Asbest coğrafyası

Doğal afetler bu gezegenin kaderi, dünyanın dört bir yanında sel, yangın ve depremlere yüzyıllardır alıştı insanlar. Neler yapılacağı konusunda evrensel bir kültürün geliştiğini biliyoruz. Önemli olan felakete karşı nasıl durdukları ve sonrasında ne yaptıkları.

Bazı ülkeler felaket sonrası sınıfı geçiyor, bazıları kader diyerek yerinde sayıyor. Maalesef biz ikinci gruptayız.

İki büyük deprem yaşayan Maraş- Hatay hattında enkaz kaldırma rezaletlerini duymayan kalmamıştır herhalde. Sağlam konutlarını üzerine yıkılan harap binalar, enkaz kaldırma sırasında yaşanan can kayıpları, moloz yığınlarıyla yok edilen tarım alanları, zeytinliklerde dolu vadilerin molozlarla doldurulması, depremi bile bile yine fay hatları üzerine yapılan konutlar… Say say bitmez.

Bilimi önlerine serenlerin hesaplarına göre, deprem bölgesinin tam anlamıyla ayağa kalkması için önümüzde 50 yıl varmış… Tarımı ve sanayii zarar gören bir büyük coğrafyadan söz ediyoruz.

İşte iki büyük depremden sonra da geride kalan molozların çıkardığı bir büyük sorun da ASBEST…

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, asbest birinci derece kanserojen madde. Ülkemizde ve Avrupa’da yasaklı maddeler arasında ilk sırada.

Ve asbest deprem bölgesinden çıkarılan molozlar arasında da bulunuyor çünkü eski yapılarda asbest kullanılmıştı.

Ancak ne molozlar kaldırılırken ne de dökülürken kontrolden geçiriliyor. Ayrıca döküm alanlarındaki toprağın verimli olup olmadığı, asıl önemlisi geçirgenliği kontrol edilmiyor.

Bölgede öncelikle tarım sektörünün canlandırılması gerektiğini gün gibi ortadayken, tarım alanları moloz döküm sahası veya yeni konut alanı olarak gündeme geliyor.

Uzmanlara göre, moloz döküm sahaları belirlenirken sızdırmasız zeminlerin tercih edilmesi, yer altı ve üstü sularla temastan mutlaka kaçınılması gerekiyor.

Şimdi geldik, önemli bir rapora…

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 6 Şubat depremlerinden etkilenen Hatay için inşaat ve yıkıntı atıklarında asbestin incelendiği teknik raporunu yayımladı.

Çalışmada, Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama alanlarından, bina enkazlarından, yerleşim alanlarından, toprak yüzeyinden ve çalışma sırasında kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı.

Raporda şu saptama yapılmış:

“Bölgede toz ve asbest riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeni, depremin yaşandığı 6 Şubat tarihinden bu yana, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalardır. Hafriyat depolama alanı yer seçimi, asbestli malzemeler dahil olmak üzere tehlikeli atıkların ayrıştırılmadan depolama alanlarına taşınması, bölge genelinde sulama faaliyetlerinin neredeyse hiç yapılmaması ve atıkların taşınması sırasında kamyonlarda tozumayı önleyici bir önlem alınmaması bu hataların başlıcalarıdır.”

Bir tarım coğrafyasının ülkenin elinden kayıp gitmesi herhalde buna denir.

Hatay zeytini de yakında sadece albümlerde yer alacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi