HEDEP, bu yerel seçimde 2019 pozisyonunda olmayacak

HEDEP, bu yerel seçimde 2019 pozisyonunda olmayacak
İstanbul'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan HEDEP Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, bu yerel seçimde 2019'daki pozisyonda olmayacaklarının mesajını vererek "İktidarı, sağcı bir muhalefetle değiştirme...

İstanbul'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan HEDEP Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, bu yerel seçimde 2019'daki pozisyonda olmayacaklarının mesajını vererek "İktidarı, sağcı bir muhalefetle değiştirme gibi bir amacımız yok" diye konuştu.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP)’in yerel seçim stratejisinin ne olacağı tabii ki çok merak ediliyor.

Zira yerel seçim bile olsa Türkiye genel siyasetine de etkileri olacak bir seçimden söz ediyoruz. HEDEP'in son MYK( Merkez Yönetim Kurulu) toplantısındaki eğilim Türkiye’nin batısında da aday çıkarma yönünde olsa da son sözü Parti Meclisi söyleyecek. Ancak MYK’dan farklı bir karar çıkacağını düşünmüyorum.

HDP'nin 2015 yılından bu yana (Seni Başkan Yaptırmayacağız çıkışı) AKP’yi geriletme ya da AKP-MHP bloğuna kaybettirme stratejisinin bu yerel seçimde değişeceği açık.

Zira Kürt seçmen HEDEP’e şu soruyu soruyor; “Muhalefeti destekledik, CHP’ye oy verdik, biz ne kazandık ya da bizle baskı gördüğümüzde muhalefet ne kadar ses çıkardı?”

14 Mayıs seçimlerinde HDP’nin özellikle bölgede oy kaybetmesi, CHP’nin bölgede güçlenmesi, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’la Kemal Kılıçdaroğlu’nun gizli protokol yapması HEDEP’in CHP’yi destekleme siyasetine fren koyacak gibi.

İstanbul Kongre Merkezi'nde gazetecilerle bir araya gelen HEDEP Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan daha çok yerel seçim odaklı soruları yanıtladı.

HEDEP'in 'Kent Uzlaşışı' olarak kavramlaştırdığı; yerellerde seçim işbirliği modelinin İstanbul özelinde nasıl işleyeceği, her yerde aday çıkarma eğiliminin CHP ile uzlaşıya olanak verip vermeyeceği konusu en çok merak edilen konuydu.

Tuncer Bakırhan şu yanıtı verdi:

"14 Mayıs seçim sonuçlarını başarısızlık olarak değerlendirdik. Binin üzerinde halk toplantısı yaptık. Halkımız varlık sebebimiz nedir diye sordu. 2015'ten beri muhalefeti destekleyen iktidara kaybettiren bir yöntem denendi. Bir siyasi partiyiz. Ağır sorunları çözme çabamız var ve bunun da bedelini ödüyoruz. Yapacağımız her iş bu ağır sorunların çözümüne katkı sunmalı. 2015'te başarılı bir sonuç aldık. Artık kazan ve kaybettir siyaseti yerine batıda da kazanmayı hedefliyoruz. Bunun için aday başvurularını almaya başladık. Seçim işbirliklerini, ittifaklarını bir pazarlık ya da taktik olarak görülmesini kabul etmiyoruz. Böyle bir amacı asla gütmeyiz. 2015'ten beri destek verdiğimiz muhalefete sormak gerekiyor. Ana muhalefet partisi, kayyumlara gerekli tepkiyi gösterdi mi? Maalesef bir şey duymadık. Yaptığımız her şey devlet kodlarını devam ettirdi. Bölgedeki uygulamalara bakalım; uyuşturucu baronları, çeteler, işsizlik ve yoksulluk, Kürtsüzleştirme, gençsizleştirme gibi ağır bir süreç var. Sadece Bingöl'de 12 bin genç yurt dışına gitmiş. Bunu devlet organize ediyor. Sokağa çıkma yasakları, siyaset yasakları sadece bize... Bölgede olan bitenler hakkında muhalefet ne yaptı ne yapıyor? İktidarı sağcı bir muhalefeti destekleyerek değiştirme gibi bir amacımız yok. Kent uzlaşısı bizim için siyasi partileri aşan bir tutum. Demokratik şeffaf halkçı yerel yönetimleri iktidara getiren arayışımız olacak. Bu pazarlık değildir. Kenti birlikte yönetme siyaseti..."


Bakırhan'ın bu sözlerini, özellikle İstanbul özelinde, CHP ile işbirliğine kapıyı kapatmadıkları ancak açık şeffaf görüşmenin olmazsa olmaz olduğu, kent yönetimine müdahil olmayı ilkesel bir tutum olarak gördükleri şeklinde yorumluyorum.

Soru-cevap kısmının bütününden anladığım benzer bir hassasiyetin Ankara için gösterilmeyebileceği... Zira Mansur Yavaş'la ilgili soruya Tuncer Bakırhan " Yavaş'a bile oy verdirttik. Bu Kürtlerle partinin kadar ne kadar güçlü bir bağı olduğunu gösteriyor. Akdeniz Belediyesi'ni hep biz kazanırdık. Ama son seçimde CHP'ye kazandırdık. Bu da bizim tutarlılığımız gösteriyor. Bütün bunları sineye çektik. CHP'ye mahkum bir parti değiliz."

Yavaş'ın Kürtlerle ilgili yaptığı açıklamalar hafızada yer alıyor. Diğer yandan 14 Mayıs genel seçiminde Ümit Özdağ'ın Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Mansur Yavaş'ı destekleyeceklerini açıklaması, karşı hamle olarak HDP'nin Yavaş'a oy vermeyeceklerini deklere etmesi CHP'nin yeniden Yavaş'ı aday göstermesi durumunda HEDEP'in tutumunun ne olacağına dair çok şey söylüyor.

AKP ile 'kayyum atanmayacak' pazarlığı yapılıp yapılmadığı iddialarına da her iki Eş Başkan, hasta tutuklular üzerinden yapılan görüşme dışında arka kapı görüşmesi yapılmadığını söyledi. İlkeler çerçevesinde her partiye görüşebileceklerini, kent uzlaşısında kapının herkese açık olduğunu dile getirdi. Ümit Özdağ ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki gizli protokolün de utanç verici olduğunu ve unutulmayacağını vurguladı.

Tülay Hatimoğulları da 'kent uzlaşısı' nı daha da açarak "Kastımız sandalye istemek değil. Temsiliyeti sandalye ile ölçmüyoruz. Kent uzlaşısı toplumsal ve siyasal dinamiklerin belirli ilkeler çerçevesinde bir araya gelerek yönetimde olması demek. Nasıl yöneteceğiz, birlikte yönetecek miyiz sorusuna yanıt olacak. Demokrasi sadece HEDEP'in sorunu değil ki. Tek adam rejimine karşı olan herkesin sorunu" dedi.

Hatipoğlu, Selahattin Demirtaş'ın seçim sürecine dahil olup olmayacağı ile ilgili soruya da "Demirtaş dahil bütün eş başkanlarımızın, tutuklu arkadaşlarımızın görüşlerini alacağız" yanıtı verdi.