TİP'ten TBMM'de Yargıtay kararına karşı basın açıklaması

TİP'ten TBMM'de Yargıtay kararına karşı basın açıklaması
TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Can Atalay hakkında ihlal kararı veren AYM'nin kararı uygulamaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması sonrası TBMM'de basın...

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Can Atalay hakkında ihlal kararı veren AYM'nin kararı uygulamaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması sonrası TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararına karşı basın açıklaması düzenledi. Yargı darbesine karşı kararlı bir şekilde direneceklerini ve bu girişimi püskürteceklerini ifade eden TİP Genel Başkanı Baş, "Buradan yurttaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum. Elbette bu dayatmalara karşı direneceğiz ama mutlaka yurttaşlarımızın desteğine katkısına ihtiyacımız var. Halk iradesinin ezilmesine izin vermeyeceğiz ve kaynağı belli olmayan, kaynağı halk olmayan, elinde güç bulunduran bu gayrimeşru odakların darbe girişimini kararlılıkla püskürteceğiz." dedi.

TİP Sözcüsü Kadıgil ise Mehmet Uçum'un "Yargıtay'ın kararı turnusoldur. Kim milli yargıdan yana kim değil belli olur" sözlerine sert tepki gösterdi. Kadıgil Uçum'a "Bu ülkede Anayasa'yı savunmak ne zamandan beri gayrı milli oldu? Bize gayrı millilik dersi verecek son insan sizsiziniz." diye konuştu.

Erkan Baş'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Hiç lafı eğip bükmenin gereği yoktur. Dün açık bir yargı darbesi girişimiyle karşı karşıya kaldık. Yargıtay 3. Ceza Dairesi bir karar metni açıklamış biz karar demekte gerçekten çok zorlanıyoruz. Yargıtay Ceza Dairesi kararı olarak açıklanan bu metin hukuken yok hükmündedir. Şimdi, karar demişler gereği düşünüldü dedikten sonra. 3 karar yazılmış sözde. Birincisinde Anayasa Mahkemesi'nin anılan kararına uyulmamasına demişler. Yargıtay 3. Ceza Dairesi diyor ki AYM'nin aldığı kararın uyulmamasına karar verdik.

Anayasa 153. maddesi, AYM kararları kesindir diye başlıyor. Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını idari makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar diye bitiyor. AYM kararları kesindir tüm makamları gerçek ve tüzel kişileri bağlar nokta.

"Yargıtay diyor ki 'Anayasaya uymuyoruz' Beyler kimsiniz siz kimsiniz?

Şimdi elimizde bu Anayasa varken ve bu Anayasa hala yürürlükteyse Yargıtay 3. Ceza Dairesi diyor ki "Anayasa'ya uymuyoruz". Beyler kimsiniz siz? Kimsiniz? Anayasa ayaklar altına alınmıştır. Yetmiyor, ikinci karar "TBMM'ye bu karar ulaştırılsın Can Atalay'ın milletvekilliği derhal düşürülsün" Yok ya? Başka bir emriniz var mı? Hangi hakla, hangi yetkiyle? Bir de kararın öncesinde TBMM'ye parmak sallıyorlar. Daha önce gönderdikleri karar AYM 1 ay sonra aykırı bir karar vermiş olmasına rağmen uygulanmamışmış. Utanmadan, TBMM'nin suç işlediğini iddia ediyorlar, TBMM'yi tehdit ediyorlar. Beyler zaten bunu tartışıyoruz. Biz halk iradesinin üstünde bir irade yoktur diyoruz.

Yetmiyor, 3'üncü karar, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak. Ne yapmış AYM üyeleri? Anayasa'ya, yasalara daha önceki AYM kararlarına uygun bir biçimde Can Atalay ile ilgili karar vermişler.

Daha önce MHP'li Engin Alan için, CHP'li Mustafa Balbay için, HDP'li milletvekilleri için alınan kararın aynısını aldı AYM. Belli ki o gün güçleri yetmemiş, bugün kendilerini çok güçlü hissediyorlar, görevini yapan ve hepimiz açısından çok açık biçimde Anayasa'ya ve kendi kararlarına uygun bir karar alan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar.

"Bu yargı darbesine karşı en kararlı biçimde direneceğimizi açık ve net biçimde söylüyoruz"

Burası, hukukun falan bittiği nokta. Dolayısıyla bizim açımızdan bu noktada hukuki bir tartışma.

Tüm yurttaşlarımızın şunu bilmesi lazım. Dün itibarıyla açık net bir yargı darbesi girişimiyle karşı karşıyayız. Soru şudur, bu darbe girişimini püskürtecek miyiz püskürtmeyecek miyiz? Bu darbe girişimine karşı susacak mıyız susmayacak mıyız? Her birimizin, tüm siyasi partilerin, tüm milletvekillerinin ve altını çizerek söylüyorum tüm yurttaşlarımızın şu anda karşı karşıya olduğu soru budur. Biz çok açık ve net olarak bu yargı darbesine karşı en kararlı biçimde direneceğimizi ve halkın haklarını, halk iradesini sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi açık ve net biçimde söylüyoruz.

"Taş devri hukukuna geri dönmektir bu"

Beğenmeyebilirsiniz, AYM'nin pek çok kararı biz beğenmiyoruz, bu ülkede mahkemelerin verdiği pek çok kararın baskıyla alındığını düşünüyoruz. Bu kararları beğenmiyoruz ama bunlara ilişkin hukuk içerisinde etkin bir mücadele dışında bugüne kadar yaptığımız hiçbir şey olmadı. Eğer biz Yargıtay'ın bu uygulamasını olağan kabul edersek bu memlekette bundan sonra kim güçlü hissederse o istediğini yapar. Bu çok ama çok tehlikeli bir eşiğe geldiğimizi gösteriyor. Bu Yargıtay kararını kabul ettiğimiz anda bu memlekette bundan sonra kimin gücü kime yeterse… Taş devri hukukuna geri dönmektir bu. Bu iktidarın kimi unsurlarının açık ve net niyetinin bu olduğunu biliyoruz ama herkes de buna izin vermeyeceğimizi bilsin.

Türkiye bugünlere iktidarın hedef seçtiklerini haksız, hukuksuz, bazen yargısız hedef haline getirmesiyle geldi dolayısıyla buna karşı hep birlikte direnme çağrısı yaptık. Dün itibarıyla sanıyorum anlatmaya çalıştığımız şeyin aslında ne kadar derin bir sorun olduğu bu kez çok daha geniş kesimlerin kabul ettiği, gördüğü ve ne mutlu ki açık tavır aldığı haline gelmiştir. Belli ki kaynağı belirsiz birtakım odaklardan güç alan birileri bu dava özelinde yargıda biriktirdikleri güçle toplumu hizaya getirmeye, Türkiye'de kendilerine karşı teslim olmayan, mücadele eden herkese istedikleri zaman istedikleri her şeyi yapabileceklerini göstermeye çalışıyorlar. Biz, dün akşam saatlerinden bu yana Türkiye'deki pek çok saygın hukuk kurumunun pek çok siyasi partinin, yazarların, akademisyenlerin, düşünürlerin, aydınların, yurttaşların bu karar karşısındaki haklı tepkisini, dik duruşunu büyük bir mutlulukla karşıladığımızı paylaşmak isteriz.

"Mecliste grubu bulunan tüm muhalif siyasi partilerle görüştük"

Bugün sabah saatlerinde mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilerle, randevu talep ettik, görüşmeler gerçekleştirdik. Sırasıyla HEDEP, CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi gruplarını ziyaret ettik. Ziyaretlerimizde bir kere bu dün akşamki duruşları için tüm yurttaşlar adına her birine teşekkürlerimizi ilettik. Bundan sonraki sürece ilişkin görüş ve önerilerimizi paylaştık kendilerinin görüş ve önerilerini aldık. Bir kez daha kamuoyu huzurunda verdikleri destek için, dayanışma için teşekkür ediyorum. Bugünden itibaren önümüzdeki günlerde hep birlikte ortak kararlarımız doğrultusunda, birlikte geliştireceğimiz bir stratejiyle hareket etme konusunda açık olduğumuzu paylaştık ve bu doğrultuda bizim an itibarıyla gözlemimiz muhalif tüm siyasi partilerin net bir tutum içerisinde olduğudur. Kuşkusuz somut adımlar için, her birimizin her siyasi partinin kendi kurullarında değerlendirmeler yapma ihtiyacı var. Bugün Danışma Kurulu'nun toplanma çağrısı var bunu son derece önemli buluyoruz. Ardından birlikte değerlendirmeler yapacağız ve bu yargı darbesi girişimini umuyorum ki hep birlikte püskürteceğiz.

Bugün TBMM'nin olağan gündemine devam etmesi mümkün değildir. TBMM'ye düşen kendisine parmak sallayan bu odaklar karşısında dik duruşunu bir kez daha ortaya koymaktır. TBMM'ye düşen AYM kararının uygulanması konusunda ısrarcı olmasıdır. TBMM'ye düşen Anayasa'ya uygun bir biçimde tutum takınmasıdır. Biz bunun hep birlikte olması gerektiğinin altını çiziyoruz. Her siyasi partinin yaptığı açıklama, eylemler, sözler, çağrılar bunlar son derece kıymetlidir. Bizim bunun üzerine beklentimiz başta hukuk kurumları olmak üzere tüm demokratik kitle örgütlerinin, meslek örgütlerinin, sendikaların, emek örgütlerinin ve Türkiye'deki tüm siyasi partilerin ortak bir kararlılık içerisinde bu darbe girişimini püskürtmelidir.

"Bu gayrimeşru odakların darbe girişimini kararlılıkla püskürteceğiz"

Özel olarak TİP açısından da şunu ekleyebilirim; Biz bu birlikteliğin sağlanması için üzerimize düşen her tür görevi ve sorumluluğu sonuna kadar yerine getireceğiz. Bu birlikteliğin sağlanması için elimizdeki bütün olanakları seferber edeceğiz ve en önemlisi buradan yurttaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum. Siyasetin sadece Ankara'daki meclis koridorlarına sıkıştığı bir tabloda devlet gücünü eline geçirmiş olanların Anayasa'yı ayaklar altına alarak istediğini yapabileceklerine dayatmalarına karşı elbette siyasi partiler olarak, elbette kitle örgütleri olarak hukuk örgütleri olarak direneceğiz ama mutlaka yurttaşlarımızın desteğine, katkısına ihtiyacımız var. Her bir yurttaşımız şu anda tehdit altındadır. Dolayısıyla yanındaki eşini, dostunu, kardeşini bu tehditle yaşamaya terk etmemesi gerekiyor birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Halk iradesinin ezilmesine izin vermeyeceğiz ve kaynağı belli olmayan, kaynağı halk olmayan, elinde güç bulunduran bu gayrimeşru odakların darbe girişimini kararlılıkla püskürteceğiz."

Erkan Baş'ın ardından TİP Sözcüsü Sera Kadıgil söz aldı. Kadıgil'in konuşması şu şekilde:

Sera Kadıgil: Utanmadan başına Türk Milleti adına yazılan bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıyayız

Bir hukukçu sıfatıyla hukukun üstünlüğüne, Anayasa'yı koruyacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş 599 milletvekilinden biri olarak hukuka dair söyleyebileceğimiz aslında hiçbir şey yok. Ortada hukukla ilgili tartışabileceğimiz en küçük konu yok. Ama buraya bir hukukçu sıfatıyla çıkıp söz kullanmamın sebebi şu: Kendisini hukukçu sanan, hukukçu demiyorum hukukçu sanan ve koca koca sıfatları sırtında taşıyıp bu halkın iradesine arkamda yazan şu yazıya darbe yapabileceğini sanan AKP'li ve MHP'lilerden geçilmiyor ortalık. O yüzden onlara 2 satır cevap vermekle mükellefiz. Benim elimde bir karar var. Bu karar Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin aldığı karar. Bu bir karar değil arkadaşlar. Bu elimde gördüğünüz şeyin adı bir darbe girişimi belgesidir. Yargıtay 3. Dairesi'nde oturan 5 tane üstüne hakim cübbesi giymiş erkek, geçtiğimiz gün itibarıyla darbeye teşebbüs ediyor. Bu bizim konuyu abartmak için, dikkat çekmek için söylediğimiz bir şey değil. Şunu soranlar çok oluyor 'İlk defa mı Anayasa bu ülkede ayaklar altına alınıyor' Hayır. Daha önce de uygulanmadığı oldu. Daha önce de Anayasa'yı ihlal etmeye kalkanlar oldu. Açık açık söyleyeyim Erdoğan'ın 3'üncü kez adaylığı…

"Anayasa'yı uygulamadıklarına bir kılıf uydurma gereği bile hissetmiyorlar"

İki kere aday olabilir normalde Anayasa uyarınca. Üçüncü kez seçildi ve şuan orada oturuyor. Bu önümüzdeki sürecin geçirdiğimiz süreçlerden farkı şudur. İlk defa, tarihinde, 20 yıllık iktidarında AKP-MHP iktidarı gemi o derece azıya almışlardır ki artık Anayasa'yı uygulamadıklarına bir kılıf uydurma gereği hissetmiyorlar. Daha önce dedikleri gibi 'Tayyip üçüncü kez aday olabilir ama bakın aslında ikinci kez vs.' bunları uydurmaya gerek görmedikleri bir süreçteyiz artık. Artık açık açık üstünde hakim cübbesi olan insanların bu elimdeki kararla ben "Anayasa madde 153'ü takmıyorum, tanımıyorum. Ben Anayasa 153'ü ılga ediyorum" dediği ve utanmadan başına Türk Milleti adına yazdığı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıyayız.

"Siz bu cesareti, bu yüzü, bu hadsizliği yapacak cesareti kimden alıyorsunuz?"

Bu arkamda yazan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"' sözü sadece Mustafa Kemal Atatürk'ün sözü değil. Bu bizim Anayasamızın 6'ıncı maddesinin giriş cümlesidir. Türk milleti egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılır. Egemenliğin kullanılması hiçbir suretle, hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamaz hiç kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Şimdi soralım hem de isimlerini gizlemeye gerek yok. Başkan Muhsin Şentürk, üye Hakan Yüksel, üye Mustafa Doğru, üye Şerafettin Saka, üye Mustafa Karayıldız… Siz kimsiniz? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Siz kim oluyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasının maddelerine ben uymayacağım diyebiliyorsunuz? Siz cesareti, bu yüzü, bu hadsizliği yapacak cesareti kimlerden alıyorsunuz diye soracağım ama kimlerden aldıkları da o cevapların sahipleri de dün akşamdan beri birer birer düşüyor.

"Yılmaz Tunç bu rezilliğe karşı ağzını açıp tek laf ediyor mu? Etmiyor"

.Mesela Yılmaz Tunç efendiden başlayalım. Bu insan Adalet Bakanı. "AYM kararına uymuyorum, Anayasa madde 153'ü ben takmıyorum ne yaparsanız yapın" diyen bir Yargıtay Ceza Dairesi var. Bununla da yetinmiyor, dönüyor bize ayar veriyor. Meclis'e ayar veriyor. Meclis'e diyor ki "siz benim hükmüme karşı nasıl olur da Can Atalay'ın vekilliğini düşürmezsiniz?" diyor. Bu terbiyesizliği yapacak bir ceza dairesi ile karşı karşıyayız. Kime bağlı bu ceza dairesi? Yargıtay'a. Kim tarafından atanıyor bu hakimler? HSK. Bu HSK'nin başında kim var aha bu var. Yılmaz Tunç var. Yılmaz Tunç bu rezilliğe karşı ağzını açıp tek laf ediyor mu? Etmiyor. Ama ne buyuruyor? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiymiş bunu buyuruyor.

"Ortada bir Anayasa yoksa ortada bir devlet yoktur"

"Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur" diye de kendince utanmadan aba altından sopa gösteriyor. Şunu açık açık Yılmaz Tunç'un da Recep Tayyip Erdoğan'ın da Devlet Bahçeli'nin de, Feti Yıldız'ın da, kendini bu devletin sahibi sanan herkesin de bilmesi lazım: Ortada bir Anayasa yoksa, ortada bir devlet yoktur. Ortada bir Anayasa yoksa ortada bir cumhurbaşkanı yoktur. Ortada bir Anayasa yoksa ortada bir bakan falan yoktur. Şu anda Yargıtay'ın yaptığı şey budur. "Ortada bir Anayasa yok. Ben bir zümre olarak bu milletin egemenliğini elime aldım tutuyorum" diyor. Bu ülkenin Adalet Bakanı bunu söylüyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi bunu söylüyor, Feti Yıldız var sonra tanırsınız MHP Genel Başkan Yardımcısı. Zaten bu Yargıtay'ın apır sapır kararlarının gerekçelerine baktığınızda ilk işareti 1 ay önce Feti Yıldız'ın hesabından verildiğini açık açık görüyorsunuz.

"Yargısal aktivizm"miş, aman ne kadar süslü süslü cümleler kuruyorlar. Kurmadıkları tek bir cümle var. Anayasa madde 153'ten kimse bahsetmiyor. Anayasa Madde 153'ten bahsedebilecek çünkü kendine hukukçuyum diyebilen, hukuka saygısı olan, kendine bir parça saygısı olan hiç kimse bundan bahsedemiyor. Şunu diyor Feti Yıldız, "Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir hakimler ne diyorlarsa Anayasa odur diyebilir mi?" Feti Yıldız bunu Anayasa 153'ü ılga etmeye kalkan ceza dairesine söylemiyor Anayasa Mahkemesi'ne söylüyor.

Devam ediyor, yasama organının yerine geçerek norm da ihdas edemez mevcut olan normu da görmezden gelemez. Peki sormak lazım sayın Yıldız her konuda çok fikriniz var ya şunu da bir söyleyin bakalım. Anayasa madde 153'ü görmezden gelen Yargıtay 3. Dairesi hakkında ne düşünüyorsunuz ya? Hani avukatsınız ya, hani milletvekilisiniz ya? Hani namusunuz ve şerefiniz üzerine söz verdiniz ya bu ülkenin hukukuna sahip çıkmak için. Buyrun buradan davet ediyorum bu konuda bir açıklama bekliyorum.

"Gemi azıya alanların başında Mehmet Uçum var"

Gelelim 3'üncü ve en tehlikeli karaktere. Mehmet Uçum. Dün gece saat 1, bir tweet yumurtluyor. Bu insan Saray'da oturan hukuk politikaları bilmem nesinin başı. Hepsi birbirinden atanmış olduğu için bu sıfatların ne olduğunu aklımızda tutmakla çok uğraşmıyoruz. Ne diyor biliyor musunuz? "Bu çerçevede Yargıtay'ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur" diyor. Devam ediyor gemi azıya alanlar listesinde Mehmet Uçum birinci sıraya yerleşmiş durumda. Yargıtay'ın kararı ayrıca turnusoldür. Kim milli yargıdan yana kim değil belli olur diyor. Tehdit ediyor. Mehmet Uçum bu ülkenin namuslu, onurlu, okuma yazma bilen hukukçularını tehdit ediyor. Evet Yargıtay'ın bu dairesi bir AYM'yi iplemiyor, bir AYM kararlarını iplemiyor bir değil birden çok AYM'yi ayaklar altına alıyor. Mehmet Uçum ne yapıyor, Saray'ın yaveri ne yapıyor? Çıkıp bizi tehdit ediyor.

"Sizin tehdidinize bırakacak pabuç yok bu halkta. Demirden korksak trene binmezdik"

Ya milli yargıdan yanaymışız ya bunlardan yanaymışız. Bu ülkede Anayasa'yı savunmak ne zamandan beri gayrı milli oldu? Bize gayrı millilik dersi verecek son insan sizsiziniz. Önce bir parça utanmanız varsa açın savcının mütalaasını okuyun. Türk hukukunda bir tane dayanak bulamamış hiç utanmadan, arlanmadan Amerika ve İngiltere Anayasalarına bahisle gerekçe yazmaya çalışıyorlar. Geldiğimiz nokta bu. Bunların müsebbibleri, bunların baş sorumluları utanmadan çıkmış bizleri tehdit edecek kadar haddini aşmış ve hatta şaşmış durumda. Buradan hepsine ayrı ayrı seslenelim. Sizin tehditlerinize pabuç bırakacak bir halk yok bu ülkede. Biz sizin bu tehditlerinize boyun eğecek olsak sizin yaptığınız gibi vakti zamanında safımızı değiştirir ondan sonra da işimize bakardık. Demirden korksak trene binmezdik.

"Avucunuzu yalarsınız"

Sizin boş tehditleriniz parti içi çekişmelerinizde işe yarayabilir ama bu ülkenin gerçek yurttaşlarını bir parça olsun ırgalamıyor. Son olarak da şunu söylemem lazım. 6. maddesi var Anayasa'nın. 11'inci maddesi var. Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğünden bahsediyor, Anayasa hükümleri yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kişi ve kuralları bağlayan temel hukuk kurallarıdır diyor. Yani, Yargıtay 3. Dairesi'nin bu 5 tane üstüne hakim cübbesi giymiş şahısla yapmaya çalıştığı şey, Anayasa'nın bir değil 2 değil 3 değil 5 maddesini birden Devlet Bahçeli ve yaverleri istiyor diye ortadan kaldırma girişimidir. Açık açık adını koyacağız. Bu ülkede beğenmediğiniz bir kurum mu var? Bu ülkede kararlarını beğenmediğiniz bir Yüksek Mahkeme mi var? Bu ülkede beğenmediğiniz bir Anayasa maddesi mi var? Yolu bellidir. Anayasa'da bellidir. Bu meclisin nitelikli çoğunluğunu almayı becerirsiniz, ondan sonra Anayasa değişikliği yaparsınız ondan sonra oturulur tartışılır bunun meşru olup olmadığı. Ama sen MHP yüzde 10 oyunla ben bu ülkenin Anayasasını kafama göre değiştiririm sanıyorsan, sen AKP; ben yüzde 35 oyla ben bu ülkenin anayasasını kafama göre değiştiririm sanıyorsanız buradan açık açık söylüyorum avucunuzu yalarsınız.