Deprem korkusu büyüyor: Uzmanlardan psikolojik dayanıklılık uyarısı
Uzmanlar, deprem korkusunun ‘normal’ sınırları aştığında günlük yaşamı ve bedensel sağlığı etkileyen bir kaygı bozukluğuna dönüşebileceğine dikkat çekiyor. Deprem korkusunu yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Sürekli tetikte yaşamak, gerçek bir yaşam biçimi değildir. İnsan zihni bu gerilime uzun süre dayanamaz” diyor.

Deprem korkusu yaşam kalitesini düşürüyorsa bir uzmana gitmek afet çantası hazırlamak kadar zaruridir
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Önder Kavakçı, insanların bastıkları toprağı ve evlerini güvenli kabul ettiklerini, depremin bu inancı kökten sarstığını vurguluyor:
“İnsanlar bastıkları toprağın, içinde bulundukları yuvanın güvende olduğunu varsayarlar. Eve girdiğinizde rahatlarsınız, emniyettesinizdir. Deprem, bu en güvende olduğumuz yerle ilgili inançlarımızı sarsar ve ‘hiçbir yer güvenli değil’ algısına yol açar.”

Kavakçı, küçük sarsıntıların kısa sürede unutulabileceğini ancak tekrarlayan depremlerin sürekli bir tehdit algısı yaratabildiğini belirterek, “Böyle durumlarda kişi, o anda sarsıntı yokken bile sarsılıyormuş gibi hissedebilir. Masanın ya da koltuğun hafif hareketi bile alarm sistemini tetikleyebilir” diyor.
Uzmanlara göre deprem korkusu belli bir düzeye kadar normaldir. Ancak belirli sınırları aştığında, anksiyete bozukluğu veya travma sonrası stres tepkisine dönüşebilir. Kavakçı, bu durumda görülebilecek belirtileri şöyle sıralıyor:
Sürekli tetikte olma, irkilme veya sarsıntı hissi
Çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi
Uyku bozuklukları, kabuslar
Tahammülsüzlük, huzursuzluk, sinirlilik
Hissizlik, duygusal donukluk veya boşluk hissi
Prof. Dr. Önder Kavakçı, “Deprem sonrası bir iki gün süren tedirginlik normaldir. Ancak yoğun kaygı, sürekli korku hali ve bedensel belirtiler haftalarca devam ediyorsa profesyonel destek almak gerekir,” diyor.

Çocuklar nasıl etkileniyor?
Depremler yalnızca yetişkinleri değil, çocukları da derinden etkiliyor. Kavakçı, çocukların korku tepkilerini yetişkinlerden öğrendiklerini belirtiyor:
“Çocuklar tehlikeyi değerlendirmek için büyüklerine bakarlar. Ebeveynler sakin kalırsa çocuklar da olayı daha kolay atlatır. Ancak yetişkinler büyük reaksiyonlar verdiğinde çocukta korku ve güvensizlik duygusu artar.”
Medyada deprem, fırtına veya felaket görüntülerine maruz kalmanın da çocukların zihinlerinde derin izler bırakabileceğini vurgulayan Kavakçı, ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor:
Çocuklara yaşına uygun, doğru bilgiler verin.
Korkularını küçümsemeyin, “bir şey olmaz” demeyin.
Yanında olduğunuzu hissettirin, mümkünse yalnız bırakmayın.
Televizyon veya sosyal medyadaki yıkıcı görüntülere sınırlama getirin.
Gerekli tedavinin zamanında yapılmaması sorunların kronikleşmesine neden olabilir
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Klinik Psikoloğu Mader Bengisu Bilgen, depremin yol açtığı en önemli sorunlardan birinin, kişilerin güvenli alanlarının yıkılması nedeniyle temel güven duygularının sarsılması olduğunu söylüyor.

Bilgen, sarsıntılara sürekli maruz kalmanın veya artçıların devam etmesinin bireyin normal hayata geçişini zorlaştırdığını belirterek, “Güvenli bir ortamdayken ve üzerinden yeterince zaman geçmişken bile abartılı irkilme, panikleme, sürekli tehlike varmış gibi tetikte olma tepkilerinin devam etmesi, psikolojik sorunların başladığına işaret edebilir” diyor.
Bilgen, deprem olmamasına rağmen sarsıntı hissetmenin aşırı uyarılmışlık ve travma kaygısı belirtileriyle ilişkili olduğunu belirterek, uzman yardımı gerektiren durumları şöyle sıralıyor:
“Travmatik tepkilerin şiddetlenmesi ve kişinin işlevselliğini bozması; belirtiler dolayısıyla kişinin yaşam alışkanlıklarına dönmekte güçlük çekmesi ve dönemeyeceğine dair kaygılanması.”
Bilgen, “Deprem gibi büyük doğal afetlerden sonra bireylerde uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, alkol-madde bağımlılığı gibi psikolojik bozukluklar gelişebilir. Gerekli tedavinin zamanında yapılmaması, kişilerin işlevselliğinin sekteye uğramasına ve sorunların kronikleşmesine neden olabilir” uyarısında bulunuyor.
Sinir sistemi ritmik hareketle sakinleşir
Bilgen, travma sonrası iyileşmenin bedeni düzenleyerek de başladığını belirterek şu önerileri sunuyor:
Günü yeniden yapılandırın.
Uykuyu mümkün olduğunca koruyun.
Tanıdık, güvenilir insanlarla bir arada olun.
Duygularınızı konuşarak, yazarak, resim yaparak, ağlayarak ya da müzikle ifade edin.
Astrologların tahmin paylaşması ortak korkuyu olumsuz etkiliyor
Bilgen, deprem uzmanı olmayan kişilerin —özellikle astrologların— sosyal medya üzerinden tahmin paylaşmasının kaygıyı artırdığını belirtiyor:
“Depremin yol açtığı temel güven duygusunun sarsılması nedeniyle kişiler artık bilgilerin doğruluğunu araştırma yetisini kaybedip duyduklarına kolayca inanmaya başlayabilirler. Belirsiz ve güvenilmez paylaşımlar, temel güven duygusu sarsılan bireylerin kolayca yönlendirilmesine ve toplumsal kaygının derinleşmesine neden olabilir.”
Kaynak:Bülten