Hrant Dink davasının iddianamesini Ogün Samast mı yazdı: Silahlardaki parmak izi
Caner Taşpınar
Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de gazete binası önünde, o dönem 17 yaşında olan Ogün Samast tarafından düzenlenen suikast sonucu yaşamını yitirdi.
Yıllarca yargılama Hrant Dink’i ‘Ergenekon Terör Örgütü’nün öldürmüş olabileceği tezi üzerinden yürüdü. Bu noktada FETÖ medyası oldukça etkiliydi.
AKP ile FETÖ’nün karşı karşıya geldiği, 17-25 Aralık 2013’te FETÖ’cü savcıların yürüttüğü yolsuzluk soruşturması sürecinden sonra davadaki FETÖ bağı üzerinde duruldu.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Dink cinayeti döneminde Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek ve yine o dönem İstanbul Emniyeti C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in FETÖ üyeliğinin tespiti netleşti.
Ancak dosyada FETÖ’ye ilişkin o güne dek tek satır çalışma yapılmamıştı. Dosyaya FETÖ’nün kritik isimlerinin nasıl dahil edileceği merak konusuydu.
Bu noktada Ogün Samast devreye girdi. Samast 10 yıl önce verdiği savcılık ifadeleriyle bugünkü yargılamanın önünü açan isim oldu. Ancak Samast’ın cezaevinde olduğu sırada, polislerin sicillerine kadar onca bilgiye nasıl ulaştığı incelenmedi. Ayrıca Samast’ın FETÖ iltisaklı verdiği isimler konusunda harekete geçildi ama Hrant Dink suikastıyla Rahip Santoro cinayetinin bağlantısı ortaya koyduğu somut delillere ve isimlere ise bakılmadı.
İşte Hrant Dink cinayetinin silahlar üzerinden ipuçları…
Hrant Dink.
Ogün Samast, 17 Kasım 2014’te soruşturma savcısına ifade verme istemini içeren 4 sayfalık mektup yazdı. Sonra da Cumhuriyet Savcısı Yusuf Doğan’a cinayet döneminde kimlerle bağlantı kurduğunu ve cinayeti nasıl işlediğini anlattı. Samast bu ifade verme işlemi sırasında, cinayeti işleme sebebi ve kamu görevlilerinin konumlarıyla ilgili ayrıntılı anlatımlarının olduğu bir başka dilekçeyi de savcıya teslim etti.
“Tanık” sıfatıyla dinlenilen Samast, ifadesinde bugüne kadar bahsetmediği bir konuyu anlatmak istediğini söyledi ve şunları anlattı:
“Yasin Hayal, beni önce Erhan Tuncel'in evine götürdü. Bilgisayarda oyun oynuyordum. O sırada 3 metre arkamda mutfak bölümü vardı ve kapısı açıktı. Erhan'la Yasin bu işi konuşuyordu, kulak misafiri oldum. Erhan'ın, 'Ramazan Akyürek ve Fuat müdür' diye konuştuğunu duyunca dinledim. Yasin, 'O zaman sırtımız sağlam' dedi. Evden çıkınca Yasin'e sordum. 'Ben Ramazan Akyürek'i tanıyorum, Trabzon'da müdürlük yaptı ama Fuat müdür kim?' dedim. Yasin de bana 'Erhan'ın tanıdıkları. Biz bu işi öteki çocuğa yaptıracaktık, o çocuk vazgeçti. Erhan onlardan referans almış. Ramazan müdür, hatta İstanbul emniyet amiri bile biliyor ama arkamızda hepsi. Düşün iş büyük, kahraman olacaksın, cayarsan fena olur yakarım seni' dedi. Ben de daha önce dediğim gibi tekrar 'peki' dedim.”
Ogün Samast’ın FETÖ’cü polis müdürleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile söyledikleri önemliydi. Bu FETÖ’cü polisler hem Dink hem de FETÖ davalarında sanık oldu. Samast’ın bu ifadeleri iddianamenin de temelini oluşturuyordu.
Bugün (16 Ekim 0224) görülen Dink davası duruşmasına gelinen süreçte Samast’ın bu ifadesi etkili oldu.
Ogün Samast’ın anlattıkları bunlarla sınırlı değildi.
Rahip Santoro.
Rahip Santoro bağlantısı
Samast’ın aynı ifadesinin sonunda anlattığı şu itiraflar için bir arpa boyu yol alınmadı:
“Rahip Santoro'nun dövülme olayını görmedim fakat Yasin anlatıyordu. Bundan dolayı polis işlem yapmamış. Zaten Yasin'in bombalama ve Dink'in öldürülmesi olayı dışındaki eylemleri polis tarafından soruşturulmadı. TAYAD saldırısında akrep aracın üstüne çıkan kişi zaten Yasin Hayal'dir. Bildiğim kadarıyla hakkında işlem yapılmadı. Kısacası Yasin'i, Trabzon'da polis ve jandarma koruyordu. Yasin'e de Erhan Tuncel destek veriyordu.”
Ogün Samast, Rahip Santoro’nun öldürülmeden önce Dink davası sanığı Yasin Hayal organizasyonuyla dövüldüğünü söylüyordu.
Rahip Santoro cinayetini hatırlayalım.
Trabzon'daki Santa Maria Kilisesi'nin rahibi Andrea Santoro 5 Şubat 2006'da öldürüldü.
Katili, o zaman 16 yaşında olan Oğuzhan Akdin’di. Üç gün sonra yakalandı. Emniyet ve savcılıkta susma hakkını kullandı. Savcı, Akdin için “tasarlayarak insan öldürmek” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet istedi. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi Akdin’e 18 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası verdi. Yargıtay kararı onadı. 2011 yılında yaptığı başvuru sonucu Akçaabat Yarı Açık Cezaevi'ne nakledildi. Yani, cinayetten 5 yıl sonra! Bakınız, bir hükümlünün yarı açık cezaevine geçirilmesi, kişiyi infaz sonrası topluma alıştırma, kazandırma amacına özgüdür. Ancak, Oğuzhan Akdin’in kendisi firarı kolay olan bu cezaevine geçince durmadı, 20 Temmuz 2012'de buradan firar girişiminde bulundu fakat kısa sürede yakalandı. Tabi, sonra da Bahçecik Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Firar etmese daha erken tahliye edilecekti. Yine de bu firar girişimine rağmen 25 Ağustos 2016’da cezaevinden tahliye oldu.
10 yıl...
Türkiye’yi ayağa kaldıran, infial uyandıran bir cinayetin bedeli 10 yıl...
Oğuzhan Akdin.
Neydi asıl mesele, 16 yaşındaki Oğuzhan Akdin’in eline tutuşturulan silah.
Oğuzhan Akdin’in cinayette kullandığı Glock marka bir tabancaydı.
Cinayette kullanılan bu silah, “Sarı Osman” olarak bilinen Osman Köse tarafından 28 Ocak 2006’da Trabzon’daki Yeşilyurt restoranda yaşanan ve adam öldürmeyle sonuçlanan bir eylem sonrası Oğuzhan Akdin’in ağabeyi Alparslan Akdin’e verilmişti. O da silahı eve getirmiş ve evlerde “yüklük” olarak bilinen yatakların arasına saklamıştı. Alpaslan Akdin bir ifadesinde, silahı Irak’tan gelen bir kamyon şoföründen aldığını söylemişti. Rahip Santoro’yu öldüren Oğuzhan Akdin de silahı evde gizledikleri yüklükten alıp işlediğini anlatmıştı.
O dönem bu her yerden çıkan silahlar, işlenen cinayetler matruşka gibi…
Matruşkayı bilirsiniz, Rus yapımı bir oyuncak bebek türü. Bebekler ortasından açıldığında başka bir bebek çıkar, onu açtığınızda bir başka bebek çıkar.
Rahip Santoro cinayetinden de Hrant Dink cinayetinin ipuçları çıkıyor.
Cinayetler arasındaki ipucu elbette silah.
Oğuzhan Akdin 16 yaşındaydı, Ogün Samast 17 yaşında!
Ogün Samast 24 Ocak 2007’de tutuklandı ve 15 Kasım 2023’te cezaevinden çıktı.
16 yıl...
Türkiye’yi ayağa kaldıran, infial uyandıran bir cinayetin bedeli 16 yıl...
Rahip Santoro cinayetindeki silahın izi olan Yeşilyurt restorana geri dönelim.
Bu restoranda 28 Ocak 2006’da bir cinayet işlenmişti, silahı ise “Sarı Osman” lakaplı Osman Köse, Alparslan Akdin’e vermişti. Kimdi bu Sarı Osman, Trabzon’un yeraltı dünyasından Şeniz Dervişoğlu’nun adamı.
Şeniz Dervişoğlu, Dink cinayetinde de karşımıza çıkıyor.
Sümenaltı edilen telefon tapesi
Hrant Dink’i 19 Ocak 2007’de öldürdükten sonra 20 Ocak sabahı Trabzon’a gitmek üzere saat 10.30’da otobüse binen ve aynı gün saat 22.30’da Samsun otogarında yakalanan Ogün Samast’ın Giresun’da öldürülmesinin planlandığı iddiası vardı.
Ogün Samast kaldığı Kocaeli F Tipi cezaevinde Başbakanlık Müfettişlerine 15 Nisan 2008 günü yaptığı açıklamalarda Hrant Dink’i öldürdükten sonra İstanbul’da teslim olmayı düşündüğünü anlattıktan sonra şunları söyledi: “…Ama ‘Burada bana ne yaparlar’ diye düşündüm, ‘Hiç değilse annemi babamı son bir kez görürüm, Trabzon’da teslim olurum’ diye düşündüm. Sonra beni Samsun’da yakaladılar. İyi ki de yakaladılar. Yoksa beni Giresun’da öldüreceklerdi.”
Dink öldürüldüğünde Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay’ın dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile Başbakan’a ulaştırması için verdiği bir bilgi notu ile telefon görüşmesi tapesinde, milliyetçi çevreye yakınlığı ile bilinen çete üyelerinin Samast Samsun’da yakalanmadan beş saat önce toplantı yaptıklarını, iki saat önce de Samast’ı almak üzere Trabzon’dan Samsun’a doğru yola çıktığını gösteriyordu.
Ogün Samast’ın öldürüleceği yorumunun yapıldığı telefon tapelerinden bir bölüm…
Gürhan Kuşçu 20 Ocak 2007 günü henüz Ogün Samast’ın isminin medyada yer almadığı saat 21.20’de aradığı polis memuru Oktay Daştan’a şunları söylüyordu:
G.K: Akşam sen işi bilmiysin gardaşım biz akşam gidiydik o yani biz geri döndük.
O.D: Samsun’a
G.K: Tabii biz geri döndük.
O.D: Hım
G.K: Biz geri yani ben sana akşam demedim o akşam şimdi bilmiyrim biz o akşam gidiydik o yana geri döndük o oğlanın iyi durumu yoğudu.
O.D: E diyorum o piç bi de Yasin reisin adını vermediği müddetçe başka bir bağlantı çıkmaz.
G.K: Ya Yasin i…nesi vermiş Yasin i…si
O.D: Vermiş mi?
G.K: Tabii
O.D: İ.. Trabzon’da verdi o zaman.
G.K: Tabii Ülkü Ocakları falan filan çocuğu Ülkü ocaklarında işte eee o gün için çaycılık yapay a… k… oğlunun Ülkü Ocaklarına girdiği yok, bunun ben a… s… bu Yasin’inde girdiği yok.
O.D: Öyle ikisinin de yok alakası
G.K: Yani bunların Ülkü Ocaklarıyla hiçbir uzaktan yakından alakası yok…
O.D: Yok zaten savunmasını ona göre hazırlasın yani.
Bu tapelerin üzerine ne yazık ki gidilmedi. Çünkü Ogün Samast adı bilinmezken Yasin Hayal’i konuşuyorlardı.
Gürhan Kuşçu, Şeniz Dervişoğlu çetesi kapsamındaki emniyet takibine takılmıştı ve dinlenmişti.
Tam bu noktada Şeniz Dervişoğlu’ndan da bahsetmek gerekiyor.
Dervişoğlu Dink’in öldürüldüğü 2006-2007 yıllarında Trabzon’da adından sıkça söz ettirmişti.
1972 Vakfıkebir-Aliköy nüfusuna kayıtlı olan Dervişoğlu hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, silah bulundurmak suçlarından beş kez adli işlem yapıldı.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan 17 yıl kesinleşmiş hapis cezasının verildiğini öğrenmesi üzerine yasadışı yollarla Gürcistan’a giden Şeniz Dervişoğlu İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu. 16 Eylül 2018’de Türkiye’ye iadesi gerçekleşti. Silivri Cezaevi’ne konan Dervişoğlu yargı paketi kapsamında 2020 yılında yeniden tahliye oldu.
2 Kasım 2023’te ise hakkında çıkarılan Kırmızı Bülten nedeniyle daha önceki çete suçları kapsamında Azerbaycan’da yakalanıp Türkiye’ye getirildi ve cezaevine konuldu.
Dervişoğlu cezaevine girdikten 13 gün sonra Ogün Samast cezaevinden çıkmış oldu.
Peki, Ogün Samast’ın “beni öldüreceklerdi” sözleri doğruysa ne olacak?
“Kim öldürecekti? Neden öldürecekti?” diye sorulmadan Samast 16 yıl içeride tutuldu.
Bir tetikçiyi kim, neden ortadan kaldırmak ister, diye soruşturmadan geçen 16 yıl…
Samast cezaevindeyken polislerin sicillerini savcıya nasıl verdi?
Ogün Samast, bugünkü davanın temelini oluşturan 17 Kasım 2014 tarihli savcılık ifadesinde, Hrant Dink cinayetinden 2 yıl sonra ifadesi alınan bir kişiden bahsetmişti. Samast, bu kişinin cinayetten bir saat sonra Yasin Hayal’in telefonlarını sistemden kontrol ettiğini anımsattı. Samast, bu kişinin cinayetten hemen sonra Yasin Hayal’in telefonunu nasıl bulduğu ve Hayal'in bu olaya karıştığını nereden bildiğinin araştırılmasını istedi. Samast, bu konunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirterek, “Çünkü ben daha yakalanmamışım ve cinayet konusunda hiçbir bilgi yok. Ama cinayetten çok kısa bir süre sonra bu kişi cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal'in telefonunu buluyor ve sorguluyor. Bu kişi kimdir? Kiminle bağlantısı vardır? Ona Yasin Hayal'in ismini kim verdi? Bu olayın yapılacağını nereden biliyorlar? Bunların araştırılmasını istiyorum” dedi.
Ogün Samast.
Şimdi sıkı durun!
Tarihi anımsayalım, 17 Kasım 2014.
Ogün Samast cezaevine gireli, tam 7 yıl olmuş.
Ve Samast, cinayetten 3-4 dakika sonra 3 ildeki emniyet birimlerinde, kendisi ve diğer sanıklara ait telefonların sorgulandığını, sorgulamaları yapan polislerin sicil numaralarını Savcı’ya veriyor!
Evet, doğru okudunuz.
7 yıldır cezaevinde olan, bu ifadeyi verdiği sırada 24 yaşında olan Samast, savcıya polislerin sicil numaraları veriyor.
İşte herkesin unuttuğu, arşivde duran Ogün Samast’ın ifadesinden ilgili bölüm:
“Bu polisler kimlerdir? Cinayet işlendikten 3-4 dakika sonra bu bilgiyi kimden alıp sorgulamışlar. Bunların açıklığa kavuşturulması gerekir. Bugünlerde Türkiye'de peş peşe paralel yapı operasyonları yapılıyor. Bu sicil numaralı polis memurlarının paralel yapı ile bağlantıları var mı? Operasyonda ismi geçiyor mu? Bu cinayeti bana işlettirdiler. Yasin suçu üzerine alıyor 'Ben işlettim' diyor, arkasındaki isimleri söylemiyor. Arkasındaki isimler benim dediklerim araştırılsın bulunur. Sicil numaralarını verdiğim polis memurları, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve bu dosyada adı geçen diğer kişilerin ilişkileri araştırılınca gerçek ortaya çıkar.”
Şimdi, Ogün Samast’ın bu polislerin sicil numaralarını biliyor olması ayrı, bu olayın çok kritik olması ayrı konu...
Gelelim Samast’ın ifadesinin en önemli noktasına...
Ne yazık ki tek satır üzerine düşülmedi.
Okuyalım, Ogün Samast’ın ifadesinden:
“Rahip Santoro cinayetine katılan Oğuzhan Akdin benim durumumdan farksızdır. Bu iki dosya bağlantılı incelenirse aynı adamlar olmasa bile aynı isimler ile bağlantı kurulacaktır.”
Hrant Dink’i öldüren katil, açıkça “Dink suikastıyla Rahip Santoro suikastı bağlantılı” diyor.
Ogün Samast yetmez belki, Erhan Tuncel de bunu söylüyor, Gazeteci Nedim Şener’e gönderdiği mektubunda. Şener, Kırmızı Cuma kitabından bu mektubu yayınlamıştı.
Dink davasında azmettirmek suçuyla yargılanan Tuncel'in 12 Ocak 2011'deki mektubuna göre, Dink ile Santoro cinayetleri arasındaki bağlantı, istihbaratçı polis memuru Muhittin Zenit.
Erhan Tuncel, Muhittin Zenit'in Rahip Santoro'yu öldüren Oğuz Akdin'in ağabeyi ile tanıştığını yazdı. Tuncel, son mektubunda şöyle diyor: "Zenit ile görüştünüz mü? Rahip Santoro, Zenit'in çok samimi arkadaşıydı. Zenit'in iddiasına göre istihbarat faaliyeti sırasında tanışmışlar. Doğrudur. Ayrıca, Santoro'nun tetikçisinin ağabeyi de Zenit ile tanışıyor."
Peki, kim bu Muhittin Zenit?
Dink davasında sanık olan ve o dönem Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru olarak çalışan Muhittin Zenit, Dink suikastından hemen sonra Erhan Tuncel ile bir telefon görüşmesi yapmıştı:
Muhittin Zenit: Ne oğlum, direk kafaya sıkmışlar.
Erhan Tuncel: Öldü mü?
Muhittin Zenit: Tabi canım. Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı.
Hrant Dink davasında sanık olan Muhittin Zenit yargılandı ve beraat etti.
Hrant Dink suikastıyla gerçekler ne yazık ki yan yana gelemiyor.
Karanlık bir el her şeyin üstünü örtüyor sanki...
Hrant Dink cinayeti davasında ara karar: Tutukluluk ve adli kontrol devam
Kaynak:Haber Merkezi