Menekşe Tokyay

Menekşe Tokyay

Eğitim sistemini Estonyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?

Estonya’da eğitim sistemi, çocuklara okulu geleneksel ve dijital öğrenim yöntemlerinin bir bileşkesi yoluyla sevdirme üzerine temelleniyor. Yani eğitimden keyif almak esas. Bir diğer deyişle, eğitim ekosistemini gri tonun hâkim olduğu, sıkıcı ve zorunlu bir alan olmaktan çıkararak, öğrencilerin fiziksel ve duygusal olarak eğitime hazır oluşlarını güçlendirmeye odaklanılıyor.

Finlandiya’nın eğitim sisteminin biricikliği hepimizin malumu. Ama bugün size biraz da 1,3 milyonluk nüfusuyla küçük bir Baltık ülkesi olan Estonya’nın yaratıcılık ve dijital çağın avantajlarını doğru bir şekilde kullanarak eğitim konusunda dünya çocukları için bir model haline gelme sürecinden söz etmek istiyorum.

Estoncada vana karu tantsima ei õpi atasözü aslında bizde “ağaç yaşken eğilir” atasözünü bir nebze karşılıyor: Yaşlı bir ayı, dans etmeyi öğrenemez. Dolayısıyla tüm canlılara çok erken yaşta güçlü ve yüksek nitelikli bir eğitim verilmesi şarttır.

Peki ama nasıl bir eğitim? Herkesin aynı fabrikadan çıkmış gibi “yaşken eğildiği”, özgür ve eleştirel düşünme kaslarının paslandığı, itaat ve ezbere dayalı bir eğitim mi, yoksa dünyanın en güçlü inovasyon şirketlerini kuracak kapasiteyi çok erken yaşlarda kazanmalarının önünü açan, en zenginiyle en yoksulunun da aynı sırada ve aynı eğitimi gördüğü, öğretmenlerin niteliklerinin önemsendiği ve hep daha ileri doğru gitmeyi hedefleyen çağdaş bir eğitim mi?

estonya-egitim-sistemi.jpeg

Anaokulundan Liseye Kapsayıcı Eğitim

Neredeyse tüm çocukların 18 aylıktan itibaren anaokuluna çok düşük bir maliyetle (aylık 80-90 euro arası değişen) başladığı, zorunlu öğretimin yedi yaşından 16 yaşına dek sürdüğü Estonya’da eğitim sistemi, çocuklara okulu geleneksel ve dijital öğrenim yöntemlerinin bir bileşkesi yoluyla sevdirme üzerine temelleniyor. Yani eğitimden keyif almak esas. Bir diğer deyişle, eğitim ekosistemini gri tonun hâkim olduğu, sıkıcı ve zorunlu bir alan olmaktan çıkararak, öğrencilerin fiziksel ve duygusal olarak eğitime hazır oluşlarını güçlendirmeye odaklanılıyor. Ders sonrasında okulda gerçekleştirilen “hobi gruplarıyla” çocukların yetenekleri ve hobilerini birleştirip okulda keyifli ve eğitici vakit geçirmeleri sağlanıyor.

Eğitim ekosisteminde çocuklar arasında yetenek ve başarı temelli bir ayrıştırmaya gidilmiyor. Onun yerine, farklı yetenek düzeyinde olup aynı sınıfta bir araya gelen öğrencilerin seviyesinin aşağı yukarı eşitlenmesine ve hatta hep birlikte yukarı çekilmesine yönelik bir hedef belirleniyor.

Tüm bunları yaparken ise anaokulu hariç eğitimin ücretsiz ve kapsayıcı olduğu Estonya, temel bir eşitlik ilkesini atlamıyor: Evrensel ve ücretsiz okul yemeği uygulamasını tüm ülke çapında uygulayarak anaokulu seviyesinden itibaren öğrenciler arasında sosyoekonomik fırsat eşitsizliklerinin akademik başarılarına gölge düşürmemesi sağlanıyor. Estonya’da yaşına ve sosyoekonomik düzeyine bakılmaksızın ilkokuldan itibaren tüm öğrencilere ücretsiz okul yemeği veriliyor.

2019 yılı verilerine göre ücretsiz okul yemeğine Estonya’da bütçeden yaklaşık 27 milyon euroluk bir kaynak ayrılıyor. Ayrıca her okula ücretsiz meyve programı için de 900 bin euro civarında bir bütçe söz konusu. Maliyetlerin son dönemde artması ve vejetaryen beslenme taleplerinin yaygınlaşmasıyla birlikte ücretsiz okul yemeklerine bazı belediyelerin de bütçelerinden katkı sunması talep ediliyor.

PISA’da Avrupa Liderliği

15 yaşındaki öğrencilerin matematik, okuma ve fen becerilerinin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından üç yılda bir ölçüldüğü Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sıralamalarında Estonya, Avrupa’nın en iyisi olarak yerini alıyor. Estonya’nın önünde sadece Çin, Singapur, Hong Kong, Tayvan, Japonya gibi Asya devleri var. Türkiye’nin PISA 2022 sonuçlarına göre matematik alanında 37 OECD ülkesi arasında 32’nci, fen alanında 29’uncu, okuma becerileri açısından 30’uncu sırada yer almasına karşılık, Estonya matematik alanında yedinci, okuma becerileri açısından dördüncü, fen alanında ise altıncı sıradaydı. İşin ilginci, Estonya’da öğrenci başına yapılan harcama, OECD ortalamasından yüzde 30 daha düşük.

PISA 2022 sonuçları ayrıca Estonyalı öğrencilerin OECD ortalamasına göre akranlarından daha yüksek yaşam memnuniyetleri olduğunu, okulda kendilerini güvende hissettiklerini de gösteriyor.

Yine aynı PISA raporu yoksulluk ile akademik başarı arasındaki bağıntıya dair bize çok acı bir gerçeği de kıyaslamalı olarak anımsatıyor. Yeterli parası olmadığı için son 30 gün içinde haftada en az bir kez yemek yemeyen öğrencilerin yüzdesi Türkiye’de yüzde 20’ye yakın iken, Estonya’da sadece yüzde 8.

Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi CEPS 2019 sıralamasında dijital öğrenme alanında birinci sırada yer alan Estonya’da örgün eğitim içindeki öğrencilerin yüzde 11’i üniversite eğitimi için bilişim teknolojileri (ICT) alanlarına yöneliyor. Çünkü ülke çapında uygulanan bir teknoloji programı sayesinde öğrencilere anaokulu düzeyinden itibaren teknoloji ve bilişim kademe kademe sevdiriliyor.

PISA ve diğer uluslararası sıralamalardaki bu tutarlı yükseliş aslında şu anlama geliyor: Estonya’da öğrencilere matematik ve bilim okuryazarlığı belirli bir mantıksallık çerçevesinde veriliyor ve bu alanları gerçek dünyadaki farklı bağlamlarda uygulama yetileri çok erken yaşta güçlendiriliyor. Dolayısıyla türevi, integrali veya mantık derslerini dışsallaştırmak yerine özümsemeleri ve gündelik yaşantıdaki sorun çözme becerilerinin bir parçası haline getirmeleri teşvik ediliyor. Eğitim, Estonya kültüründe nesilden nesle aktarılan kültürel bir miras adeta…

Okul Sıralarından Start-up Sıralamalarına

Bu öğrenciler de sonraki aşamalarda Estonya’nın yenilikçi start-up geleneğinin güçlenerek sürdürülmesinde birer itici güç olacaklarının bilinciyle eğitim ekosistemi içerisinde yer alıyorlar. Ne de olsa Estonya, Avrupa’da kişi başına en fazla start-up’a sahip ülke olup, Skype başta olmak üzere dünyadaki 10 başarılı unicorn girişimi de Estonya menşeli. Unicorn girişim, 1 milyar dolar veya daha fazla yatırımcı değerine ulaşan, alanında öncü, piyasayı kökten etkileyen ve hatta “yıkıcı inovasyonlar” yapan, uygun maliyetli hizmet ve ürün sunan şirketlere verilen isim.

Yani bu küçük Baltık ülkesi, eğitim ile girişimcilik başarısı arasında güçlü bir bağıntı kurmayı başarmış. Bunu da tepeden inmeci veya devlet destekli şekilde değil, okul sıralarından itibaren kartopu etkisiyle büyüyen bir bilişim ve teknoloji bilgisi, okuryazarlığı ve kültürüyle ömür boyu devam edecek şekilde sağlamış.

Ülkedeki en iddialı eğitim kurumlarından biri olan kood/Jõhvi isimli modern ve uluslararası nitelikteki kodlama okulunun son dönemde isminden oldukça çok söz ettirdiğini ve 18 yaş üstündeki tüm yetişkinlere 18 ay boyunca yerel girişimcilik ve teknoloji eğitimi verdiğini de gözden kaçırmamak gerek. Her yıl yüzlerce öğrencinin eğitim gördüğü bu okul, Estonyalı unicorn girişimlerin, teknoloji ve start-up topluluğu üyelerinin işbirliğinde 2021 yılında kurulmuştu.

Estonya’da öğretmenlerin eğitimine de özel önem veriliyor; onların akademik bilgileri ve müfredata hâkimiyetlerinin yanı sıra kişisel ve sosyal becerilerini de geliştirmeleri için meslek-içi eğitimleri aksatılmıyor. Son dönemde öğretmenlerin yaşam standartlarının ve özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda ülkede yoğun bir tartışma var; zira bu konudaki bir gerilemenin, “tacın üzerindeki mücevher” muamelesi gören yenilikçi eğitim sisteminde negatif ve uzun vadeli etkiler doğurmasından endişe ediliyor.

İlgi ve Merak Alanları Diri Tutuluyor

Estonya’da eğitim müfredatına ise robotikten müziğe, sanata dek çok geniş bir yelpazede öğrencilerin ilgi alanları ve meraklarını dolduran, bilgiyi pratiğe geçirmeyi öğreten eğitim başlıkları hâkim. Örneğin bazı devlet okullarında perşembe günleri lise seviyesinde demokrasi dersinden programlamaya, bilim kurgu eğitiminden yaratıcı yazarlığa dek çocukları 21’inci yüzyıl becerilerine hazırlayan güncel dersler söz konusu. Estonya’da eğitim sistemi kendi Steve Jobs’larını ve Elon Musk’larını anaokulu sıralarından yetiştirmek için okullara ve kreşlere programlama ve robotik derslerini entegre ediyor ve yaşa bağlı gelişime uygun olarak IT becerilerini erken yaşta oyun temelli veriyor.

Müfettiş denetiminden azade bırakılan okullara akademik otonomi verilerek müfredatın içeriğini kendilerinin yerel ve kültürel ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlayabilmeleri için hareket serbestisi sağlanıyor. 2014 yılında dijital yeterlilikler konusu Estonya’da ulusal müfredata dahil edildi ve derslerin, işgücü piyasasının taleplerini karşılayacak şekilde yerel düzeyde tasarlanması şart koşuldu. Estonya’da eğitimin rekabetçi ve yüksek nitelikli olması ise, “çıktı temelli değerlendirmeyle” takip ediliyor; yani her okulun eğitim çıktıları ve performansı, aslında kalıcı bir öz disiplini de beraberinde getiriyor.

Rusya’dan bağımsızlığını elde eden Estonya, 1990’lı yılların sonundan itibaren “Kaplan Sıçrayışı” (Tiigrihüpe / Tiger Leap) isimli bir program başlatarak ülke çapında bilişim kaynaklarını yenilemeye ve tüm okullara internet altyapısına erişim imkânı tanımaya, okullara bilgisayar laboratuvarları kurmaya ve onları 21’inci yüzyıla yaraşır nitelikte en ileri teknolojilerle donatmaya yöneldi.

Bu çerçevede öğrenciler kadar öğretmenlerin de dijital çağa ayak uydurmaları için kapasiteleri ve mesleki becerileri artırıldı. İlkokuldan itibaren öğretmenlerin tümünün yüksek lisans ve üstü eğitim seviyesine sahip olması ise şart. Estonya açısından günümüzde dijital okuryazarlık, eğitim çıktılarında gerekli görülen temel bir beceri olarak kabul ediliyor.

Estonya’daki müfredatta kodlamadan robotiğe dek tüm gerekli düzenlemeler çok erken bir dönemde başlatıldı. 2015 yılı itibarıyla tüm eğitim materyallerinin dijitalleştirilme sürecinin tamamlanması, ödevlerin büyük kısmının e-okul sistemi üzerinden internet temelli yapılıp notlanması, hatta tüm bunların “e-okul çantası” olarak isimlendirilerek eğitim materyallerinin tümünün dijital formatta ücretsiz hale getirilmesi de bu süreci destekledi. Bu da Estonyalı çocukların örneğin pandemi gibi kriz dönemlerini, sosyoekonomik statülerinden ve alım güçlerinden bağımsız olarak, görece daha kolay atlatmalarını sağladı, çünkü dijital okuryazarlık becerilerini çok erken bir dönemde ve kapsayıcı şekilde edinmişlerdi. Estonya’da internete erişim bir insan hakkı olarak kabul ediliyor.

Genel seçimlerde internet üzerinden oy verilen, vergilerin çevrimiçi olarak 5 dakikada toplandığı, kamu hizmetlerinin yüzde 99’unun 7/24 internet üzerinden erişilebilir olduğu, 2000 yılında nüfusunun üçte biri internet kullanırken 2016 yılında bu oranı yüzde 91’e yükseltebilmiş olan Estonya’da dijital vatandaşlık pratiklerinin temelleri çok erken yaşta atılıyor.

Yaratıcılık, Estonya’nın eğitim sisteminin ayrılmaz bir bileşeni haline getirildi. Çünkü müfredata yaratıcılığı teşvik eden unsurların eklenmesinin çocuklarda ekip çalışması ve problem çözme becerilerini de kamçıladığı fark edildi.

Hatta 2022 yılında İngiltere’de gölge kabinenin Eğitim Bakanı Bridget Phillipson, özellikle Estonya’ya gelerek bu ülkenin eğitim alanında neleri doğru yaptığını yerinde gözlemleyip kendi ülkesi için notlar almıştı.

Bazı uzman yorumlarına göre Estonya, tarih boyunca Danimarkalılardan İsveçlilere, Almanlardan Ruslara dek birçok topluluğun işgal ettiği bir toprak parçası olmasından dolayı beka sorununu, bir mücadele tekniği olarak “zeki” davranmakla aşma yolunu seçti ve bunun bir enstrümanı olarak da eğitimin kendilerini ileri taşıyacağına inandı. Eğitimin geleceğini de politikacılara değil uzmanlara, yani öğretmenlere ve üniversite çapındaki tartışmalara bırakıyorlar. Estonya’da her okulda eğitim teknolojilerinden sorumlu bir kişi istihdam ediliyor ve böylelikle öğretmenler de yeni dijital çözümler ve programlar konusunda sürekli eğitimden geçip farkındalıkları aktif düzeyde tutuluyor.

Estonya Modeli Kopya Edilir mi?

Her ne kadar eğitim kültürel, sosyolojik, tarihsel, demografik ve ekonomik olarak her ülkenin biricik koşullarına bağlı olarak şekillense de, Estonya’nın çok kısa bir sürede ve ön alıcı şekilde attığı adımlar, bize eğitim alanında yıllardır yinelediğimiz şikâyetlerimiz, sitemlerimiz ve zaman zaman da çığlıklarımızın panzehrini sunabilir. Çünkü Estonyalılaşan eğitim sistemi, çocuğa çözülmesi gereken bir sorun olarak bakmayarak ve çocukların içinde bulundukları bağlamlar, deneyimler, açmazlar ve sınamalar çerçevesinde daha iyi koşullarda ve çağa ayak uydurarak gelişmelerini sağlayarak çağının ilerisine sıçramaya odaklanır.

Kaynakları doğru yatırımlara ve altyapı gelişimlerine aktararak çocukların eğitim ekosistemi içindeki gereksinimlerini önceliklendirir.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, kimi çocuklar lüks içinde yaşarken, kimilerinin de okulda açlıktan bayıldığı bir sistemdeki çürümüşlük görünür hale gelir.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, kimi çocuklar tabaklarına konan envaiçeşit yemeği beğenmezken, kimilerinin sandviçinden bir ısırık almak için sıra arkadaşıyla kokulu silgisini takas ettiği yoksunluk hali herkesin vicdanını sızlatır.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, okullarda ücretsiz yemek koşulsuz, şartsız, amasız, fakatsız evrensel hale gelir; bütçede her şeyden kısıntı yapılır, ondan yapılmaz.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, kimi çocuklar okula özel şoförle gelip bayram tatillerini egzotik adalarda geçirirken, kimi çocukların Eminönü’nü 15 yıldır göremeden İstanbul’da yaşamasına göz yumulmaz; çocukların fırsat eşitliğine erişmesi için yerel yönetimi de merkezi yönetimi de uyum içinde, siyaset üstü şekilde uğraşır.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, eğitim gerçek anlamda çocuk-dostu hale gelir ve dijital teknoloji herkesin erişebileceği bir uzaklıkta olur. Eğitimde dijitalleşme etkileşimli/akıllı tahtalarla sınırlı kalmaz; Türkiye’de teknoloji kelimesi oyun bağımlılığıyla değil, eğitim ve inovasyonla anılır hale gelir.

Eğitim sistemi de zihniyetlerimiz de Estonyalılaştıkça, okula aç gitmemek veya okul kitaplarını alamadığı için akranlarının sorgulayıcı bakışlarından kaçınmak için okulu terk eden çocukların sayısı azalır; her çocuk sıra arkadaşıyla benzer bir beslenme programına dahil edilir ve her çocuk internete düzenli ve ücretsiz erişime sahip olduğu bir okul ekosisteminde eğitim materyallerine de ücretsiz erişir. Çünkü sosyal devlet bunu sağlamaktan sorumludur.

Zihniyetimizi ve dünyaya baktığımız çerçeveyi Estonyalılaştırmakla işe başlayabiliriz belki de… Eğitime verdiğimiz değer de zaten peşi sıra gelecektir.
Ne de olsa Estonya dilinde de Türkçede de ortak bir atasözümüz var: Kes otsib, see leiab, yani arayan bulur. Estonya bu noktaya gelmek için on yıllardır ciddi bir efor sergiliyor. Peki ya biz ne yapıyoruz? Biz hangi kısır gündem maddeleri arasında çocukların bugününü, geçmişini ve yarınını feda ediyoruz? Biz neyi arıyoruz, onlar neler buluyor? Biraz da onu düşünelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Menekşe Tokyay Arşivi