İkinci yüzyılda ifade özgürlüğü

İnsanı insan yapan temel değer düşünmek, fikir üretmek ve ürettiği fikirleri paylaşmaktır. Dile getirilen fikirler sadece toplumdaki genel kabullere göre uygun olduğunda ifade edilebilseydi yani hoşa gitmeyecek fikirler söylenmeseydi hala orta çağ karanlığında olurduk. İnsanlığın ilerlemesi, toplumun geneline aykırı gelen fikirlerin ifade edilebilmesiyle mümkün olmuştur.

Uygulanan hukuk sistemi ne olursa olsun, toplumsal ya da siyasi baskı ne derece ağır olursa olsun toplumun öncüleri, bedelini ödeyerek fikirlerini söylemiş, insanlık bu sayede ilerlemiştir. Ancak fikirlerin ifade edilmesi ancak bir bedel ödenmesiyle mümkün olduğunda dile getirilen fikirler azalır ve sınırlanır. Böylesi bir azalma toplumun ilerlemesi ve gelişmesini yavaşlatır.

İfade özgürlüğünün ve siyasal hakların sınırlarının genişliği toplumların zenginliği ile doğrudan ilgilidir. D. Acemoğlu ve J. A. Robinson, Ulusların Düşüşü kitabında Büyük Britanya ve Birleşik Devletler gibi ülkelerin zenginliğini diğer faktörlerin yanı sıra siyasal hakların yaygınlaştırılmasına bu nedenle bağlarlar. Hukukun güçlü ve adil, siyasal hakların yaygın olmadığı, ifade özgürlüğünün kullanılamadığı, insanların fikirleri nedeniyle hapse atıldığı ülkelerde özgür düşünce gelişemez. Özgür düşüncenin gelişmediği bir ülkede yeni fikirlerin üretilmesi, siyasi iktidarı elinde tutanların denetlenmesi, yolsuzlukların önlenmesi mümkün olmaz.

İfade özgürlüğünün güvence altında olması her şeyden önce iyi bir yargı sisteminin varlığına bağlıdır. Örneğin güçlü ve adil bir yargı sistemine sahip olsaydık, geçen hafta yaşanan döviz operasyonundan çıkar elde edenler olup olmadığını, hepimizin parasını arka kapı satışlarıyla ele geçirenlerin ve satanların kim olduğunu öğrenir, sorumlu kişilerin hesap vermesini sağlardık. Halkın vergilerinden elde edilen parayla bir avuç zenginin bankaya yatıracağı paraya kur garantisi verilmesinin sonuçlarını daha özgür biçimde tartışırdık. Siyasi iktidarların hatalarını daha fazla konuşur, öğrenirdik. Yaptıkları yanlışların ortaya çıkacağı bilen siyasetçiler ve bürokratlar daha doğru kararlar almaya çalışır böyle gözümüzün içine baka baka yalan söyleyemezlerdi. O nedenledir ki ifade özgürlüğünü hayata geçirmenin ilk yolu bu özgürlüğü koruyan bir hukuk ve yargı sistemine sahip olmaktır.

Uygulanan siyasi kararlara ve iktidarın yürütülme biçimine katılmayanların bunu dile getirmesi, fikirlerini kamuoyu önünde tartışması cezalandırılmamalıdır. Böylesi bir ceza anlayışı toplumu ileriye değil geriye götürür. Bu nedenle ifade özgürlüğünün korunması sadece muhalifleri ya da bir avuç entelektüeli ilgilendiren bir şey değildir. İfade özgürlüğünün sınırlarının darlığı ya da genişliği hepimizi ilgilendirir.

Şiddeti teşvik etmedikçe, ırkçı ve ayrımcı olmadıkça her türlü düşünce ifade edilebilmelidir. Evrensel hukukun, içinde bulunduğumuz Kıta Avrupası hukuk sisteminin standartlarına sahip olmalıyız. Hukuk kurallarını muktedirlere göre değil, bizimle aynı görüşte olanlar için değil, muhalefette olduğumuzda değil, herkese ve her zaman uygulamak hepimizin yararına olacaktır.

Daha gelişmiş bir ülke istiyorsak Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yapılması gereken şeylerden birisi, belki de ilki, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması olmalıdır. Düşüncesini açıkladığı için ceza almış herkesin cezasının kaldırılmalı, bu tür davalar düşürülmelidir. Sorunlarımızın açık fikirle tartışılmadığı, demokratik siyaset alanının daraltıldığı bir ülke olmaktan kurtulmak temel hedeflerimizden biri olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aydın Arşivi