Prof. Dr. Cenk Yaltırak: 6,2’nin büyük depreme etkisini anlayabilmemiz için artçıların bitmesi lazım
Deprem bilimci Prof. Dr. Cenk Yaltırak, İstanbul’u da etkilemesi beklenen büyük Marmara depremi ile ilgili "Maslak civarındaki evler yıkılacaksa İstanbul’da kimsenin hayatta kalma şansı yok ama böyle bir deprem oluşturacak fay ya da birikim yok. En kötü senaryo olan 7,8’de bile İstanbul’un sağlam zeminlerinde 23 Nisan’da kıyıda hissedilen 0.2g ivmeyi ancak görüyoruz. 6,2’nin büyük depreme etkisini anlayabilmemiz için artçıların bitmesi lazım” dedi.
Cansu Çamlıbel’in T24’te yayımlanan söyleşinde Deprem bilimci Prof. Dr. Cenk Yaltırak, 23 Nisan’daki 6,2’lik Silivri depremi sonrası başlayan tartışmalarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Yaltırak’ın argümanına göre İstanbul’u yıkacak bir fay yok ama Marmara’da geniş bir alanı etkileyecek 7 ila 7,8 büyüklüğünde bir deprem üretebilecek faylar var ve bunlar henüz kırılmadı.
“23 Nisan’daki o büyük deprem değil, orta büyüklükte bir depremdir"
İstanbul’u da etkileyecek büyük Marmara depremi için maksimum büyüklüğün 7,8’den büyük olamayacağını ifade eden Yaltırak, çok daha küçük de olmayacağının altını çizdi ve şunları söyledi:
“Deprem tarihini okuduğumuzda periyodik varsayım bize büyük depremin bir yerleri yıkma şartı olduğunu söylüyor. Bu 6,2’likte hiçbir yer yıkılmadı. Mesela 1766'dan önce yapılmış tarihi binalar var, onların hiçbiri yıkılmadı. Demek ki bu o büyük deprem değil. 23 Nisan’daki orta büyüklükte bir depremdir. İstanbul’daki tarihi binaların ne kadar yıkıldığı ne zaman yıkıldığı hakkında makaleler ve doktora tezleri var. Mesela Deniz Mazlum’un çok güzel bir kitabı var 1766 onarımları hakkında. Bu fay mesela krip ediyorsa o zaman etmeyi unuttu da kitli mi kaldı? Marmara’da tarihsel veriler büyük depremlerden önce yeri belli olmayan orta büyüklükte depremlerin yaklaşık 10 yıl önce başladığını, sayılarının 2 ila 8 arasında değiştiğine dair kayıtlar var. Ama bunlar karmaşık bir düzende. Her segmentte karakteristik değil.”
“6,2’nin büyük depreme etkisini anlayabilmemiz için artçıların bitmesi lazım”
Yaltırak, Şener Üşümezsoy’un “Bu yüzyılda İstanbul’da 7 üzerinde deprem olma riski kalmadığı” yönündeki iddialarına ise şu yanıtı verdi:
Eğer bunun matematik karşılığını hesaplarsanız ana fayın bütününde olsa Mw 0.03 kadar moment düşer. 7,4 yerine 7,37’lik deprem olsa sismik kayıtlarda bu fark görülemez dahi. Bu depremin yıkıcı bir depreme negatif veya pozitif katkı yaptığını anlayabilmek için önce bu artçı depremlerin bitmesi lazım. Hangi alana yayıldığını görmek lazım. Onların toplam enerjisine bakmak lazım. Ve bu toplam enerjinin çevreyi nasıl değiştirdiğini görmek lazım. Yani depremin ertesi günü bunu söyleyecek hiçbir veri yok aslında teknik olarak. Bunu söylerseniz bilime dayanmayan bir yorum yapmış oluyorsunuz.
Yaltırak, Çamlıbel’in “Bazı çok meşhur meslektaşlarınızın dediği gibi herkes İstanbul’u terk mi etmeli” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“7,8’lik senaryoya baktığımız zaman İstanbul'un sağlam zeminlerinde ve kuzeye doğru olan alanlarında 0.2G ancak görüyoruz. Ama bu mevcut azalım ilişkilerine göre. İyi niyetle o en ileri senaryoda dahi sağlam zeminlerde bu 23 Nisan’daki 6,2’lik depremde kıyı alanlarında gördüğümüz ivmeleri görüyoruz. Demek ki 7,8’de bile İstanbul'un büyük bir kısmındaki doğru yapılmış, müdahale edilmemiş veya az katlı, ağırlığı az olan binalar daha az etkilenecekler. Yani deprem her yeri aynı ivmeyle vuracakmış, her yerde aynı yıkım olacakmış gibi anlatmak doğru bir şey değil. Yani siz Yedikule'ye, Fatih'e, Zeytinburnu'na, işte Haliç'in kıyılarına, ondan sonra İstanbul'un vadilerine, Kağıthane'ye, Kasımpaşa'ya, Büyükçekmece’ye, Küçükçekmece’ye öncelik vermeyip her yer bu alanlar gibi etkilenecekmiş gibi konuşursanız doğru bir şey yapmıyorsunuz. Kimse öncelikli olarak konuşulması gereken bu saydığım alanları hak ettiği kadar konuşmuyor çünkü oralar rant getirmiyor. Gidiliyor sağlam yerlerdeki binalar dönüştürülüyor ve böylece milli servet israf edilmiş oluyor. Çünkü o binaların çökme ihtimali yok. Belki hafif hasarla atlatacaklar. Belki güçlendirmeyle kurtarılacaklar. Ama ne yapıyorsunuz? İşte geliyorsunuz Beykoz'u, Sarıyer'i, Beşiktaş'ı, Şişli'yi baştan aşağı yeni binalarla donatıyorsunuz. Hem fiyatları arttırıyorsunuz hem kiraları arttırıyorsunuz. Şehir yaşanmaz hale geliyor. Aradaki uçurum artıyor.”
Kaynak:Haber Merkezi