Markopaşa

Markopaşa, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz’un yazarlığını yaptığı, 1946 yılında yayın hayatına başlayan, Türk basın tarihinin en yüksek tirajlı yayınlarından biri olan, cuma günleri çıkan haftalık mizah dergisidir. Sabahattin Ali başyazarlığını, Mustafa Mim Uykusuz da çizerliğini üstlenmiştir.

Marko Paşa deyimi Türk halkı arasında oldukça iyi bilinen bir terimdir. Sanılanın aksine Marko Paşa aslında hukukçu değil, bilgili ve tanınmış bir hekimdir. Marko Paşa ılımlı davranışlar sergileyen, zarif, nazik, zeki bir insandı. Geniş bir fes giyer, yakasını açık bırakır, daima belinde kılıç, elinde şemsiye ile gezerdi. Gösterişi sevmezdi. Zamanına göre çok kuvvetli cerrahi bilgisi olan ve tıbbi bitkiler konusunda da eğitimli ve deneyimli bir hekimdi. Eski harfleri sadece imzasını atacak kadar bilir ve onu da tersten başlayarak yazardı. Hürriyetperver gençliğin kaynağı olarak bilinen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin idareciliğini üstlendiğinde, bu gençliğin tepki almaması için çoğu kez onları saraya karşı korumak durumunda kalmıştır.

Marko Paşa hem hekim hem de okul yöneticisi olunca karşılaştığı çoğu kişinin derdini dinlemek zorunda kalır ve çoğu zaman dinlediği dertlere çözüm getirememenin sıkıntısını çekerdi. Öncelikle kendisine geleni büyük bir dikkatle dinler; dertli, konuşmasını bitirince sanki konuşmasını anlamamış gibi kendine özgü Rum şivesiyle hemen sorardı: -Anladık, ama ne? Şikayetçi bir kez daha uzun uzun konuyu anlattıktan sonra Marko Paşa yine sorardı: -Anladık, ama ne? Bu cevap karşısında dertli kişi büsbütün dertlenerek devasını bulamamanın sıkıntısı içerisinde Paşa’nın yanını terk ederdi. Eğer ziyaretçi Marko Paşa’dan daha baskın çıkarsa o zaman da Marko Paşa sağ kolu demek olan Başkatip Muhtar Efendi’yi çağırarak şikayetçinin duymayacağı bir tarzda: -Zanım (Canım) Efendi, yaz buna bir sudan kalafat! diyerek bir ev sahibi maharetiyle dertliyi atlatıverirdi. Marko Paşa’ya dert anlatmanın imkân ve ihtimali yokmuş diye bilinirdi. İşte, bu huyu halk arasında yayılınca bir türlü çaresini bulmada başarılı olunamayan dertler için “Derdini Marko Paşa’ya anlat…” tabiri buradan ortaya çıkmıştır.

İsmini bu hikâyelerden alan Markopaşa dergisine karşı halkı kışkırtan en önemli isim Necip Fazıl’dır. Her devrin adamı, ispiyoncu Necip Fazıl durumdan vazife çıkarır, “Büyük Doğu” dergisinde yine sövüp sayar. 13 Aralık 1946 tarihinde 58. sayıda şöyle yazıyor:

“Tan isimli gemilerinin batışından sonra, komünist gazete ve mecmuaları, bir zaman şaşkın, boynu bükük, perişan ve imkânsız kalmışlar, hatta kendini sükuta vardırmışlardı. Fakat şimdi bu minik hücum botlarının, ana gemiden mahrum da olsalar, bir filotilla nizamı içinde birdenbire harekete geçtiklerini görüyoruz. Bu hücum botlarının isimlerini sayalım:

MarkoPaşa,
Gün,
Ses,
Yığın,
Sendika.

Her şeyden evvel, aziz ve temiz milli mukaddesat köküne bağlı olanlara ait bir hak olan muhalefete modasını istismarla işe başlayan ve aralarında Müstecabioğlu (Esat Adil), Sabahattin Ali, Doktor Şefik gibi şahıslar ve bu şahısların tuttuğu maşalar bulunan komünist zümrenin nasıl bir devirde ve ne yapmak sevdasında bulunduğunu, sırası ile, devlete, millete, hükümet, gençliğe ve halka haber verir; ve bu ani kemiyet kalabalığına, son derece planlı bir teşebbüs gözüyle bakılmasını tavsiye ederiz. Biz kendimize düşen vazifeyi yerine getirmeğe çalışırken, bu mevzuda, devletin, milletin, hükümetin, gençliğin ve halkın da vazifelerini görmek isteriz.”

Hükümetlerin, milletin ve gençliğin bir kısmı “kendilerine düşen vazifeyi” büyük bir heves, başarı ve büyük bir ikiyüzlülük içinde, yurt dışından pompalanan “komünizm korkusu” sayesinde yerine getirmişlerdir. Aynı korku Güney Amerika’dan Avrupa’ya yayılan bir coğrafya için de yaratılmış ve kullanılmış, pek çok diktatörün topraktan fışkırmasına, pek çok masum insanın toprağa gömülmesine neden olmuştur.

Toprağımızdan canilerin, ikiyüzlülerin, despotların değil vicdan sahibi insanların yeşermesi dileğimle okurlarımızın yeni yılını kutlar, yeni yılın hepimize huzur getirmesini dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi