Özgür Özel: Türkiye, Avrupa'nın parçası olabilir
(BRÜKSEL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Belçika'nın başkenti Brüksel'de gerçekleştireceği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi öncesinde önemli açıklamalarda bulundu. "CHP'nin dediği gibi bir Türkiye olursa; Türkiye, Avrupa'nın bir parçası olacak. O zaman ne vize problemi kalacak, ne düşük maaş problemi kalacak, ne işsizlik problemi kalacak. Türkiye'nin bir aylık Eylül ayındaki enflasyonu, Avrupa'nın bir yıllık enflasyonundan fazla. Türkiye'de biz hep konuşuyoruz ya, emekli maaşı iki çeyrek altın alıyor. Dün burada baktırdım, sekiz buçuk çeyrek altın alıyor. Şimdi bir anda demokratik ülkelerin ulaştığı standartlar, bir yanda AK Parti'nin Türkiye'ye getirdiği nokta"
Özel, CHP'nin öngördüğü bir Türkiye olduğunda, ülkenin Avrupa'nın bir parçası haline geleceğini belirtti. "O zaman ne vize sorunu, ne düşük maaş meselesi, ne de işsizlik sorunu kalacak" dedi ve Türkiye'nin Eylül ayındaki enflasyonunun Avrupa'nın bir yıllık enflasyonunu geride bıraktığını dile getirdi.
Özel, Türkiye'deki emekli maaşlarının da durumunu aktararak, "Zamanında emekli maaşları iki çeyrek altın alıyordu, şu anda bu rakam sekiz buçuk çeyrek altına kadar yükselmiş durumda. Artık demokratik ülkelerin ulaştığı standartlarla, AK Parti'nin getirdiği noktayı karşılaştırıyoruz" şeklinde konuştu.
"Bir ülkede darbe girişimi varsa bütün dünya demokrasileri onun karşısında yer alır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, CHP'li belediyelere yönelik operasyonlarını dünya liderleriyle paylaşmasına verdiği tepki ve Brüksel'deki mitin için Erdoğan'ın eleştirilerinin artıp artmayacağı sorusuna Özel, şu yanıtı verdi:
"Erdoğan'ın kendince çok konforlu bir siyaset alanı var. Çerçeveyi çizecek, herkes onun içinde olacak. Kimse dışına çıkmayacak, o istediğini yapacak ama muhalefet onun çizdiği sınırlar içerisinde kalacak. O süreçleri çok geride bıraktık. Biz o işleri çok geride bıraktık. Erdoğan'ın çizdiği çerçevenin içine mahkum bir siyaset anlayışımız yok bizim. Demokrasi bütün dünyada. Bir ülkede darbe girişimi varsa bütün dünya demokrasileri onun karşısında yer alır. Erdoğan geçmişte örneğin; başörtüsü sorunu varken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kapısındaydı. Türkiye'yi oraya şikayet ediyordu. Birileri diyordu, "Türkiye'yi şikayet mi ediyorsun?" diye. Ama ondan çekinmiyordu. O gün Erdoğan'a helal olan bugün bize haram olamaz. Erdoğan'ın partisine kapatma davası açılmıştı. O kapatma davasına karşı heyetler oluşturdu, Avrupa başkentlerini gezdi. Türkiye'de yaşananları anlatıyordu. Kimse ona, "Türkiye'yi şikayet ediyorsun" demiyordu. Yine Erdoğan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ertesi sabah bizi aradı. Hem bir gece önceki tutumumuza teşekkür etti. Hem, "Sizin dünyayla, Avrupa'yla bağlarınız çok kuvvetli. Bu darbe girişimini hep birlikte anlatalım bu dünyaya" dedi. O zaman hep birlikte anlattık. Şimdi 15 Temmuz darbesine karşı dururken iyi de 19 Mart darbesine direnirken mi Avrupa'ya gelmek, Avrupa'da konuşmak, Avrupa'da anlatmak sorun? Bizim anlattığımız yapılar Türkiye'nin kurucusu olduğu yapılar. Avrupa Konseyi'nin kurucusuyuz ve Avrupa Konseyi demokrasi üzerine kurulmuş bir birlikteliktir. Siz demokrasiyi ortadan kaldırıyorsanız oradaki ortaklarınız Türkiye'deki iki yüzlülüğü görmek durumunda. O yüzden bu boş işlerle uğraşmayacaklar. Bizi bir adım geri attıramayacaklar, attıramazlar. Ben Türkiye'deki "yapamazsın" dedikleri her şeyi de yapıyorum. Avrupa'da "yapamazsın" dediği her şeyi de yapıyorum. Bu mücadelemizde hem Türkiye'de büyük bir destek görüyor, hem de dünya Türkiye'yi bizim gözümüzden çok daha iyi anlıyor.
" Biz Türkiye'yi güçlendirmek amacıyla Bir mücadele veriyoruz; Erdoğan ise kendi iktidarını sürdürmek adına mücadele ediyor "
CHP'nin dediği gibi bir Türkiye olursa; Türkiye, Avrupa'nın bir parçası olacak. O zaman ne vize problemi kalacak, ne düşük maaş problemi kalacak, ne işsizlik problemi kalacak. Türkiye'nin bir aylık eylül ayındaki enflasyonu, Avrupa'nın bir yıllık enflasyonundan fazla. Türkiye'de biz hep konuşuyoruz ya, emekli maaşı iki çeyrek altın alıyor. Dün burada baktırdım, sekiz buçuk çeyrek altın alıyor. Şimdi bir anda demokratik ülkelerin ulaştığı standartlar, bir yanda AK Parti'nin Türkiye'ye getirdiği nokta. O yüzden bu işleri geçsin. "Benim bir elim yağda, bir elim balda olsun. Altımda dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inden iki tanesi olsun. Ben bin 500 odalı sarayda yaşayayım. Türkiye'de de gücümü arttırayım. Milleti bastırayım, halk sürünsün, perişan olsun. Biz halkı zengin etmek, halkı özgürleştirmek, Türkiye'yi güçlendirmek için bir mücadele veriyoruz; o kendi iktidarını sürdürmek için mücadele veriyor. Ben Erdoğan'ın altındaki lüks araçlara, oturduğu saraya değil; Türkiye'nin yarınlarına, geleceğine, demokrasisine ve demokrasiyle birlikte zenginleşmesine, güçlenmesine talibim. O yüzden otoriterleşen ve kendi iktidarıyla Türkiye'nin iktidarını takas yapmaya çalışan bir mücadele var. Ben bu mücadelede halkın tarafını temsil ediyorum, o sarayı temsil ediyor."
"Filistin ile dayanışma göstermek hepimizin boynunun borcu"
Özel, Filistin'de yaşanan ateşkes ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Planı hakkında da sorulara yanıt verdi:
"Erdoğan, "Önümüzdeki Mayıs ayında Gazze'ye gideceğim, Filistin'e gideceğim" dediğinin üzerine 10 yıldan fazla zaman geçti. Gazze'ye gitme konusunda kendisine son yaptığımız çağrıda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni olağanüstü oturuma çağırdığımız zaman bütün liderlerle birlikte "gidelim" demiştik. O zaman Trump planı yoktu, ateşkes yoktu ama Türkiye'deki bütün liderler Filistin'e gitmek isterse bir şekilde giderdik. Erdoğan'ın buna ev sahipliği yapmasını cumhurbaşkanı olarak söyledik. O zaman bu önerimizi duymadı bile. Şimdi şartlar olgunlaştığında Gazze'ye gidecekse eğer, bu kötü bir şey değil. Gazze'ye dünyanın bütün liderlerinin gitmesi lazım. Ben Sosyalist Enternasyonel'deki toplantıda bu çağrımı daha önce de yapmıştım, bu sefer de yeniledim. Uçağımızın kuyruk numarasına kadar belli ama İsrail hava sahasının kapalı olduğu o süreçte bize izin vermediler. Tüm yolları denedik ve denemeye devam ediyoruz. Filistin ile dayanışma göstermek hepimizin boynunun borcu.
" Ateşkes sürecinin dikkatlice Takip edilmesi gerektiğini vurguladı. "
Erdoğan'ın bu süreci samimiyetle yürütmediğini, Netanyahu'ya "savaş kahramanı" diyen Trump ile birlikte yürüttüğünü, Trump'ın normalde iki devletli çözümü ortadan kaldıracak olan, hatta Gazze'yi kendisi Amerika adına ilhak edecek olan bir planın yürütümünde olduğunu biliyoruz. İki yılda 67 bin kişi ölmüş, yarısından fazlası kadınlar ve çocuklar. Bir damla daha kan akmasın diye en kötü ateşkes, en eksik ateşkes; savaştan iyidir diyerek buna destek verdik ama içinde bulunduğumuz bütün yapılara da söylüyoruz, bu ateşkes sürecinin çok dikkatle takip edilmesi lazım. Bir oldubittiye, oranın ilhakına, Amerika'nın orada fiili durum yaratıp onu kalıcılaştırmasına ve iki devletli çözümün önünde büyük bir engel oluşturacak yeni bir statikko inşa etmesine karşı çok dikkatli olunması gerekiyor.
" "Keşke Filistin'de barışın teminatı Mehmetçik olsa..." diye ekledi. "
Bugünkü planlamada Türk askeri oraya İsrailli hayatını kaybetmiş askerlerin naaşlarını aramak üzere gibi bir hazırlık içindeler. Ben bundan bahsetmiyorum ama Türk askerinin orada keşke Birleşmiş Milletler burada bir şey yapsa ama Trump orada Birleşmiş Milletler'i tarif etmiyor başka şeyler tarif ediyor ve belli ülkelerden, belli askerleri alıyor ve İsrailli askerlerin cenazelerini aramak için, teslim etmek için falan. Türkiye'nin orada barışı,ateşkesi izlemek ve özgür Filistin'in teminatı olmak üzere yer alması gerekir. Eğer gerçekten oraya doğru katkı sağlayacak bir şekilde askerimizin yollanması söz konusu olursa zaten bunu yaptığım tüm konuşmalarda da ifade ettim, buna gerekli desteği veririz. Keşke Filistin'de barış'ın teminatı mehmetçik olsa ama Trump'ın planlarında Mehmetçik'e böyle bir pozisyonlama yerine bir başka pozisyonlama var gibi görünüyor. Takip edeceğiz."
Kaynak:ANKA