Lal Denizli: Kadın-erkek eşitliği için yerel yönetimlerde daha fazla adım gerekli
(İZMİR) - Uluslararası Kadın Liderler Zirvesi'nin ikinci gününde düzenlenen "Kadınların Siyasette ve Kamu Yönetiminde Yükselişi" panelinde görüşlerini paylaşan Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli, "Cumhurbaşkanı adayımızın 200 günü aşkın süredir tutuklu olması, birçok yol arkadaşımızın yine haksız yere cezaevinde bulunması ve buna makul bir gerekçe bulamıyor olmamız bu mücadelenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Ya da "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dediğimiz için polis şiddetine uğradığımızda da bu zorluğun bir parçasını yaşıyoruz" olarak belirtti.
Çeşme'de 24-25 Ekim tarihlerinde gerçekleşen Uluslararası Kadın Liderler Zirvesi, kadınların siyasette, sanat alanında, teknolojide ve toplumsal çeşitli sektörlerdeki deneyimlerini ve başarılarını ön plana çıkardı. Bu etkinlik, farklı ülkelerden kadın liderleri bir araya getirerek ortak bir vizyon geliştirmeyi ve kadınların karar alma süreçlerinde güçlenmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Zirvenin ikinci gününde büyük bir ilgiyle karşılanan "Kadınların Siyasette ve Kamu Yönetiminde Yükselişi" paneli, KAGİDER AB Temsilcisi ve Avrupa Politikası Kıdemli Danışmanı Ayşe Yürekli'nin moderatörlüğünde yapıldı. Panelde, konuşmacılar arasında Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli, Yeni Saraybosna Belediye Başkanı Benjamina Karić ve Rijswijk Belediye Başkanı Huri Şahin yer aldı. Panelde, kadınların siyasette daha fazla temsil edilmesi, yerel yönetimlerde liderlik fırsatlarının artırılması ve uluslararası dayanışma ağlarının önemi üzerinde duruldu.
Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli, kadınların kamusal alanda daha fazla görünür olması gerektiğini vurgulayarak siyasete giriş sürecini paylaştı. Denizli, "Siyasete 16 yıl önce başladım. Henüz genç bir kadındım, hatta lise yıllarımda bu serüvenim oldukça romantik bir yerden başladı diyebilirim. Biraz da sosyalist romantizmin etkisiyle, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hikâyelerinden ilham aldım. O dönemden itibaren siyasete ilgim arttı ve 18 yaşımı doldurur doldurmaz Cumhuriyet Halk Partisi'ne üye oldum. Gençlik kollarında ve ilçe yönetiminde görev aldım. Ardından İl Başkanlığı, Genel Merkez derken bugün Çeşme'nin ilk kadın belediye başkanı olma onuruna eriştim diyebilirim" şeklinde ifade etti.
"Genel Başkanımızın güçlü iradesiyle mümkün oldu"
"Aslında Türkiye gibi ülkelerde, özellikle kadınlar için siyasette fırsatlar elde etmek pek kolay olmuyor" ifadelerinde bulunan Denizli, sözlerine söyle devam etti:
"Tıpkı iş hayatında, sosyal yaşamda ya da hayatın diğer alanlarında olduğu gibi siyasette de kadınların yaşadığı zorluklar katlanarak artıyor. Çünkü erkek egemen bir siyasi kültür içinde yaşıyoruz. Ne yazık ki ülkemizde birçok karar, erkek egemen zihniyetlerle alınıyor ve bunun bedelini hep birlikte, her geçen gün daha ağır bir şekilde ödüyoruz. Kadın olarak siyasette yer almak gerçekten kolay değil. Her ne kadar "kadın-erkek ayrımı yapılmasın', "siyasetçi kadın ya da erkek olarak anılmasın" desek de bugünün koşullarında kadın vurgusunu yapmak zorunda kalıyoruz. Çünkü hâlâ İzmir gibi bir şehirde 30 ilçe belediyesi var ve bunların yalnızca 8'i kadın başkan tarafından yönetiliyor. Üstelik bu da Genel Başkanımızın güçlü iradesiyle mümkün oldu. 21. yüzyılda "8 kadın belediye başkanı var" diye sevinmek aslında bir eksikliğin göstergesi. Asıl sormamız gereken şu: Neden 15'e 15 değil? Neden eşit temsiliyet sağlanamıyor?
" Liyakatiyle fark yaratacak Bir yönetim anlayışını hayata geçirmek istiyorum. "
Asıl önemli olan, bu görev sürecinde benden sonra gelecek kadınlara ne kadar yol açabildiğim. Çünkü maalesef hâlâ bazı kesimlerde "Genç başarısız olsun', " Kadın başarısız olsun " beklentisi var. Oysa dünyada benim yaşımdaki insanlar devlet yönetiyor. Biz ise hâlâ 50 bin nüfuslu bir kenti yönetmeye ehil olup olmadığımızı tartışıyoruz. Elbette hiçbir kadın ya da erkek her şeyi tek başına yapma gücüne sahip değildir. Önemli olan cinsiyet değil, liyakattir. Tartışmamız gereken de bu olmalı. Fakat ne yazık ki ülkemizde tartışmalar çoğu zaman yüzeyde kalıyor. Normalde ben hiç ruj sürmem, daha maskülen bir yapım vardır; düz ayakkabılar giyerim, topukludan hoşlanmam. Belediye başkanı olduktan sonra topuklu ayakkabı giymeye, ruj sürmeye başladım. Benim arzum şu: "Kadın gibi kadın, şehrini de yönetiyor" demesinler. Kadınlıktan utanmadan ve gücünden ödün vermeden, liyakatiyle fark yaratan bir yönetim tarzı oluşturmak istiyorum. "
" Siyaset adeta Bir virüs gibi "
" Türkiye, her dönemde kendi demokratik mücadelelerini veren bir ülke. Ne yazık ki her nesil bu ülkede demokrasi savaşımı verirken ağır bedellerle karşı karşıya kalıyor. Bu, maalesef işin acı kısmı. Siyaset, gerçekten bir virüs gibi. Bir defa kanınıza girdi mi, bir daha çıkmıyor. Aslında biraz delilik bu. Zira Türkiye gibi bir ortamda, özellikle iktidar partisi değilseniz, siyaseti sevmeden yapmanız neredeyse imkânsız. Dünyanın herhangi bir yerinde bu etken önemsiz olabilir ama Türkiye'de durum farklı. Bu işi yalnızca büyük bir sevgi ve inançla sürdürebilirsiniz. " şeklinde konuşan Denizli, şöyle devam etti:
" Bu süreçte sadece kendinizden değil, zihninizden, gençliğinizden ve öğrenme fırsatlarınızdan fedakârlık ediyorsunuz. Dün, uzun zamandır ilk kez keyif alarak bir şey dinledim. Çünkü açıkçası kaliteli bir içerik, haber programı veya faydalı bir tartışmayı izlemek için zamanım yok. Warren Buffett'ın bir sözü var: "Milyarlarca dolarım var ama hayatta en çok istediğim şeyi satın alamıyorum; zamanı." Gerçekten de öyle. Zaman en değerli şey. Ve biz zamanımızı tamamen ideallerimiz için feda ediyoruz.
Elbette ki bu aşamada atılan her adım çok kıymetli. Fakat gelecek nesillerin bu yolculuğa katılabilmesi için bu işe gerçekten tutkuyla yaklaşmaları gerekiyor. Çünkü yol çok dikenli. Bu, bir kahramanlık öyküsü de değil. Bugün yol arkadaşlarımızın maruz kaldığı muameleleri izleyince bunu çok iyi anlıyoruz. Cumhurbaşkanı adayımızın 200 günden fazla bir süredir tutuklu bulunması, birçok yol arkadaşımızın yine haksız yere cezaevinde yatması ve bu duruma makul bir gerekçe bulamıyor olmamız, mücadelenin ne kadar zorlu olduğunu gözler önüne seriyor. "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dediğimizde polis şiddetine maruz kalmamız, bu zorluğun bir başka örneği.
"Çeşme'ye doğalgaz getiren başkan" olarak anılmak istiyorum.
"
Kısacası bu ülkede bireysel haklarımızı savunmaya çalışırken ve ülkemiz için ideallerimizi gerçekleştirmek isterken karşımıza çıkan tablo gül bahçesi değil. Ama yine de yeni nesiller siyasete mutlaka girmeli. Çünkü ben her zaman şunu söylüyorum: Bir alt jenerasyon, bizim bir üst modelimiz. Onların dillerini tam olarak anlayamıyorum belki, ama eminim ki bizden çok daha ileri modeller. Farklı bir otorite anlayışları var, siyasete çok farklı bir gözle bakıyorlar, otoriteyi sorguluyorlar ve yeni bir kitap yazıyorlar. Ben onları anlamaya, izlemeye ve öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü geleceği onlar kuracak. Sanırım görev sürem bittiğinde "Çeşme'ye doğalgaz getiren başkan" olarak anılacağım. Bu küçük gibi görünen ama bizim için çok büyük bir adım. Bu benim için gerçekten gurur verici. Ama doğal gaz kadar önemli olan başka işler de yaptık. Örneğin belediyemizin ilk kreşini açtık: Yuvamız Çeşme. Şu anda iki kreşimiz faaliyette, üçüncüsünün yapımı sürüyor.
"
"
Her an "Kreşleri kapatabilirler" endişesiyle yaşıyoruz. Ama biz bu hizmetleri devletle yarışmak için yapmıyoruz. Tam tersine, sosyal demokrat belediyeler olarak, çalışan annelerin, evde hastası olan kadınların sosyal ve iş yaşamına katılabilmeleri için yapıyoruz. Çünkü kadınların hayatın her alanında eşit fırsatlara sahip olmaları gerekiyor. Ev ekonomisinin giderek daraldığı bu dönemde, çocuklara destek olmak, annelerle dayanışma içinde olmak bizim için çok değerli. Kadın mücadelesi sadece sokakta değil, her yerde."
"Türkiye'de Kadın olmanın bedeli hâlâ çok ağır"
Lal Denizli, panelin son bölümünde "Geçtiğimiz yıl, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde, 2024 yılında erkek şiddetiyle hayatını kaybeden tüm kadınlar için bir sakız ağacı fidanı diktik. O alanı Park Bahçeler Müdürlüğümüz hazırlamıştı. Fidanları dikeceğimiz çukurlara bakarken herkes ağlamaya başladı. Çünkü o manzara, sanki bir toplu mezar gibiydi. Bu kadar çok kadın, bu kadar erken yaşta yaşamdan koparılmıştı. Gerçekten çok ağır bir duyguydu. Türkiye'de kadın olmanın bedeli hâlâ çok ağır. Ama bir yandan da umut var. Türkiye'de kadınlar haklarını öğrendiklerinde onlara sıkı sıkıya sarılıyorlar. Biz de yerellerde, kadınların bu haklarını öğrenmeleri, bilinçlenmeleri, güçlenmeleri için çalışıyoruz. Kadınların kendi ayakları üzerinde durabildiği, çocuklarının geleceğini kurabildiği bir Türkiye için verdiğimiz mücadele, bizim en büyük motivasyonumuz. Bundan daha güçlü bir gerekçe olamaz" şeklindeki ifadeleri kullandı.
"Kadın mücadelesi hâlâ çok zorlu Bir süreçten geçiyor."
Kadın mücadelesinde erkeklerin de dahil edilmesi gerektiğine dikkat çeken Denizli, "Bu mücadele erkekleri dışlayarak değil, onların da bu sürece katılmasıyla anlam kazanabilir. Biz hep birlikte, aynı yerden, aynı acıdan geliyoruz. Gerçek değişim, kadın kimliğini dönüştürerek değil; erkeklerin de kadın mücadelesine katılmasıyla başlayabilir. Çünkü biz kadınlar çoğunluk olmak istemiyoruz. Biz cinsiyet eşitliği istiyoruz. Kadın-erkek eşitliği, cinsiyetler arası farkındalık ve kimseyi kimliğinden ötürü ötekileştirmeyen bir toplumda yaşamak istiyoruz. Bugün yalnızca Türkiye'de değil, dünyada da tablo çok iç açıcı değil. Dünyadaki büyük şirketlerin yalnızca yüzde yedisinin CEO'su kadın. Yani modern toplumlarda bile kadın-erkek eşitliği arzu edilen seviyede değil. Türkiye'de bu fark daha sert ve acımasız hissediliyor olabilir; eğitimde, istihdamda, siyasette kadın-erkek eşitsizliği çok daha derin olabilir. Ancak ne yazık ki dünya genelinde de kadın mücadelesi hâlâ çok zorlu bir süreçten geçiyor" dedi.
"İstanbul Sözleşmesi yaşatır! 6284 yaşatır!"
Bir gün bu zirvede bir erkeğin de konuşmasının gerektiğini belirten Denizli, "Benim bugün bu zirvede en büyük hayalim, bir gün bu kürsüde konuşacak kişinin bir erkek olması. Çünkü gerçek değişim, erkeklerin de bu mücadelenin bir parçası olmasıyla mümkün. Ben kadın dilini, kadın duyarlılığını benden çok daha iyi içselleştirmiş erkeklerle tanıştım. Bu ortak dil, bu ortak bilinç kurulabildiği sürece toplumsal dönüşüm gerçekleşebilir. Bu belki klişe gibi gelebilir ama lütfen, " "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dedi.
Konuşmasını İngilizce olarak gerçekleştiren Benjamina Karić, şunları ifade etti:
"Belediye Başkanı olduktan sonra, özellikle kadınlar için oldukça önemli çalışmalar yapmaya gayret ettim. Eminim ki gelecekteki kadınlar, tüm bariyerleri kaldırarak gelecek kuşaklara nasıl bir toplum olması gerektiğini bizlerin gösterdiği yoldan ilerleyecekler. Elbette bazı problemler var, ancak bunları da yine biz kadınlar birlikte aşacağız. Belediye başkanı olarak, kadınların erkekler arasında görünür olabilmesi benim için çok önemli. Çünkü tüm kadınlar bulundukları alanlarda gerçekten çok değerli işler başarıyorlar. Fakat en önemli nokta, birbirimize destek olmaktan asla vazgeçmememiz. Bu nedenle biz de belediye olarak kadınların daha aktif olabileceği kültürel ve sosyal alanlar yaratmaya özen gösteriyoruz. Aynı zamanda genç ve kadın girişimcilere destek vermeye çalışıyoruz. Şu anda 13 danışmanım var ve bunlardan 10'u kadın. Bu, bir belediye başkanı olarak benim için oldukça önemli bir adım. Genç kadınlara örnek olabilmek, onların " Ben de başarabilirim " diyebilmesini sağlamak en büyük hedeflerimden biri. Eğitimden başlayarak, farklı alanlarda kadınların yer alması ve başarı sağlaması gerekiyor. Çünkü gerçek başarı sadece bir alanda değil, her alanda eşit temsiliyetle mümkün olabilir. İnsana yatırım yapmak en önemli şeydir. İnsanları geliştirir, onların potansiyelini ortaya çıkarabilirsek; işte o zaman hem toplumda hem belediyede gerçek başarıya ulaşmış oluruz."
Rijswijk Belediye Başkanı Huri Şahin ise şöyle konuştu:
"Ben Türk kökenli bir belediye başkanıyım. Babam Adana'dan Hollanda'ya taşınmış. Yaklaşık 65 yıl önce, çalışmak için otobüslerle Avrupa'ya giden işçilerden biriymiş. Ailemin bu göç hikâyesi, aslında benim hayatımdaki en büyük ilham kaynaklarından biri oldu. Siyaset sahnesindeki yolculuğum da Hollanda'da başladı. 25 yaşındayken belediye başkan yardımcısının yanında görev aldım. O dönemde edindiğim deneyimler beni siyasete daha da yakınlaştırdı. İnsanlara hizmet etmek, özellikle de bir unvan aracılığıyla onların hayatına dokunabilmek, benim için son derece motive edici bir süreçti. Yaklaşık iki yıldır belediye başkanı olarak görev yapıyorum. Bu süreçten önce, kadınların yaşadığı zorluklar üzerine üç farklı gazetede yazılar yazıyordum. O yazılar sırasında çok etkilendim; çünkü yaklaşık 100 farklı kadından mektuplar aldım. Bu mektuplarda, yaşadıkları şiddeti, maruz kaldıkları adaletsizlikleri anlatıyorlardı. Bu hikâyeler beni derinden etkiledi ve onlara destek olabilmek için çalışmaya başladık. Kadınları korumak, güçlendirmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla bir manifesto hazırladık. Belediye başkanı olarak, bu alanlarda değişiklikler yapabilmek bizim elimizde. Yerel yönetimler aracılığıyla attığımız adımlar, sadece yerelde değil, ulusal düzeyde de fayda sağlayabiliyor. Bu nedenle kadınların güçlendirilmesi, korunması ve seslerinin duyurulması benim görevim olduğu kadar, en büyük sorumluluğum."
Kaynak:ANKA