Ku Klux Klan’ın Başlangıcı

Ku Klux Klan’ın da son derece inişli çıkışlı bir tarihi oldu. İç Savaş’tan hemen sonra altı eski Konfederasyon askeri tarafından Tennessee, Pulaski’de kurulmuştu.
Dördü yeni avukat çıkmış olan altı genç adam, kendilerini fikirleri birbirine, yakın arkadaşlardan oluşan bir çevre olarak gördüler. Bu yüzden seçtikleri isim, yani “Klux”, “çevre” anlamındaki Yunanca sözcük kuklos’un yalnızca çok az değiştirilmiş haliydi. “Klan” sözcüğünü de eklediler, çünkü hepsi İskoçya-İrlanda kökenliydiler.
Başlangıçtaki, beyaz çarşaflara sarınarak başlarında yastık kılıfından kukuletalarla kırsal alanlarda at koşturma gibi faaliyetleri, zararsız olduğu söylenen gece yarısı muzipliklerine benziyordu. Ama kısa zamanda Klan, özgürlüğüne kavuşan köleleri korkutmak ve öldürmek için tasarlanmış ve pek çok eyalete yayılmış bir terörist örgüte döndü. Bölgesel liderleri arasında beş eski Konfederasyon generali vardı; en sadık destekçileri yeniden yapılandırma dönemini ekonomik ve siyasi bir kâbus olarak yaşayan plantasyon sahipleriydi.
1872’de, Başkan Ulysses S. Grant, Temsilciler Meclisi’nde Ku Klux Klan’ın gerçek amacını dile getirdi: “güç ve terör uygulayarak, üyelerin görüşleriyle uyum içinde olmayan tüm siyasi faaliyetleri engellemek, beyaz olmayan yurttaşları silah taşıma hakkından ve serbest kurşun hakkından mahrum etmek, beyaz olmayan çocukların eğitim gördüğü okulları baskı altına almak ve beyaz olmayan insanların durumunu köleliğe yakın bir duruma getirmek.”

James Welch Patton’ın Tennessee’de örgüte katılım töreni, 1860-1869 (Chapel Hill: University of
North Carolina Press, 1934)

Klan ilk döneminde bu işi broşürlerle, linç ederek, vurarak, yakarak, hadım ederek, silahla kırbaçlayarak ve bin bir türlü sindirme yöntemi kullanarak gerçekleştirdi. Eski köleleri, siyahların oy kullanma, toprak sahibi olma veya eğitim alma hakkını savunan beyazları hedef aldı. Fakat Klan, yaklaşık on yıl içinde, yasal ve askeri müdahalelerle Washington D.C. tarafından büyük ölçüde bastırıldı.
KKK’ın John Taloe Coleman’a gönderdiği bir tehdit mektubu (KKK Report, John Taloe Coleman, Alabama, vol.2, p.1054)

Ku Klux Klan 1915’e kadar büyük ölçüde rafa kalkmıştı, ta ki D.W. Griffith’in orijinal ismi The Clansman (Klan üyesi) olan The Birth of a Nation (Bir Ulusun Doğuşu, 1915) filmi Klan’ın yeniden doğumunun kıvılcımını çakana dek. Griffith, Klan’ı bizzat beyaz uygarlığı için savaşan haçlılar, Amerikan tarihindeki en soylu kuvvetlerden biri olarak sundu.

1925 yılında Washington’da Pennsylvania (Bartoletti, 2010) bulvarında düzenlenen KKK yürüyüşü.

Film, ünlü bir tarihçi tarafından yazılmış A History of the American People’dan bir alıntı yapıyordu: “Güney ülkesini korumak için, en azından büyük Ku Klux Klan, hakiki Güney imparatorluğu ortaya çıktı.” Kitabın yazarı, bir zamanlar Princeton Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıp aynı üniversitede rektörlük yapmış olan ABD Başkanı Woodrow Wilson’du.
1920’lere gelindiğinde, yeniden canlanan Klan’ın, Beyaz Saray’ın Yeşil Oda’sında Klan yemini ettiği kaydedilen Başkan Warren G. Harding de aralarında olmak üzere sekiz milyon üyesi olduğu iddia ediliyordu.
Bu dönemde, Klan sadece güneyde etkin olmakla kalmıyordu, tüm ülkeye yayılmıştı; artık kendini sadece siyahlarla değil, ayrıca Katolikler, Yahudiler, komünistler, sendikacılar, göçmenler, ajitatörler ve diğer statüko karşıtlarıyla da ilgili görüyordu.
1933’te, Hitler Almanya’da yükselirken, yeni Klan ile Avrupa’daki yeni tehdit arasında bağ kuran ilk kişi Will Rogers oldu: “Gazetelerin hepsi Hitler’in Mussolini’yi taklit ettiğini söylüyorlar,” diye yazdı. “Bana öyle geliyor ki taklit ettiği şey Ku Klux’tur.”
İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve bir dizi iç skandal bir kez daha Klan’ın düşüşe geçmesine neden oldu. Savaş sırasında ülkenin bütünlüğü ayrılıkçılığa üstün geldiğinden kamu duyarlılığı Klan’ın aleyhine döndü. Ama savaşın hemen ardından, birkaç yıl içinde, kitlesel bir yeniden doğuşun sinyalleri belirmeye başlamıştı bile. Savaş döneminin kaygıları yerini savaş sonrasının belirsizliklerine bırakırken, Klan’ın üye sayısında da patlama yaşandı.
Atlanta’daki Klan, Stone Dağı’nın cephesinde Rober E. Lee’nin oymasını taşıyan kayanın bulunduğu bölümde 90 metrelik bir haç yaktı. Abartılı haç yakma, bir Klancının dediğine göre, “zencilerin savaşın bittiğini ve Klan’ın geri döndüğünü anlamaları” için yapılmıştı.
Atlanta, Klan jargonunda KKK’nın Görünmez İmparatorluğu’nun Emperyal Şehri, Klanla kan bağı taşıyan ama ters mizaca sahip otuz yaşında bir adam olan Stetson Kennedy’nin de yurduydu. Kennedy, önde gelen güneyli ailelerden birine mensuptu, ataları arasında Bağımsızlık Bildirisi’ni imzalayan iki kişi, Konfederasyon Ordusu’ndan bir subay ve meşhur şapka firmasının kurucusu ve adına Stetson Üniversitesi kurulan John B. Stetson da vardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi