KİM KAZANACAK, KİM KAYBEDECEK?

KİM KAZANACAK, KİM KAYBEDECEK?
Türkiye tarihinin ekonomik darboğazdan geçiyor. Ekonomi bültenleri, dakikalar içinde dövizin kendi rekorunu kırdığını, Türk Lirası’nın değersizleşme rekoruna rekorlar eklediğini duyuruyor.Merkez Bankası’nın yedek akçesi...

Türkiye tarihinin ekonomik darboğazdan geçiyor. Ekonomi bültenleri, dakikalar içinde dövizin kendi rekorunu kırdığını, Türk Lirası’nın değersizleşme rekoruna rekorlar eklediğini duyuruyor.
Merkez Bankası’nın yedek akçesi bile kullanıldı, çöküntünün önüne geçilemedi. Bu buhranı evvelden uyaranlar, çöküntünün devam edeceğini söylüyor. Döviz garantili ihalelere, şehir hastanesiydi, yoldu, köprüydü, havaalanıydı, geçitti vs. dikkat çekiyor.
Tarihinin en değersiz Türk Lirası’nı yönetenler, buzdolabı satışlarıyla memleketin uçuşa geçtiğini anlatıyor. Kendi iktidarlarının öncesinden söz ediyorlar adeta. Buna kanmamızı istiyorlar.
Çeyrek altın 800 lirayı gördü, pahalılığı pazara, markete giden biliyor.
Kendi gazetelerinde, gelmekte olan bu çöküntüyü aylar öncesinden yazanlar da enkazın mimarlarını korumak istiyor.
Ekonominin kademe kademe çökmesine seyirci kalan, ahlakları yıllarca sorgulanacak bu kalem erbapları, kendilerine “Anadolu’dan çıkmış bir avuç kavruk adam” diyerek, Anadolu’nun sahiden o kavruk çocuklarına hakaret eden nasipsizler olarak yeni yol derdindeler.
Bitti o yol.
Kandırmaca bitti, Goebbels’in aklı dahi kurtaramıyor. Çünkü her yalanın sonu var.
Yalanların mühim gücü, sonunun gerçekle yüzleşmesi.
Tek bir ağızdan değil, toptan bir ağızdan yalan söyleyerek, propaganda silahlarını orantısız kullanarak yapılanların sonuna gelindi.
Kanılamayacak gerçekler var. Artık sadece sizin cebiniz değil mevzu. Ahali kendi cebine bakıyor artık.
Sizin cebinizi, cepkeninizi doldurmanıza, “Bizim çocukların hakkı” diyenler bile “Eh be yeter. Bu kadar da olur mu?” demeyi yüksek sesten söylemeye başladı.
Libya idi, Suriye idi, Yunan idi, kanacak gibi değil.
Düğüne gidemiyor ahali, en yakınının düğününe, selam göndermeye utanıyor. Bırak düğünü, markete gidemiyor. Sokağa çıkamıyor, eşine “Pandemi çok hızlanmış” diyor, parka gitmiyor.
200 lira bu iktidar zamanında basılmış iken 132 dolar alınıyordu. Şimdi kaça düştü biliyor musunuz? 26 dolara. Gezide, binde 8 puan arttı diye “Hainler” diye bağıranlara ne demeli? 1.92 idi dolar, şimdi kaç oldu siz bilirsiniz.
Televizyonları kuşatan yorumcular ne diyor? “Küresel sermaye saldırıyor.” Büyük yalan. Dünyanın her yerinde Papua Yeni Gine de dahil, dolar değer yitiriyor. İşiniz yoksa bir bakın Papua Gine’si ile TL karşılaştırmasına. Üzülürsünüz.
AHALİNİN GÜNDEMİNE KÖR OLANLAR KAYBEDECEK
Peki Türkiye neyi konuşuyor? Daha doğrusu ahalinin neyle meşgul olması isteniyor?
İlk deneme Ayasofya idi. Muhalefeti oyuna getiremediler. Kılıçlar, kalkanlar, lanet okumalar pişmanlık bile yarattı. Kendi tabanlarını toparlamaktan ziyade toplumun büyük çoğunluğunun tepkisini çektiler.
Şimdi doların yükselişini Ayasofya’nın açılmasına ‘Batı’nın saldırısı’ yalanına inanmamızı istiyorlar. Son padişahın İngilizlere anahtarını törenle vermesinin ardından beş yıl sonra İstanbul’u geri alan Mustafa Kemal, tapusuna ‘camii’ yazdırmıştı. O yüzden kılıç, kalkan müsameresine gerek yoktu.
Yani Ayasofya olmadı. Cumhur İttifakı’nda erime sürüyor. Bunun nedenini anlamak, bunun üzerine gitmektense Millet İttifakı’nı parçalamak daha kolaylarına geldi.
Muharrem İnce de imdada yetişti.
Meğer ‘yandaş basın’ ne çok severmiş, AK Parti yöneticileri kıymetini ne bilirmiş. Televizyon televizyon gezen yorumcular Muharrem Bey’i, ‘haklı davasını!’ anlatmaya doyamıyor.
“Yeğeninin akşam düğünü var köyde” diyor. Son dakikalar, yorumcular vay vay vay.
Türkiye, Cumhurbaşkanı’nı yeniden seçmeye giderken, İnce hala kaybettiği seçim gecesinde kalmış. O geceyi, kendisine yapılanları hafta içi Ankara’da açıklayacakmış.
Haziran 2018’den beri bu önemli sırrı neden tuttuğu, bunda nasıl bir hikmet gördüğünü bilmiyorum. Ama bildiğim, İnce’nin iletişimden de bunun yönetiminden de hiç anlamadığı.
‘Bay Muharrem’den, “Sayın Muharrem Bey’in en doğal hakkıdır” noktasına gelinmesinin esrarını çözmek adına başka bir noktaya dikkat çekmeli, anlaşılsın diye.
AK Parti Muharrem İnce ile meşgul olurken, diğer ortak İYİ Parti ile ilgili. Daha önce olmadık iftiralara muhatap olan Akşener, birdenbire “Meral Hanım oldu”, yuvasına dönmesi için çağrı yapıldı. FETÖ’cü denen Meral Akşener’e, ‘yerli ve milli’ liyakati verildi. Hayat.
Millet İttifakı’nı parçalama arayışları sadece seçimlere dönük bir girişim değil, gündemi boğma amacı taşıyor.
Muharrem Bey’in bu planı ne kadar gördüğünü anlamak için bekleyeceğiz. Oysa nehrin kıyısından akan suya bakmayı tercih etseydi, gerçekler su gibi beyazdı.
CHP kurultayı ve İnce olayında AK Parti cenahından gelen, “Parti içi demokrasi yok” eleştirilerine insan gülümsüyor.
Abdullah Gül aday olamasın diye kongre tarihini öne çekenler, yüzde 49 oy almış Başbakan’ı görevden alanlar demokrasi havarisi gibi konuşuyor. AKP’de, MHP’de parti içi demokrasiye bir örnek ama sadece bir örnek gösterilebilir mi acaba?
Ahalinin gündeminden kopanlar, kendi hesaplarıyla onların derdinden uzaklaşanlar hep kaybeder. Tarih bunu yazmaya devam edecek.