HDP’den HEDEP’e: Ne değişti?

HDP’den HEDEP’e bir şeyler değişmiş ancak gerek değişenlerin sahiciliğine dair tereddütler gerekse de esaslı değişimin önünü açacak siyasi zeminin mevcut olmayışının bilinmesi, değişenlerin heyecan yaratmasına engel olmuş görünüyor.

Kürt meselesinin siyasi gündemin alt sıralarına düşmesi ve ‘Kürt partisinin’ Türkiye siyasetine istikamet verme kapasitesinin çok azaltılmasıyla ilgisi vardır muhakkak ama hafta sonunda Ankara’da yapılan YSP kongresinin ‘ilgililerinde’ bile özel bir heyecan uyandırmamış oluşundan bir ilk cevap oluşturmak mümkün: Çok şey değil. Partinin eş genel başkanları değişmiş, parti yönetimi de neredeyse baştan sona yenilenmiş olmasına rağmen, HDP’nin YSP aracılığıyla yeni bir partiye evrilme sürecinin tamamlanması ne ilgililerinde ne de geniş Kürt kamuoyunda büyük heyecan yarattı.

Nedir peki gerçekten durum? HEDEP, HDP 2.0’dan mı ibaret? Değilse neden HDP’den HEDEP’e evrilme sürecinin tamamlanmış olması bu kadar az ilgiyle karşılanıp, bu kadar az heyecan uyandırdı?

Değişen ne, daha doğrusu değişen gerçekte ne, onunla başlıyayım. Aslında az bir şey değişmiş değil. HDP HEDEP’e evrilirken evvela partinin eş genel başkanları, üst yönetimi ve Kürt kamuoyuna hitap etmeyen ismi değişti. İlaveten parti meclisi 100 kişiden 80’e indirildi ve parti tüzüğünde LGBTİ ibaresinin geçmesine son veren bir değişiklik yapıldı. Kürt hareketinin daha bağrından gelen Tuncer Bakırhan’ın eş genel başkan olması ve parti meclisinin büyük kısmının yenilenmiş olması az önemli olmamakla beraber, bundan da önemlisi yeni yönetimin anons edildiği kongrede ve öncesinde yapılan konuşmalarda öne çıkarılan temalar oldu. HEDEP’in istikametine dair ipucu veren bu konuşmalar, Kürtçe eğitim ve Kürtlere mahsus statü talepleri olarak Kürt meselesinin ve çözümünün HEDEP’in öncelikli gündem maddesi olacağı izlenimini veriyor. Bu durum, terk edildiği ilan edilmemiş olmakla beraber, HDP’yle özdeşleşen ‘Türkiyelileşme’ ve ‘Türkiye’nin demokratikleşmesinin bir parçası olarak Kürt meselesinin çözümü’ motiflerinin HEDEP için daha az merkezi olacağına, en azından böyle olacağı izleniminin verilmek istendiğine işaret ediyor. Aynı konuşmalar, HDP’den farklı olarak HEDEP’in Türkiye siyasetinde sabit bir pozisyon almayabileceğini, hareketsiz biçimde iktidarın karşısında ve muhalefetin yanında durmayacağını gösteriyor. Konuşmalar, HEDEP’in, kuruluş dönemi HDP’siyle ve Öcalan’la özdeşleşen ancak 2018-2023 döneminin özel şartlarından dolayı hayata geçirilemeyen üçüncü yol hattına yerleşeceğini, bu yolun yarattığı imkânlar çerçevesinde daha hareketli bir konum alacağını vaat ediyor.

Değişim var, heyecan yok

HDP’den HEDEP’e değişenler az görünmemekle beraber, değişenlerin, daha doğrusu değişenler sonrasında ortaya çıkanın büyük bir heyecan yaratmamış oluşu önemli ve anlaşılmayı hak ediyor. Başta kaydettiğim üzere heyecan noksanlığının ilk ve önemli sebebi Kürt meselesinin genel kamuoyu açısından öncelikli sorun olmaktan çıkması ve ‘Kürt partisinin’ Türkiye siyaseti üzerindeki etkisinin azalması olabilir. Kürt partisinde olan biteni anlamak genel kamuoyu açısından büyük bir ihtiyaç olmaktan çıkmış, bu da heyecan noksanlığına yol açıyor olabilir. Kürt meselesinin beka ve güvenlik meselesi olarak kodlanmış oluşunun yarattığı korku ve çekingenlik halinin de yaşanan değişim hakkında daha çok ve daha serbest konuşmayı engellemiş olması muhtemel. Başka bir sebep, 2023 seçimlerinde Kürt partisinin de içinde olduğu muhalefetin aldığı büyük yenilginin Kürt seçmenlerin de içinde olduğu muhalif kamuoyunda yarattığı ümitsizlik ve kayıtsızlık hali olabilir. 2023 yenilgisi sonrasında Türkiye siyasetinde bir şeylerin değişebileceği ümidinin iyice zayıflamasından dolayı HEDEP’le birlikte gerçekleşen değişimin takdir edilmemiş ya da önemsenmemiş olması mümkün.

Diğer ve muhtemelen daha önemli bir sebep HEDEP’le birlikte değişenin 2015’le başlayıp giderek büyüyen yenilgiye denk düşen, bu yenilginin büyüklüğüne denk büyüklükte bir değişim olmaması ya da bu denklikte bir değişim gibi görülmemesi olabilir. Ortada net bir talep olmasına karşın 2015 sonrasında yaşananların açık ve etraflı bir muhasebesinin yapılmamış olması, gerçekleşen değişikliklerin bu türden bir muhasebeye yaslanmıyor oluşu, HEDEP’le birlikte değişenlerin sahiciliğine, kalıcılığına dair tereddüt yaratıyor olabilir. HEDEP’le birlikte Kürt meselesine ve üçüncü yola dönülmesi, son seçimlerin de teyit ettiği Kürt kamuoyundaki rahatsızlığı azaltmaya matuf, sahiciliği şüpheli jestler olarak algılanıyor olabilir. Bu ihtimal cari olmakla beraber, bununla uyumsuz bir izlenimi de kaydetmek lazım. HDP’nin HEDEP’e evrilmesine eşlik eden ve Kürt kamuoyunun bir kısmının muhtemelen zayıf bulduğu Kürt meselesine dönüş, HDP’yle hareket eden sol çevrelerde kaşların kalkmasına, tereddütlerin oluşmasına yol açmış görünüyor. Dolayısıyla, HEDEP’le anılan Kürt meselesine dönüş iki farklı tereddüde yol açmış olabilir: “Geçici, durumu kurtarmaya dönük bir manevra olmasın?” tereddüdüne karşı “HDP Kürt partisi mi oluyor?” tereddüdü…

HDP vitrininin HEDEP’e taşınmamış olmasına rağmen yenilenen vitrinin parıltısızlığı da heyecan noksanlığına yol vermiş olabilir. 2015’ten sonraki süreçte parti kadrolarının önemli bir kısmının hapsedilmesi ve sürgüne gitmesi, çözüm sürecinin çökmesiyle beraber partinin etrafındakilerin bir kısmının geri çekilmesi ve partinin 2015 sonrasındaki aktivizm esaslı siyasetinin kadro çeşitlenmesini engellemiş olmasıyla ilgili olabilir olmasına ancak yenilenmiş HEDEP vitrini son dönem HDP vitriniyle önemli bir benzerlik taşıyor: Sıradan seçmenin dolaysız biçimde özdeşleşebileceği figürlerin azlığı. Sözünü ettiğim heyecan noksanlığının sebeplerinden birinin de bu olması muhtemel.

Meselenin esası

HDP’nin “Kürt meselesine dönüş’ motifi eşliğinde HEDEP’e evrilmesinin büyük yankı yaratmayıp, esaslı bir heyecana yol açmamış olmasına saydığım bütün bu faktörlerin etkisi olmuş olabilir. Ancak, sözünü etiğim heyecan noksanlığının zannımca daha temel sebepleri var. Bilebildiğim, görebildiğim en azından üç temel sebep var sözünü ettiğim heyecan açığının ardında.

İlk sebep ‘aslında’ değişmesi gerekenin aynı kalması. Siyaset oluşturma mekanizması ve yöntemini kastediyorum. HDP HEDEP’e evrilirken, eş genel başkanların seçilmesi ve parti meclisinin oluşturulması gibi esas kararların parti genel kamuoyunun denetiminin dışında kalan komisyonlarda, mutabakat heyetlerince alınması ‘prensibi’ değişmiş değil. Halbuki, temsili demokrasinin yol açtığı arızalardan sakınmak için icat edilmiş görünen, ‘esas kararları mutabakat komisyonunda almak’ prensibi, son seçimlerde oluşan vekil kompozisyonundan da anlaşıldığı üzere temsili demokrasinin sebep olduğundan daha esaslı normatif sorunlara, daha büyük bir demokrasi açığına yol açıyor. Kürt partisi etrafında biriken muhalefet enerjisinin hakkıyla temsil olunmaması türünden gerçek siyasi sorunlar da cabası. Hülasa, esas kararların denetim dışı mekanizmalarla alınmaya devam ediyor oluşu, değişmesi gerekenin değişmemesi, sözünü ettiğim heyecan noksanlığının daha esaslı sebebi olsa gerek.

HDP’nin HEDEP’e evrilmesinin Kürt meselesi etrafında bir şeylerin gerçekten değişmesinin önünü açabilecek silahsızlanma ya da PKK’nin Türkiye’ye karşı silah bırakması türünden gelişmeler üzerinde bir etkisi olmadığını bilmek de bu heyecansızlığın temel sebeplerinden. Kürtler de dahil geniş kamuoyu, Kürt meselesi etrafında gerçek bir değişimin nasıl olabileceğini ve bu çerçevede HDP’nin HEDEP’e dönüşmesinin çok bir manası olmadığını pekâlâ biliyor. Heyecan açığının ardından bir de bu esaslı bilgi var.

Aynı minvaldeki diğer bir bilme hali de başka bir sebep. Kürt kamuoyu, bizzat kendisi, Öcalan, Kandil, Demirtaş ve devlet gibi Kürt siyasetine istikamet verebilecek esas aktörler arasında, ortaya yeni bir sonuç çıkarabilecek bir açık ya da örtülü müzakere olmadan gerçek bir değişimin olamayacağını biliyor ve bu türden bir gelişmeyle ilgili olmadığından HDP’nin HEDEP’e evrilmesinden heyecanlanmıyor. Gerçek bir değişiminin önünü açacak olanın aslında ne olduğunu ve orada bir şeyin değişmediğini bilmek heyecansızlığın esas sebeplerinden.

Hülasa, HDP’den HEDEP’e bir şeyler değişmiş ancak gerek değişenlerin sahiciliğine dair tereddütler gerekse de esaslı değişimin önünü açacak siyasi zeminin mevcut olmayışının bilinmesi, değişenlerin heyecan yaratmasına engel olmuş görünüyor. Yakın zamanda siyasi zeminin Kürt siyasetinde esaslı değişimin önünü açabilecek biçimde değişip değişmeyeceği meçhul, bunun için çok beklemek gerekebilir. Ancak, esasa matuf olmasa da, HEDEP’le birlikte değişenlerin sahiciliğini anlamak için o kadar beklemek gerekmeyecek. 2024 yerel seçimlerinde takip edilecek istikamet, seçimlerde yarışacak adayların kimler olacağına nasıl karar verileceği ve adayların kompozisyonu, değişenlerin sahiciliğini ve kalıcılığını görmek için önemli bir fırsat olacak.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mesut Yeğen Arşivi