İmar Barışı ve Mühendislik

Ülkemizin topraklarının ciddi ölçüde deprem tehlikesi altında bulunduğunu ve yapı stokumuzun depreme karşı dayanıklı olmadığını söylüyoruz. 1992 yılında Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana-Ceyhan, 1999 Doğu Marmara, 2003 Bingöl ve 2011 Van-Erciş depremleri yaşandı.

Her doğa olayı ülkemizde afete dönüşmektedir. Kaçak ve yeterli ölçüde mühendislik hizmeti almayan yapıların hasar görmesi ve yıkılması kaçınılmazdır. Üstelik “İmar Barışı” adı altında tümüyle kaçak olan yapılar bile affedilmiş, yasal hale getirilmiştir. Şimdi de bu kaçak yapıların güçlendirilmesi gibi yeni bir mekanizma yaratılmaya çalışılmaktadır.

Sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarıdır. Gelen deprem kuvvetlerine dayanamamasıdır. Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım. Sorun, fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi.

İmar Barışı adıyla çıkarılan yasayla, tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yapı sahiplerinin beyanına bırakıldı. Yapı sahiplerinin kaçak olarak yaptıkları bu yapılar için ‘depreme karşı güvenlidir’ diye bildirimde bulundular. İstanbul Kartal’da beş katı ruhsatlı üç katı kaçak olarak yapılan Yeşilyurt Apartmanı kendi kendine yıkıldı, 21 insanımız yaşamını yitirdi.

Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur. Bu yapılar, yaşanacak depremde ayakta kalamazlar. Bu yapıları deprem yıkmadan önce kamu iradesi, bu tür kaçak yapıların içinde oturanlara destek olmalı ve bu yapılar kamu tarafından boşaltılarak yıkılmalıdır.

Projeli ve ruhsatlı, üzerinde kaçak kat ilavesi olan yapı sayısı hiç de az değildir. Bu kaçak katlar yıkılmalıdır. Kaçak katların yıkılmış olması bir yanıyla bu yapıların güçlendirildiği anlamına gelir. Aksi halde Kartal Yeşilyurt Apartmanında olduğu gibi kendi kendine yıkılmasa da yaşanacak depremde yıkılmaları çok büyük bir olasılıktır.

Deprem sonrası oluşturulan kriz masaları ve kurtarma çalışmalarıyla soruna çözüm aranması çıkar bir yol değildir. Asıl sorun insanlarımızı göçük altında bırakmamaktır. Bunun için yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirmek gerekir.
Bugüne dek çıkarılan imar aflarıyla, planlama esaslarına, kamu yararına, imar mevzuatına ve mimarlık-mühendislik sürecine uygun, afete dayanıklı, insan ve çevre sağlığını gözeten, yaşanabilir kentlere karşı; mimarlık ve mühendislik süreçlerinden bağımsız olarak üretilmiş, sosyal donatısız, yeşil alan sistemlerinden yoksun yapılaşma adeta teşvik edilmiş; kentlerden yaylalara, tarım alanlarına; kıyılardan ormanlara yayılmış, doğal, tarihi arkeolojik varlıklarımız talan edilmiştir. Son düzenlemeler ise sağlıksız ve güvenliksiz yapıların kayıt altına alınması suretiyle teşvik edilmesi, Yapı Kayıt Belgelerinin iptal edilmesi, bunun sonucunda milyonlarca kişinin mağdur olması gibi sonuçlar doğurmuştur.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hayata geçirilen İmar Barışı uygulamaları kapsamında, başvurulara ilişkin değerlendirmenin ardından bugüne kadar toplam 7,2 milyon kaçak bağımsız yapıya ruhsat verildiği belirlenmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre, 31 Aralık 2019 tarihinde 3 milyon 141 bin 821 kaçak yapıya Yapı Kayıt Belgesi verilmiştir. Son İmar Barışı düzenlemesine istinaden yapılan 3 milyon 141 bin 821 başvurudan ise 25 milyar TL gelir elde edilmiştir.

Ülkemizde bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı liyakat sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır. Mühendislik eğitiminde, yapı denetiminde ve kaliteli mühendislik hizmetlerinde ciddi bir sorun vardır. Bu sorunlar acil olarak giderilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi