Kurultayın ardından CHP’de ‘İnce’ Hesaplar

Kurultayın ardından  CHP’de ‘İnce’ Hesaplar
Siyasi partilerin kurultay ya da kongreleri kendilerini gözden geçirmeleri, ideolojik, yapısal, örgütsel anlamda yenilenmeleri için önemli bir fırsattır. Kurumsallaşmış demokrasilerde ve parti sistemlerinde söz konusu politik etkinlik,...

Siyasi partilerin kurultay ya da kongreleri kendilerini gözden geçirmeleri, ideolojik, yapısal, örgütsel anlamda yenilenmeleri için önemli bir fırsattır. Kurumsallaşmış demokrasilerde ve parti sistemlerinde söz konusu politik etkinlik, partilere bu anlamda bir kapı açar.

CHP’nin 37. Kurultayı’na yönelik “ideolojik tartışmaların yapılmadığına” ilişkin değerlendirmelerin yersizliği, CHP’nin son dönemdeki programatik bilgi ve belgelerine ya da Kılıçdaroğlu’nun Kurultay konuşmasının satır aralarındaki kapsayıcı sosyal demokrasi tahayyülüne bakıldığında görülebilir. Genel Başkan’ın Kurultay’da yapmış olduğu konuşma veri alındığında, önceki konuşmalarından söylem farklılığı olmadan, partinin Türkiye tahayyülüne dair ipuçları içeren bir söylem çeşitliliği, iddia çoğulculuğu dikkat çekmektedir. Kurultay konuşmasında dillendirdiği “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”ndeki sorun tanımlamaları ve çözüm önerileri, CHP’nin belirgin biçimde sosyal demokrat çatı üzerine “Türkiye’ye Seslenen Parti” iddiasına sahip bir parti kimliği inşa etmeyi sürdürdüğü izlenimi vermiştir. Demokrasi, ekonomi, dış politika, eğitim, toplumsal barışa ilişkin 5 temel alandaki sorun tanımlaması ülkenin sorunlarına geniş bir perspektiften bakıldığını göstermesi açısından dikkate değerdir.
13 İLKE ÇOK BOYUTLU PERSPEKTİF İMAJI ÇİZDİ
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında “sorunları kimlerle ve nasıl çözecekleri” sorusuna verdiği yanıtta Millet İttifakı unsurlarını sorunları birlikte çözeceği “dostları” olarak değerlendirmesi ve siyasi iktidarın ilk seçimde değişmesi için İttifak Stratejisi izleyeceğinin altını çizmesi seçim kazandırmaya yönelik oyun kurucu aktör olmaya devam edeceğini net olarak göstermektedir.
Türkiye’nin sorunlarının çözüm yöntemine dair dillendirilen 13 ilke, medya özgürlüğünden, dış politikaya, seçim yasasının demokratikleştirilmesine, kamuda israfın önlenmesine, kamunun etkin denetimine, toplumsal barış temelinde demokrasi sorunlarının çözümüne, eğitim sorunlarının çözümüne dair mesajlar CHP’nin ülkenin sorunlarını çözmeye aday parti iddiasının çok boyutlu bir perspektife sahip olduğu imajını çizmektedir.
Kurultay’da çizilen ideolojik berraklık, iktidar rotası için stratejik tercih netliğine rağmen, Kurultay’ın hemen ardından CHP ve sosyal demokrat cenah kendisini bir başka tartışmanın içinde buldu. CHP emektarı, partinin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılıp parti kuracağına ilişkin iddialarla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun partinin enerjisini ilk seçimde iktidarı değiştirmeye yönelik kullanma isteğine karşılık, tartışmalar dönüp dolaşıp, CHP’deki parti içi süreçlerin işleyişine, sosyal demokrat cenahtaki olası yeni parti kurulması tartışmalarına döndü.
İnce, yeni parti kuracağı iddialarına ilişkin olarak, Twitter hesabından memleket için doğru olduğuna inandığı bir karar aldığında, bu kararını açıklayacağını ifade ederken, kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında, “Değişime imza veren milletvekillerini, Belediye Başkanlarını, Kurultay delegelerini dışla sonra dostlarınla hayal kur. Bölücü olan kim?” sözleriyle CHP yönetimine olan kırgınlığı, kızgınlığını ifade etmiştir.
Anlaşılan o ki, İnce süreç içinde CHP yönetiminin yaklaşımını değerlendirip, toplumdan gelen talep, tepki, destekler ışığında parti kurup kurmamaya karar verecek. İnce’nin sosyal medya üzerinden partiyle kurduğu iletişim(sizliği) veri alındığında, ilk bakışta CHP üst yönetimine vermek istediği mesaj, kendini ve arkadaşlarını parti içinde yok saydırmama, hatırlatma, gelecekte de varolma şeklinde. İzlediğimiz kadarıyla, CHP İnce’den gelecek resmi açıklamaya göre yanıt verecek.
GÜVEN PARTİSİ VE CUMHURİYETÇİ PARTİ
Parti kurması durumunda merkez solda İnce’nin yeni bir Bölen olup olmayacağını değerlendirmek için, bu cenahta geçmişte yaşanan bölünmeler, bunların ekonomi-politiği ve sosyolojik temellerine bakmak gerekir. Türkiye merkez solunda 1980 öncesi parti bölünmeleri nedeniyle oy ve sandalye parçalanmasına neden olan 2 partileşme dikkat çekmekte: Güven Partisi ve Cumhuriyetçi Parti.
Türkiye siyasal hayatında merkez soldaki parti bölünmeleri deneyimi, sosyal bölünmeleri temsil kabiliyeti olmayan, ideolojik referansları zayıf ya da olmayan, liderle var olan partilerin kurumsallaşamayıp, bir süre sonra ya tabela partisine dönüştükleri ya da siyasal hayattan çekildikleri örneklerle doludur.
Muharrem İnce’nin olası parti kurma girişimine bu çerçeveden bakıldığında, geleceğe ilişkin değerlendirme yapabilmek için, İnce’nin ideolojik kimliği, toplumsal bölünmelerle ilişkisi, sınıfsal-sosyolojik temsil kapasitesini, oy gücünü genel hatlarıyla irdelemek gerekir.
HEMŞEHRİLİK YANINDA CHP’LİLİK OYU DA YÜKSEK
Siyasi kariyerine CHP’de başlayıp, Cumhurbaşkanı adaylığına kadar yükselen İnce’nin ideolojik kimliğinde siyaset, toplum, ekonomiye dair tasavvurunda dün olduğu gibi, bugün de belirgin bir farklılık dikkat çekmiyor. Cumhuriyetçilik, Atatürkçülük, sosyal demokrasiyi algılama ve yorumlama biçimi, demokrasi algısı ideolojik anlamda ayrışmaya denk düşen nesnel gerekçeleri barındırmadığı gibi,[2] partili kimliği CHP’de bugün üst yönetimdeki profesyonel siyasetçilerin çoğundan daha eski.
Sözün özü; İnce partinin birçok kademesinde görev yapmış sıkı bir CHP emekçisi. Parti kendisini Cumhurbaşkanı adayı yaparak hakkını teslim etmişse de, İnce’ye göre son Kurultayda kendisi ve arkadaşlarının göz ardı edilmesi duygusal bir tepki geliştirmesine yol açmıştır. İnce’nin içinden çıktığı, yetiştiği sosyal çevre, siyasal toplumsallaşma süreci veri alındığında, Türkiye siyasetinin kadim merkez-çevre bölünmesinde klasik merkezin değerlerini içselleştirmiş, bunun dışında herhangi bir etnik, dinsel, kültürel, sınıfsal bölünmeyle temsiliyet ilişkisi olmadığı söylenebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kendisine yönelen toplumsal destek ve bunun sosyolojik karşılığı dahil olduğu geleneksel sosyal bölünmenin temsiliyetinin ötesinde, Erdoğan karşıtlığı nedeniyle farklı etnik, sınıfsal, hatta dinsel aidiyetli seçmenlerden oy aldığı izlenimini vermektedir.
Seçimde yüzde 30,6 olan ülke oy ortalamasının bir hayli üzerinde oy aldığı iller Kırklareli (%58,4), Edirne (%55,6), Tekirdağ (%47,2) gibi Trakya’da Göçmen nüfusun yoğun olduğu iller olup, hemşehrilik ilişkisi yanında CHP’lilik de oy oranlarının yüksek olmasında belirleyici olmuştur. Tıpkı Muğla (%52,6), İzmir (%54), Aydın (%44,2)’da olduğu gibi.
İnce’nin oyları son yerel seçimde İttifak ve parti oylarıyla karşılaştırıldığında, şöyle bir tablo görüyoruz: CHP’nin tek başına seçime katıldığı 57 ilin 30’unda İnce oyları CHP yerel seçim oylarından, İYİ Parti’nin tek başına seçime katıldığı 42 ilin 24’ünde İnce oyları İYİ Parti yerel seçim oylarından ve HDP’nin tek başına seçime katıldığı 5 ilde İnce oyları HDP yerel seçim oylarından daha yüksektir. Yine, İnce oyları 33 ilde Millet İttifakı, 19 ilde Millet İttifakı +HDP oy toplamından daha yüksektir.
Burada İnce’nin kişisel oy gücü açısından dikkati çeken; farklı parti seçmenlerinden aldığı destekle İttifak ya da parti oylarından daha yüksek oy alabilmesidir. Bunun anlamı; Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP, MHP, BBP hariç, diğer partilerin herhangi bir ya da birkaçından aldığı destekle ülke genelinde yüzde 30 oy oranına ulaşabilmesidir.
Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçim sonuçları karşılaştırması, İnce’nin herhangi bir parti desteği olmadan kişisel oy gücü ile bir ilde pek bir varlık gösteremediğini ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından İnce’ye olan ilginin azalması dikkate alındığında, ayrı bir partiyle seçime katılmasının siyasal kariyeri açısından büyük riskleri taşıyacağı açıktır.
POLİTİK SONUÇLARI
GÖZDEN KAÇIRILMAMALI
Bu tablonun ortaya koyduğu en yalın gerçek; İnce’nin oy tabanının başta partisi CHP olmak üzere, diğer parti seçmenlerinden gelen destekle oluştuğu, CHP dışında bir parti ile girilecek bir seçimde olası Millet İttifakı ve CHP oylarında çok sınırlı bir azalma dışında etkisinin olacağını söylemenin zor olduğudur. Fakat, bu çok sınırlı oyun bile CHP ve Millet İttifakı için politik sonuçlarının büyük olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
CHP’nin 37. Kurultayında Kılıçdaroğlu’nun dillendirdiği siyaset tahayyülüyle belirginleşen proaktif demokrasi söylemi, refah isteği ve Parti Meclisindeki sınırlı yenilenmeyi birlikte düşündüğümüzde, önümüzdeki süreçte söz konusu siyaset tahayyülünün partiler üstü bir yaklaşımla hayata geçirilme ve CHP’nin dostlarıyla iktidara uzanma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir. İnce’nin olası parti kurma girişimi bu potansiyeli ne zayıflatabilir ne de yok edebilir. Parti tarihinde yaşanmış sayısız örnek bize, CHP kültürünün İnce’yi feda etme, CHP’lilik kültürünün ise İnce’nin CHP’yi terk etme lüksünün olmaması gerektiğini gösteriyor.