Sedat Peker’in ifşalarındaki bu dosyalar ne zaman açılacak?
Gazete Pencere- Paramount Oteli'ne "çökülmesi" olarak bilinen olay kapsamında yürütülen soruşturma kapsamında otele el konuldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, otelin bağlı bulunduğu Bodrum Otel İşletmeleri Anonim Şirketi’ne (Paramount Otel) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak atandığını açıkladı.
Soruşturma kapsamında, Sezgin Baran Korkmaz ve Cihan Ekşioğlu’nun da aralarında bulunduğu toplam 7 kişi hakkında gözaltı, arama ve el koyma kararı çıkarıldı.
Paramount Otel, Türkiye’nin gündemine ilk kez Sedat Peker’in 2021 yılında yaptığı ifşalar sonrası gelmişti. Peker, otelin “çöktürülerek el değiştirdiğini” iddia etmişti.
Otel, Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD’de tutuklanmasının ardından 2023 yılında Şaban Kayıkçı’ya geçmiş, kısa süre sonra ise mühürlenmişti.
Sedat Peker’in ifşa videolarında gündeme getirdiği Paramount Oteli “çökülmesi” dosyasının açılmasından sonra akıllar tek soru var; Peker’in ifşa videolarındaki diğer dosyalar ne olacak?
MEHMET AĞAR
Eski Adalet ve İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü.
Ağar'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığı dönemde, sol görüşlü birçok kişinin işkence gördüğü ya da öldürüldüğü iddia ediliyordu.
Bazı olaylar yargıya da taşındı ve bundan dolayı ceza alan polisler de oldu. Ancak bunların ucu Ağar'a dokunmadı.
Ağar'ın sesini televizyonda duyduklarında basına konuşup Ağar'ın işkencecileri olduğunu öne sürenler oldu.
Ağar 2016'da ise bu dönemle ilgili, "sol örgütlerin arkasında Rusya'nın olduğunu düşündüğünü, öyle şartlandığını ancak sonra Sovyetler'in bir tek TKP'yi desteklediğini gördüğünü, TKP üyelerinin de ellerine bıçak bile almamış, düzgün fikir insanları olduğunu" söyleyecekti.
1993 yılında, henüz 42 yaşındayken Emniyet Genel Müdürü oldu. Uğur Mumcu o yıl öldürüldü. Eşi Güldal Mumcu, bir görüşmelerinde Mehmet Ağar'ın cinayetle ilgili olarak "Öyle bir iş ki, bir duvar gibi. Bir tuğla çekersek duvar yıkılır" dediğini söyledi. Ağar ise bu sözleri söylediğini inkar etti.
1996'da İkinci MİT Raporu'nda Ağar doğrudan hedef alınmıştı. Rapor "Emniyet Genel Müdürlüğü'nce PKK ve Dev-Sol'a karşı faaliyetler için kullanılıyor görüntüsü ile özel bir suç ekibi teşkil edilmiştir" cümlesiyle başlıyordu.
İkinci cümlede, "Tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet gibi suçların içinde olan bu grup genellikle eski Ülkücülerden teşekkül etmiştir" deniyor ve ardından ekleniyordu:
"Grup doğrudan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bağlı olup Em. Gn. Md. Müşaviri Korkut Eken tarafından sevk ve idare edilmektedir."
Grup üyelerinin "teröre karşı faaliyet" görünümünde yurt dışına gidip gelerek uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı iddiası da yer aldı raporda.
Bu arada raporda, Sedat Peker'in de ismi "Ülkücü faaliyetler" notuyla yer alıyordu.
Öte yandan 1990'ların ikinci yarısında uyuşturucu kaçakçılığından hüküm giyen Hüseyin Baybaşin de o dönemde Mehmet Ağar'ın uyuşturucu kaçakçılığı içinde yer aldığını, bir marinayı kullanarak, yat limanı yakınlarında demir atan büyük gemilere mal yüklendiğini öne sürüyor ve ısrarla "Ağar, servetinin kaynağını açıklasın" çağrısı yapıyordu.
Sedat Peker Uğur Mumcu cinayetinin sorumlusu olarak Mehmet Ağar'ı işaret etti.
Peker ayrıca kendisine karşı yürütülen operasyon için "taşeronluğunu derin devletin başı Ağar ve Pelikancılar yaptı" dedi.
TOLGA AĞAR
Mehmet Ağar'ın oğlu, AKP Elazığ Milletvekili.
Sedat Peker videolarında Tolga Ağar'ın Nusret Gökçe'yi kurşunlattığını, Yeldana Kaharman'a cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etti.
Tolga Ağar ise bu iddialara "Şahsıma yönelik iftiraları şiddetle reddediyorum. Şaibe yaratarak, ima yoluyla beni suçlamaya çalıştığı adı geçen gazeteciyi tanımam. Konu adli makamlarca soruşturulmuş ve hukuki süreç tamamlanmıştır. Konunun şahsımla uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır" diye yanıt verdi.
Tolga Ağar, Sedat Peker'in yedinci videosunun ardından yaptığı paylaşımda ise "Biz vatan, devlet, bayrak, namus ve şeref için ölmeyi göze alanların torunlarıyız, çocuklarıyız. Varsa aynı şerefte aynı yürekte olan hodri meydan" ifadelerini kullandı.
ERKAM YILDIRIM
Türkiye'nin son başbakanı Binali Yıldırım'ın oğlu. Peker, Erkam Yıldırım'ın Venezuela'ya giderek iki ülke arasındaki uyuşturucu rotasını görüştüğünü öne sürdü. Peker, 2020'de Kolombiya'da 4,9 ton kokain yakalanmasının ardından Yıldırım'ın uyuşturucu için yeni bir rota aradığını iddia etti.
Erkam Yıldırım kuru yük taşımacılığı yapan bir denizcilik şirketi kurmuştu.
Bu iddianın ardından açıklama yapan AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, "Oğlum Venezuela'ya gitmiştir. Orada bahsedildiği gibi Ocak'ta, Şubat'ta değil; geçen sene Aralık ayında gitmiştir. Beraberinde de Covid ile mücadele amacıyla orada ihtiyaç sahiplerine test kiti, maske gibi birtakım malzemeler götürüp dağıtmıştır. Ziyaret amacı da bundan ibarettir" dedi.
Erkam Yıldırım da Peker hakkında suç duyurusunda bulundu.
HALİL FALYALI
Sedat Peker, Erkam Yıldırım'ın Kıbrıs'a gittiğinde Halil Falyalı'nın misafiri olduğunu ve Falyalı'nın "uyuşturucu para trafiğini yönettiğini" iddia etti.
Kuzey Kıbrıslı iş insanı Falyalı, Ada'nın kuzeyinde otel ve kumarhane işletmecisi olarak tanınıyor. Falyalı kendisinden "1986'da ilk Ferrari'yi ben aldım Kıbrıs'ta, ilk Rolls-Royce'u da ben aldım" diye bahsediyor.
2016'da Türkiye'de bir yasa dışı bahis operasyonuna dair haberde, Falyalı'nın "Türkiye'yi yıllık 12 milyar dolara zarara sokan bahis çetesini koruduğu" aktarılmıştı.
Peker'in iddiaları üzerine Cüneyt Özdemir'in YouTube yayınına katılan Falyalı "Bu bahsi geçen insanların hiçbirini tanımıyorum. Hayatımda 3 kilometre yakınlarına bile gelmedim, görmedim, tanımıyorum" dedi.
Falyalı'nın ABD tarafından kara para aklama ve uyuşturucu ticareti nedeniyle arandığına dair haberler Türk basınında yer almıştı.
KUTLU ADALI
Sedat Peker'in videolarında adı geçen bir diğer Kıbrıslı ise, 1996'da öldürülen gazeteci ve yazar Kutlu Adalı.
Sedat Peker, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve emekli yarbay Korkut Eken'in, Kutlu Adalı'yı öldürtmek için kendisinden tetikçi talep ettiğini iddia etti.
Peker, bu talep üzerine kardeşi Atilla Peker'i Kıbrıs'a gönderdiğini, ancak sonradan Korkut Eken ile görüştüğünde "başka bir ekibin Adalı'yı öldürdüğünün söylendiğini" aktardı.
Adalı, ikon müzesi olarak değerli eserlere ev sahipliği yapan St. Barnabas Manastırı'nda 14 Mart 1996'da yaşanan silahlı bir baskını araştırmasının ardından tehditler aldığını açıklamış, 6 Temmuz 1996'da ise 61 yaşında suikasta uğramıştı.
Adalı, baskından 9 gün sonra yayımladığı haberinde, tarihi manastırdaki baskında Kuzey Kıbrıs'ın Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na bağlı araçların kullanıldığını ileri sürmüştü.
Kuzey Kıbrıs makamlarının cinayetle ilgili soruşturmasının sonuç vermemesi üzerine Adalı'yı kimin öldürdüğü belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye aleyhine dava açtı.
Adalı'nın avukatı, mahkemede, Kutlu Adalı'nın "Türk İntikam Tugayı" ve/veya "Bozkurtlar" hareketi tarafından öldürülmüş olduğuna dair ipuçları bulunduğunu, bu teşkilatların "Türk polisi ve Türk mafyasıyla doğrudan ilişki içinde olduklarını" öne sürdü.
Türkiye adına savunma yapan avukat Zaim Necatigil ise, savunmasında İlkay Adalı'nın "eşinin ölümünden Türkiye'nin sorumlu olduğuna" dair iddiaları "spekülasyon" olarak niteledi.
31 Mart 2005'te AİHM, "cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı" gerekçesi ile mahkum ettiği Türkiye'yi 95 bin euro para cezasına çarptırdı.
Kuzey Kıbrıs'ta ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili soruşturmanın yeniden açılmasını talep etti.
KORKUT EKEN
Sedat Peker'in Kutlu Adalı cinayetiyle ilişkilendirdiği Korkut Eken, Türkiye'de 1990'larda adından sıkça bahsedilen bir kişiydi.
O tarihlerde Emniyet Genel Müdür Müşavirliği gibi kritik görevlerde bulunan Eken'in adı, Eylül 1996'da, yani Susurluk kazasından yaklaşık 1,5 ay önce düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan İkinci MİT Raporu'nda şöyle geçmişti:
"Emniyet Genel Müdürlüğü'nce PKK ve Dev Sol'a karşı faaliyetler için kullanılıyor görüntüsü ile özel bir suç ekibi teşkil edilmiştir. Tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet gibi suçların içinde olan bu grup genellikle eski ülkücülerden teşekkül etmiştir. Grup doğrudan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bağlı olup, Emniyet Genel Müdür Müşaviri Korkut Eken tarafından sevk ve idare edilmektedir. Grup üyelerine Emniyet Genel Müdürlüğü'nce 'Polis' hüviyeti ve 'Yeşil Pasaport' verilmiştir. Bahsi geçen grup, teröristlere karşı faaliyetlerde bulunma görünümünde Almanya, Hollanda, Belçika, Macaristan ve Azerbaycan'a gidip gelmekte, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktadırlar."
Susurluk kazasının ardından hazırlanan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu'nda, Susurluk kazasıyla birlikte gündeme gelen ancak halen tam olarak aydınlatılamamış konuların en önemlileri arasında yer alan kayıp silahlar meselesinde de Eken'in adı geçmişti.
Raporda Eken'in "Silahları nereye verdiğimi söyleyemem. Çünkü devlet sırrıdır" sözleri eleştirilmişti.
HAKAN ÇALIŞKAN
Sedat Peker, intihar eden Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan'ın ölümünden Süleyman Soylu'nun sorumlu olduğunu öne sürdü.
Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan, 31 Temmuz 2017'de makamında ölü bulunmuştu. Olayın, Soylu'nun oğlunun arkadaşının gözaltına alınması sonrası yaşanan bir dizi olayla ilişkili olduğu iddia edilmişti.
Ahmet Şık'a konuşan Hakan Çalışkan'ın bağlı olduğu İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan bu olayın ardından "Merhum emniyet müdürümüzün başarılı ve kendisini intihara sürükleyecek herhangi bir sorunu olmadığını bildiğimiz bir kişi olduğunu söyleyeyim" demişti.
Kaynak:Haber Merkezi