İmar Affı, Tekrar Affı ve Yeniden Affı

“İmar affı” kavramı ilk başlarda bir kentsel yapılaşma sorunu olarak görülen gecekondu yapıları ve mahalleleriyle ilişkilendirilerek tartışılmaya başlandı. 1950’li yılların başında özellikle büyük kentlerin çeperlerinde görülmeye başlanan gecekondu yapıları, hızla yayılarak kentsel alanların önemli bir kısmını oluşturmaya başlamış, kentsel nüfustaki payı da artmıştı. Bu sorunu çözmek için ilk başladığı günden 2002 yılına kadar çıkarılan imar aflarının neye yol açtığını göstermek isterim:

İmar Affı Yılı: 1955
Gecekondu Sayısı: 50.000
Gecekondu Nüfusu: 250.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 14,7

İmar Affı Yılı: 1960
Gecekondu Sayısı: 240.000
Gecekondu Nüfusu: 1.200.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 16,4

İmar Affı Yılı: 1965
Gecekondu Sayısı: 430.000
Gecekondu Nüfusu: 2.150.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 22,4

İmar Affı Yılı: 1970
Gecekondu Sayısı: 600.000
Gecekondu Nüfusu: 3.000.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 23,6

İmar Affı Yılı: 1980
Gecekondu Sayısı: 1.150.000
Gecekondu Nüfusu: 5.750.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 26,1

İmar Affı Yılı: 1990
Gecekondu Sayısı: 1.750.000
Gecekondu Nüfusu: 8.750.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 33,9

İmar Affı Yılı: 1995
Gecekondu Sayısı: 2.000.000
Gecekondu Nüfusu: 10.000.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 35

İmar Affı Yılı: 2002
Gecekondu Sayısı: 2.200.000
Gecekondu Nüfusu: 11.000.000
Kentsel Nüfustaki Payı %: 27

Ve sonra mevcut düşünce sistemi iktidar oldu ve 8 adet daha imar affı gerçekleştirdi ve şimdi 9.’su yolda.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayileşmenin gelişmesi ile birlikte Türkiye’de gecekonduların ortaya çıkışından bu yana gündemden düşmeyen ve özellikle seçim dönemlerine denk gelen belli periyotlarla gündeme gelmektedir. Genel bir tanımlamayla imar affı, “yürürlükte olan kurallara uyulmayarak belli bir tarih kesitine kadar gerçekleşmiş yapılaşmanın, durum ve konumu itibariyle yasada belirtilen koşullara uygun olanların bağışlanması ve korunması” olarak tanımlanabilir. Başka bir tanımlamayla, imar affı; meşru olmayanı meşrulaştırma, yasal olmayanı yasallaştırmaya da hukuka aykırı fiili durumun hukukileştirilmesidir. Bu kavram, yasalarda kullanılmayan ancak, şehircilik hukukumuza girmiş bir uygulama terimidir.

Şimdilik son imar affı yasası dediğimiz 7143 sayılı İmar Barışı Yasası şimdiye kadar çıkarılmış en geniş kapsamlı torba yasa maddesidir. Bu yasanın 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na, “imar affı” içerikli 16. geçici madde eklenmiştir. İmar affı içerikli yasa maddesinin istisnalar kısmından; ekli krokilerde belirtilen Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi, İstanbul tarihî yarımadanın bir kısmı ve Çanakkale Savaşları tarihî alanları kapsam dışı bırakılmıştır. Bu yasayla, krokilerde belirtilen alanların dışında kalan, ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerle korunması gereken alanlar ile imar mevzuatına, planlama ilke ve esaslarına uygun gelişmesi gereken tüm kentsel ve kırsal alanlarındaki, mevzuata aykırı yapıların yasallaştırılmasının önünün açıldığı anlaşılmaktadır. Yapı kayıt belgesi internet başvuru formunda da görülebileceği gibi hayati riskler yaratabilecek hiçbir aykırılık belge almaya engel gösterilmemiştir. Yasanın hazırlanma tekniği, zamanlaması ve içeriği incelendiğinde ise önceki af yasalarından farksızdır. Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı tüm imar aflarında olduğu gibi, zamanın mevcut iktidarları tarafından, önlerindeki seçim dönemlerine denk getirilmesi ve belli bir miktarda gelir toplama amaçlarının ön plana çıktığı bu yasada da görülmektedir. Bu yasayla “afet riskinin en yüksek olduğu ruhsatsız yapılara af getirilmesi” ve “yapı kayıt belgesi düzenlenen yapıların depreme dayanıklılığı hususunun yapı malikinin sorumluluğuna bırakılması” yasanın afet risklerini azaltma amacıyla çelişmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi