Özgür Özel, Enternasyonal dayanışmanın önemini vurguladı

Özgür Özel, Enternasyonal dayanışmanın önemini vurguladı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Madrid'deki Sosyalist Enternasyonal Prezidyum toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkiye'deki demokrasi güçlerinin varlığı, burada bulunan herkes için kritik. Otoriterlik kaçınılmaz değil, Enternasyonal dayanışma ve mücadele onu yenilgiye uğratacaktır," dedi.

Haber: Gülara SUBAŞI - Kamera: Yasin KABADAYI

(MADRİD) -CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Madrid'de gerçekleştirilen Sosyalist Enternasyonal Prezidyum toplantısında dikkat çekici bir konuşma yaptı.

CHP Genel Başkanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Prezidyum Toplantısı'na katılmak üzere İspanya'nın başkenti Madrid'e gitti. Toplantıda söz alan CHP Lideri Özel, şu ifadeleri kullandı:

"Bugün burada, Sosyalist Enternasyonal'in çatısı altında, sizlerle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Hepinizi dayanışma duygularımla selamlıyorum. Dostum Pedro'ya ev sahipliği için teşekkür ediyorum. Ve çok değerli ekibine, takımına İstanbul'da bizim coğrafi ev sahipliği yaptğımız toplantı için ve toplantının dünya kamuoyunda yarattığı yankılar içni teşekkür ediyoruz. İstanbul'da misafir ettiğimiz herkese katılımlarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da hem resmi görevlerle hem de özel gerekçelerle Türkiye'de sizi ağırlamaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isteriz.

"Değerlerimiz gibi mücadelemiz de ortaktır"

Bizler, farklı ülkelerde, aynı güçlü idealleri paylaşıyoruz. Farklı ülkelerden, kültürlerden ve siyasi geleneklerden gelsek de demokrasiye, özgürlüğe ve sosyal adalete olan sarsılmaz inancımızla bir aradayız. Değerlerimiz gibi mücadelemiz de ortaktır. Partilerimizin adı farklı olsa da bizleri yoldaş yapan şey, aynı ideal ve hedefe sahip olmamızdır. O hedefse yoksulluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin, otoriterliğin ve katliamların son bulduğu bir düzeni inşa etmektir. Bu hedefe ilerlerken bu salondaki herkes gibi, İspanya'da Pedro bizim yoldaşımızdır; İsveç'te Magdalena yoldaşımızdır; Kamerun'da Chantal yoldaşımızdır; Almanya'da Lars yoldaşımızdır, dostumuzdur.

"Toplumun tümünü baskı altına alan Bir kuşatmayla karşı karşıyayız"

İçinde yaşadığımız dünya, Ankara ve İstanbul'daki gelişmelerin Madrid'i; Madrid'deki gelişmelerin Kiev'i, Rabat'ı ve Gazze'yi; Rabat'taki gelişmelerin Stockholm'ü ve Brezilya'yı etkilediği küresel bir dünyadır. Bizi enternasyonal yapan da bunun ta kendisidir. Türkiye'de yaşananlar da bir iç mesele değildir. Küresel demokrasi mücadelesini ve tüm demokratları yakından ilgilendirmektedir.

Lideri olduğum CHP Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, eşit yurttaşlığı getiren, ülkemizi çok partili demokrasiye kavuşturan partidir. Uzun yıllar iktidardan uzak kalmış olsak da partimiz, son yerel seçimlerde birinci olmuştur ve bugün yapılan tüm genel seçim anketlerinde açık farkla birinci partidir. İşte bu başarıyı gösteren partimiz, Türkiye'de 23 yıldır iktidar olan bir yapının saldırılarına maruz kalmaktadır. Öyle ki kendileri geldiklerinde demokrasinin tüm nimetlerinden yararlananlar; şimdi dmeokrasiyi askıya almaya, basın özgürlüğünü askıya almaya, serbest iyaseti askıya almaya, öğrencileri, gazeteciler ve sanatçıları gözaltına almaya, tutuklamaya ve uzun süre hukuksuz yere cezaevlerinde tutmaya yeltenmişlerdir. Toplumun tümünü baskı altına alan bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Bu saldırılar 19 Mart 2025'te bir siyasi iktidarın, rakiplerine yönelik darbe girişimine kadar uzanmış ve Trükiye'de geleceğin iktidarına, geleceğin cumhurbaşkanına darbe yapılmıştır. Bu darbe girişimi sürmektedir.

"Ortaya konan hiçbir iddia ispatlanamamıştır"

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız, cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ve 16 belediye başkanımız, çok sayıda siyasetçi, bürokrat 200 günü aşkın süredir hapiste tutulmaktadırlar. 200 günü aşkın süredir iddianameleri bile yazılmamış, yargılama başlamamış, ortaya konan hiçbir iddia ispatlanamamıştır. Bu sürecin başında, Ekrem İmamoğlu'nun 31 yıl önce aldığı üniversite diplomasının da yetkisiz bir kurul tarafından iptal edildiğini hatırlatmak isterim. Dikkatinizi çekmek isterim ki Türkiye siyasetinde üniversite diploması, sadece cumhurbaşkanlığı adaylığında gerekmektedir. Yani 31 yıllık bir diplomayı iptal edenler, aslında Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığını engelleme hamlesi yapmaktadırlar. Bu saldırılar sadece partimizle sınırlı kalmamış, iktidarın kendisine demokratik tehdit olarak gördüğü kim varsa; sivil topluma, medyaya, iş ve sanat dünyasına uzanmıştır.

"19 Mart'tan beri düzenlediğimiz 60 büyük mitinge, 11 milyon kişi katıldı"

Partimiz ve halkımız bu darbeye teslim olmamıştır, ayağa kalkmıştır. 19 Mart'tan bugüne kadar Türkiye'nin dört bir tarafında 60 büyük mitingle eylemler düzenledik, düzenlemeye devam ediyoruz. Şu ana kadar bu eylemlere 11 milyon kişi bizzat meydanlarda katılmıştır. Bu darbeyi yaparak arkadaşlarımızı sözde yolsuzlukla suçlayanlar, Türkiye toplumunu inandıramamışlardır. Yapılan tüm anket ve kamuoyu çalışmalarında, bu iddialara inananlar yüzde 30'u geçmemektedir; yüzde 70 ise hakikatle ve bizimle birliktedir. Bu nedenle partimiz seçmen desteğini artırarak sürdürmektedir. Dünyadaki eğilimin aksine, Türkiye'de yükselişte olan sağ popülizm değil, sosyal demokrasidir. Partimizin hem sağ popülizmin hem de otoriterliğin önünde bir bariyer olarak durduğunu ve bu mücadelenin seçmen tarafından ödüllendirildiğini ifade etmek isterim.

"Otoriterlik gibi demokrasi ve umut da bulaşıcıdır"

Türkiye'de demokrasi güçlerinin ayakta kalması, bu salonda bulunan herkes için son derece önemlidir. Çünkü otoriterlik, sınırları rahatlıkla aşan bulaşıcı bir hastalıktır. Ancak şunu da biliyoruz: Otoriterlik gibi demokrasi ve umut da bulaşıcıdır. Bizim hem kendi ülkemizde hem de enternasyonal perspektife sahip bir parti olarak tüm dünyaya söyleyecek bir sözümüz var: Otoriterlik, kaçınılmaz bir kader değildir. Otoriterler ancak iki durumda kazanırlar: Bir, uluslararası alanda demokratik güçler dayanışma göstermezse; iki, ülke içinde otoriterliğe karşı bir direniş örgütlenmezse. Bu ikisi olmadığında otoriterlik maliyetsiz bir hale gelmektedir ve cesaret bulmaktadırlar. Biliyor ve inanıyoruz ki otoriterlik, enternasyonal dayanışma ve mücadele karşısında yenilmeye mahkumdur.

"Otoriterlik küresel Bir sorun haline gelmişsedemokratlar arasındaki dayanışma da küresel olmakdurumundadır

Popülizm, aşırı sağ ve otoriter liderler, Avrupa'dan Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya, dünyanın birçok yerinde hızla yayılıyor ve güçleniyor. Bu liderler, dayanışma içinde hareket ederek birbiriyle kenetleniyorlar. Birinin meşruiyet sorunu yaşaması durumunda, diğerleri hemen yardımına koşmakta. Otoriterlerin bu dayanışmasını gözlemlemek ve daha güçlü bir dayanışma ağı oluşturmak, bizim sorumluluğumuz olmalıdır. Otoriterlik küresel bir mesele haline geldiği için, demokratlar arasındaki dayanışmanın da küresel olması gerekir. Bu noktada, Sosyalist Enternasyonal ve Progressive Alliance'daki arkadaşlarımız el birliği yapmalıdır. İki önemli platformun güçlerini birleştirmesi dileğimizdir. Tüm sol-sosyalist yapıların desteklediği Pedro Sanchez'in, Sosyalist Enternasyonal'de başkan olması büyük bir fırsattır.

"Uluslararası Toplumun barış baskısı, İsrail ve Amerika yönetiminin üzerinde olmaya devam etmek zorundadır"

Sosyalist Enternasyonal'in Gazze konusundaki hassasiyetinin, İspanya'da devlet düzeyinde bir duyarlılığa dönüşmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu konudaki teşekkürlerimizi, İspanya'nın başkentinden bir kez daha ifade etmek isterim. Buradan, İsrail'in saldırılarına karşı duran değerli dostumuz Pedro Sanchez'e selam ve sevgilerimi iletiyorum. Gazze'de, iki yıldan beri insanlık tarihinin en dehşet verici soykırımlarından biri yaşanıyor. Geldiğimiz noktada, tatmin edici olmasa da Filistin yönetiminin de kabul ettiği ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu onayımız, bir zamanlar Aliya İzetbegoviç'in söylediği gibi, "Kötü bir barış, süren bir savaştan daha iyidir" düşüncesiyle uyumludur. Ancak Netanyahu'ya "Savaş kahramanı" diyen ve İsrail'in soykırım politikalarını onaylayan Trump yönetimine duyduğumuz güvensizliğimiz sürüyor. Öncelikle, bu ateşkes anlaşmasına riayet edilmesi, insani yardımların hızla bölgeye ulaştırılması ve nihayetinde iki devletli çözüm sürecinin hayata geçirilmesi için büyük çaba sarf edilmelidir. Bu süreçte uluslararası topluma barış baskısını sürdürmek, İsrail ve Amerika yönetiminin üzerinde devam etmelidir.

"Sosyalist Enternasyonal bünyesinde Filistin Komisyonu oluşturulmalıdır"

Son olarak, Sosyalist Enternasyonal'e somut bir öneri iletmek isterim: Sosyalist Enternasyonal bünyesinde kurulacak bir komisyon, ateşkes ve barış sürecini yakından izlemelidir. Bu komisyon, müzakere edilen planın Gazze'yi modern bir koloni haline getirmek yerine, iki devletli bir çözüm için katkı sağlamalıdır.

"Tüm dostlarımızı Brüksel'de düzenleyeceğimiz 61'inci eylemimize davet ediyorum"

Bugün, hem dünyada hem de Türkiye'de demokrasi büyük bir saldırı altındadır. Kendi menfaatleri için adalet ve demokrasiyi hiçe sayan otoriterler; yargı, sosyal ve gelir adaletsizliğini artırmaktadır. Evet, şu anda dünyada otoriterlerin sayısı giderek artmakta. Ancak umudu canlı tutan, sayıları da az olmayan demokratlar bulunmaktadır. Çünkü sosyal demokrasi, yalnızca bugünü değil, yarını da savunmayı amaçlar. Buradan güçlü bir mesaj verelim: Sosyalist Enternasyonal, demokrasi, barış ve adalet için sonuna kadar mücadele edecektir.

Bu vesileyle tüm dostlarımızı, pazar günü Türkiye dışına çıkarak Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenleyeceğimiz 61'inci demokrasi eylemimize, büyük mitingimize davet ediyorum. Mücadelemiz daha adil, daha özgür ve daha barışçıl bir dünya için devam edecektir.

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar