulmadığından yapılan başvurunun CMK’nın 319/1 maddesi uyarınca kabule değer görülmeyerek reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Yargılamanın yenilenmesini düzenleyen CMK’nın 311/1 maddesi yönünden yapılan incelemede ise iddia edilen konulan yargılama aşamasında gündeme getirilip değerlendirildiğinden yeni delil vasfı taşımadığı, ayrıca aynı talebe ilişkin daha önce de mahkememizce karar verilmiş olması nedeniyle yeniden yargılama talebinin reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çokluğun kararına katılmamaktayım.

Öne Çıkanlar