“Son Derece İyimserim”
Her sabah “Merhaba kâinat” diyerek yayına başlayan Açık Radyo ekibi RTÜK’ün aldığı lisans iptali kararının ardından dün son kez dinleyicilerine seslendi. Yayını ironik bir biçimde “Merhaba” diyerek sonlandıran radyo ekibi sosyal medyadan da kapanmalarını necefli maşrapayla duyurmuştu.
TRT’de teknik aksaklıklar olduğu dönemde ekranda çıkan ve arızanın yakın zamanda çözüleceğini anlatan maşrapa görüntüsü Açık Radyo dinleyicilerine mizahi bir gönderme niteliğindeydi. Dinleyicilerine “Enseyi karartmaya gerek yok, mücadelemiz devam edecek” mesajını veren ekibin kapısını çaldık. Ömer Madra, İlksen Mavituna ve Didem Gençtürk sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle bilmeyenler için Açık Radyo’nun karasal yayınının durdurulması ne anlama geliyor? İnternetten yayın yapabileceğinizi düşünmüştüm ancak o da mümkün değil. Neden?
İlksen Mavituna: Karasal yayın dünyada yaygın olan ve en geniş erişime ulaşan yayın biçimi, FM yayını. Karasal yayın, internet yayını ya da son dönemde platformların devreye girmesiyle isteğe bağlı yayıncılık var ya da platform olmak için gereken lisanslar var. Karasal yayın en klasik hali. 1995 yılında Açık Radyo kurulduğunda o dönem internet yayıncılığı yoktu. Yıllar içinde teknolojinin ve ekonomik sistemin gelişmesiyle diğer türler ortaya çıktı. Biz 2001 yılından bu yana webde de yayın yapıyoruz. Tam olarak karasal yayıncılık lisansımızın bize tanımladığı haklar doğrultusunda yaptığımız bir yayıncılıktı bu ama karasal yayıncılık lisans iptali gerçekleştiğinde o da gitmiş oldu.
“KARASAL YAYINCILIKTA HERKESE SESLENME İMKANIMIZ VAR”
Bu sürecin sinyalleri alındığında internet için hemen başvuru yapsanız olmaz mıydı? Tabi bunu tercih de etmeyebilirsiniz. Bir yandan da hukuki süreç devam ediyor.
İ.M: Karasal yayının çok başkaca anlamlara da geldiğini düşünüyoruz.
Ne gibi? Açalım isterseniz bunu.
İ.M: Açık Radyo’nun başından bu yana iddiası olan kamu yararına yayıncılığı en iyi karşılayacak yayın, karasal yayın. İnternetten yayıncılık ya da isteğe bağlı yayıncılıkta bu özel iletişime giriyor. Bir İstanbul radyosu olarak bütün şehre herkesin erişebileceği şekilde yayın yapıyoruz. Son dönemde diğer yayın türleri için bir fanus benzetmesi yapılıyor. Yani belirli eğilimleri olanların bir araya geldiği platformlar. Karasal yayıncılık bizi bundan çıkarmaya yarıyordu, herkese seslenme imkânımız oluyordu. Bunun yayıncılara getirdiği sorumluluklar da vardı. Kamuya açık bir yayın yaptığınız zaman editoryal içeriğe de başka türlü bakmak zorundasınız. Açık Radyo’nun da kendine biçtiği pedagojik ve enformatif görev de buradan itibaren tanımlanıyor. Kâinatın tüm seslerine açık olmakla birlikte herkese de hitap edebilmeye dair editoryal kaygı Açık Radyo’nun çeşitliliğini de sağlayan kaygılardan birisiydi.
“BÜYÜK BİR RİYAKARLIK VAR!”
“Açık Radyo parklar, ormanlar gibi müşterektir” diye bir ifadeniz var. Kamunun gücünü yitirdiğimiz, her şeyin özelleştiği bir ortamda, ormanlarımızın uluslararası maden sahalarına açıldığı bir ülkede Açık Radyo’nun başına gelenler bir tesadüf olabilir mi? Bu durumu bir bütünün parçası olarak anlamaya çalışıyorum. Siz buna katılır mısınız?
Ömer Madra: Doğru bir yaklaşım ama Türkiye’ye özgü değil! Şüphesiz Türkiye’de de var ve artarak devam ediyor ama dünyanın da dört bir tarafında en büyük problem canlılar alemi açısından 500 milyon yıldan beri gördüğümüz en büyük tehlikede olduğumuz söyleniyor. Dünyanın önde gelen bilim insanları neredeyse yüzde 99’u küresel iklim krizinden söz ediyor. Bunu inkâr edenler bir tek siyasetçiler ve büyük maden şirketleri ya da petrol, gaz, kömür şirketleri. Onların doğrultusundan çıkmayan iki şey; medya ve siyasetçiler. Biz 30 yıldan beri bu konuda yayınlar yapıyoruz. Türkiye’de de giderek artan otoriter eğilimlerin bir parçası bu. Açık Radyo buna öteden beri değinen, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmeye çalışan bir mecra ama aynı zamanda dünyada da bu bastırılmaya çalışılıyor. Büyük bir riyakarlık var. Bütün ülkeler Kyoto sonra Paris’te taahhütte bulundu, ama verdikleri sözü yerine getirmiyorlar. Bu yalanların ortaya çıkmasında rolümüz olduğu için böyle bir kaygının da hâkim olduğunu düşünebiliriz.
Bu ülkeler savaşı destekliyor. Küresel ısınmadan, doğadan söz ediyorlar ama bir yandan da savaş var. Bu ikiyüzlülük değil mi?
Ö.M: Tamamen ikiyüzlülük. Silah endüstrisinin, atılan bombaların doğaya muazzam bir etkisi var. Türkiye’de iktidarın savaş endüstrisinde yatırımları var. Ayrıca kömürü durdurma kararını bile yerine getirmedi.
Böyle bir gündemleri olmadığı için olabilir mi?
Ö.M: Gündemleri yok. Bu sene Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP) Azerbaycan’da yapılacak. Azerbaycan’da bu konferansı düzenleyen Socar şirketi. Yani Azerbaycan’ın resmi fosil yakıt şirketi. Bunun da payı olduğunu düşünmek mümkün. Bu istisnai bir durum değil!
Hukuki tarafı da tutarlı olmayan, Anayasa Mahkemesince de aslında Hrant Dink Vakfı’nın başvurusu üzerine de bize isnat edilen suça bence ipe sapa gelmez gerekçenin vurgulanmasının sebebi de bu. Hukuki mücadelemiz devam ediyor.
“KARAR RADYONUN ÖLÜM FERMANI”
Size isnat edilen suçla ilgili RTÜK’e bir açıklama da gönderiyorsunuz ama onu da dikkate almıyorlar değil mi?
İ.M: Evet o konudaki dilekçemiz lisans iptaline dair kararda zikredilmiyor. Kaldı ki cezanın yarısı olan para cezası ödenmiş olmasına rağmen lisans iptali kararında bu da anılmıyor. Sadece e-tebligat mecrasında iletilmiş olan ve bizim ulaşamadığımız belgede bize dikte edilen yayın durdurma tarihlerine riayet etmediğimiz gerekçesiyle, sadece bu gerekçeyle lisans iptal edildi. Bu lisans iptali kararı alınmadan önce bir başka dilekçe daha göndermiş yeni tarih talep etmiştik. Bu da hesaba katılmamış gibi gözüküyor. Kasti durum mu var yoksa bürokratik bir durum mu var bilemiyoruz.
Lisans iptali kararının bize tebliğ edilmesinde şöyle bir etken de var: Türkiye’de görsel ve işitsel belirli standardı sağlaması gereken bir kurumun ilkeleri arasında şayet ifade özgürlüğünün korunması başat pozisyonda olsaydı bu karar bu kadar teknik açığa rağmen verilemezdi. Muhalefet oyu veren üyelerin de söylediği bu. Bu raporlama süreçlerinde bu kadar şey eksikken böyle bir cezanın yani radyonun ölüm fermanı anlamına gelebilecek bir cezanın uygulanması aslında orantısız bir gücün uygulanması demek.
29 yılda 69 ödülünüz var. Çok yakın zamanda da İzmir’de basın özgürlüğü ödülünü aldınız ve hemen ardından radyo kapatıldı.
Didem Gençtürk: İlginç bir gündü. Basın kampında çok fazla paneller vardı ve medyanın sorunları, basın ve ifade özgürlüğü konuşuluyordu. Basının alanının ne kadar çok daraldığını konuşurken böyle bir haber alıp üstüne basın özgürlüğü ödülünü almak ilginçti.
Düşünce özgürlüğü radyonun da temel ilkesi. Türkiye’nin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz ve sizce nereye gider bu durum?
Ö.M: Cevaplaması zor bir soru. Yakın bir zaman öncesinde Science gibi itibarlı bir bilim dergisinde çıkan bir araştırmanın sonucuna göre bütün muhalefet hareketlerinin, isyanların en önemli başarı şansının nüfusun belirli bir kesimine ulaşmasıyla olacağı söyleniyor. Dünyada da Türkiye’de de sokak eylemleri bastırılıyor. Bazı yerlerde de belirgin başarılar var. Totaliter, otokratik düşünce özgürlüğüne karşın şiddet kullanmaksızın tamamen barışçıl bir şekilde belirli bir başarıya ulaşan hareketler görülüyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 25’inin tepkisini belirtmesi rejimleri de değiştirebilir. Dünyada sağ eğilimler artıyor ama buna rağmen tepkilerin örgütlenebildiği yerlerde sonuç almak mümkün. Ben son derece iyimserim. Dün bin küsur insanın bizim küçük avlumuzda birikmesi, kalabalığın sokağa uzanması ve bizi desteklemesinin yüreklendirici olduğu kanaatindeyim.
D.G: Karasal yayın mücadelemiz hukuki anlamda sürecek. Bunun peşini bırakmayacağız. Dijital opsiyonlar her zaman var. Bunlar için de çalışıyoruz. Hazırlığımız da var. Hukuki müracaatlarımız da var. Uzun bir ayrılığı biz de istemiyoruz.
Ö.M: Birkaç gün sonra yayına gireceğimizi düşünüyorum. Yine lisans alarak başka dijital yayın sistemlerini devreye sokacağız.
AÇIK RADYO NEDEN KAPATILDI?
Açık Radyo’nun 24 Nisan 2024 tarihinde yayınlanan “Açık Gazete” adlı programına, RTÜK tarafından 22.05.2024 tarihinde beş gün program durdurma ve üst sınırdan para cezası verilmişti. Üst Kurul kararındaki ifadeye göre; “… yayına katılan konuğun “…Ermeni, yani Osmanlı topraklarında gerçekleşen tehcir ve katliamların, soykırım olarak adlandırılan katliamların 109. Yıldönümü, sene-i devriyesi. Bu yıl da yasaklandı biliyorsunuz Ermeni soykırım anması” şeklindeki ifadeleriyle ilgili olarak programcıların, bir düzeltme girişiminde bulunmamasının kamusal sorumluluk ve sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağdaşmadığı gibi toplumu kin ve düşmanlığa tahrik eden ve toplumda nefret duyguları oluşturabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır” denilmişti. Elektronik olarak gönderilen tebligatın dijital ortamda açılamaması nedeniyle yayın durdurma kararını uygulayamayan Açık Radyo, kararda para cezası da bulunduğu için cezanın ilk ödemesini gerçekleştirmiş ve RTÜK’e durumu aktaran, yayın durdurma için yeni tarih belirlenmesini talep eden bir dilekçe yazmıştı. Ancak RTÜK, dilekçeye yanıt vermeden, tebliğ edilen günlerde yayınlar durdurulmadığı için 03.07.2024 tarihli kurul toplantısında radyonun yayın lisansını iptal etme kararını almıştı.
Kaynak:Eda Yılmayan