Gülşah Deniz Atalar'dan tiyatrolara uyarı: 'Siyasi sahnelere dönüştürmeyin'

Gülşah Deniz Atalar'dan tiyatrolara uyarı: 'Siyasi sahnelere dönüştürmeyin'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, devlet tiyatrolarını ve konservatuvarları ele alarak, kültürel vesayet endişelerini dile getirdi.

Etimesgut Belediye Başkanı Beşikcioğlu ile CHP Genel Merkezi'nde gerçekleştirdiği basın toplantısında, Atalar, şunları ifade etti:

"Cumhuriyet’in kültür devrimleri, bir toplumun yalnızca siyasi değil, zihinsel ve ruhsal özgürlüğünü de hedeflemiştir. Atatürk’ün devrimleri, bir ulusun kendi aklıyla düşünmesini, kendis sesiyle üretmesini ve çağdaşlaşmasını sağlamıştır. CHP'nin altı oku da bu vizyonun her satırında yaşamaktadır. Halkçılık, kültürü saraylardan alıp halka taşır. Devrimcilik, sanatı dogmadan kurtarır. Laiklik, özgür düşüncenin sahnesidir. Devletçilik, kültürü ekonomik rekabetin değil, kamusal adaletin konusu olarak görür. Cumhuriyetçilik, sanatı milletin ortak değeri yapar. Ulusçuluk ise çok sesliliğin ortak vicdanında buluşan yurttaşlık bilincidir. Kültür devrimleri, Cumhuriyet’in yurttaşlık bilincini diri tutan en güçlü damar olmuştur.

" "Tiyatro, halkın aydınlanma alanıdır; sözleri, eleştirileri ve vicdanıyla toplumu dönüştüren bir aynadır. Bu sahnedeki müdahale, kültürel bir vesayet oluşturma çabasıdır. Devlet Tiyatroları'nın Sanatın evi olmaktan çıkarılıp bir yönetim binasına dönüştürüldüğünü görmekteyiz. Sanat kurumlarında yönetim, otoriteyle değil; itibarla şekillenmelidir. Bu kişiler sadece öğretmen değil; tiyatronun hafızası ve düşünsel sürekliliğidir. Sanatın erişimi lüks değil, yurttaşlık hakkı olmalıdır. Tiyatro, yalnızca bir Sanat dalı değil; özgür bir ulusun vicdanıdır." "

Rene Maheu’nun 1948 İnsan Hakları Bildirgesi’ne dayandırdığı "kültür hakkı" kavramı tam da bunu söyler: Her birey, toplumun kültürel yaşamına özgürce katılma hakkına sahiptir. Bu hakkı kısıtlayan her karar, yalnızca sanatçıya değil, demokrasinin özüne de müdahaledir. Ve buradan çağrımız, kültür kurumlarını siyasi sadakatle değil, sanatsal liyakatle yönetin. Devlet Tiyatroları’nı bir siyasi parti sahnesine, konservatuvarları bir sessizlik alanına çevirmeyin. Cumhuriyet’in kültür damarlarıyla oynamak, toplumun düşünme yetisini kesmektir. Bizim mücadelemiz, yeni bir düzen kurmak için değil; Cumhuriyet'in emanetini ehline teslim etmek içindir. Cumhuriyet’in kültür politikası, "itaat eden sanat" değil; düşünen, sorgulayan, özgür bir sanatı savunur. Ve biz bu ilkeyi, her koşulda savunmaya devam edeceğiz. Çünkü tiyatro yalnızca bir sanat değil; özgür bir ulusun vicdanıdır."

Erdal Beşikcioğlu: "Bir an önce akli Bir şekilde düzenlenmesi, düzeltilmesi ve fabrika ayarlarına geri dönülmesi gerekmektedir"

Beşikcioğlu ise şunları ekledi:

"Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bir ekol okuldur. Ekol okulda kendi içinden başlayıp Carl Ebert ile başlayıp Muhsin Ertuğrul ve akabinde de Cüneyt Gökçer hocamızın öğretileri ve kuşaktan kuşağa bilgiyi aktaran bir eğitim kurumudur. Bu kurumun kendi içindeki fabrika ayarlarıyla oynamak, Devlet Tiyatroları'nın kendi içerisindeki karakterini ortadan kaldırır. Tabii sadece bu Hacettepe Devlet Konservatuvarı'nın hocalarına karşı olan, aslında saldırı diyeceğim, diğer okullara da olması gerekirken tek bir noktada Hacettepe Üniversitesi'nde odaklandı. Bu da başka tür bir manidar tavırdır. Bunların bir an önce akli bir şekilde düzenlenmesi, düzeltilmesi ve fabrika ayarlarına geri dönülmesi gerekmektedir. Çünkü bu ulusun devletinin tiyatrosu diğer özel tiyatroların iki adım önünde o özel tiyatroların yolunu aydınlatan bir anlayışda idare edilmesi gerekir. Ben çok üzünç duydum tabii ki. Ama Başkan'ımız bu konuyu Cumhuriyet'in en önemli kurumlarından olan Devlet Tiyatrosu'na yönelik bu anlayışın bir an önce değişip, magazinden uzaklaşıp yaptıkları işler ve kültür sanatıyla tekrar gündeme gelmesini dilemekten başka çaremiz kalmamıştır açıkçası."

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar