Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Nihat Hoca ile makarnaya doğru!..

1930'ların "ordövr tabaklı" iftar sofralarından 1945'in un kıtlığına... 1985'te rakı kadehi tokuşturan "sağ siyasetçiler"den pastırmanın hayal haline geldiği bol ilahili ve Nutella reklamlı "Türkiye yüzyılı"na... Ramazanların lezzet yolculuğu, yaşadığımız bu tuhaf dönemin sosyolojik kodlarını da içeriyor.
   

27 İkinciteşrin (Kasım) 1935... O yıl ramazanın gelişi, Cumhuriyet gazetesinin iç sayfalarında, kısacık bir haberle duyurulmuştu. Zira İtalyan-Habeş savaşı ve İstanbul'da ekmek zammı gibi daha önemli konular mevcuttu.
Aynı gün Halkın Sesi de ramazanı kapaktan, tek bir cümleyle kutluyor; "Unutmayalım ki zekat ve fitrelerimizi Tayyare kurumuna vereceğiz" diye de not düşüyordu. İstanbul Radyosu'nda o akşam Bayan Bedriye Tüzün ve orkestrasının konseri, Budapeşte Radyosu'nda Verdi'nin "Aida" operası vardı. Ve ramazan davulcuları... "Halkın istirahatı düşünülerek yalnız istenilen mahallelerde çalmaları" uygun görülmüştü. Aksi takdirde "ilbaylığa" (valilik) şikâyet edilebilirlerdi.
Tan gazetesinde ise Burhan Felek, ramazana nostaljik yaklaşıyordu. Gerçi Allah'ın bildiğini kuldan saklayacak değildi ya, "16 yıl bir teviye tuttuğu orucu şimdi biraz da başkaları tutsun (!) diyerek koyvermişti"! Ama gelenekleri yaşatmak da güzel değil miydi? Zira zaman... "Ramazanı da öğütmekte"ydi.


İFTARDA HAVYAR VE LALANGA TATLISI

Yine 27 Teşrinisani 1935 tarihli Yeni Asır'da eczacı Kemal Aktaş, değişen yemek kültürünü ele almıştı. "Her cins reçel, peynir, pastırma, yerine göre balık yumurtası, havyarlı ordövr"... İftar sofrasının ta kendisiydi! Oysa şimdi yerel tatlar unutulmuş; keşkek, Çerkez tavuğu ve mantı tarih olmuştu. Pürohu, lalanga tatlısı ve kaygananın ne olduğunu bilen bile çıkmıyordu!
Artık kabak çekirdeği leblebiye, çikolata ise badem ezmesine meydan okuyordu. "Rosto, bon fila ve büftek"... Şiş kebabın rakipleriydi! Yine de yakınmamak lazımdı. "İsli bakır tencereler alaminiyomlara yerini bırakırken havagazı ocakları ile mutbahlarımız birer yemek laboratovarı" halini almıştı!


1945: ZEYTİNYAĞI VE UN KITLIĞI

Aktaş'ın dediği gibi, halimize şükretmek lazımdı. Zira 10 yıl sonraki ramazan 9 Ağustos 1945'e, yani 2. Dünya Savaşı'nın finaline denk gelecekti. Atom bombasıyla yıkılan "Japonya feryat ediyor", tarafsız devletlerden yardım istiyordu. Aynı gün Cumhuriyet'in ikinci sayfasında ufacık bir haber... Ramazanın geldiğini ama zeytinyağı azlığından dolayı kandil yakan minarelerde tenvirat (aydınlanma) yapılamayacağını duyuruyordu. Belediye "un miktarı kifayet etmediğinden" simitçilerin faaliyetini durdurmuştu. Ama fırıncıların pide imal etmesinde şimdilik sorun yoktu.


'SAĞCILAR' RAMAZANDA RAKI İÇİYOR!

Türkiye'nin inişli-çıkışlı tarihinde her an her şey değişir, neticede hiçbir şey değişmezdi. İşte 1985'te Nokta dergisinin ramazana denk gelen sayıları... Löwenbräu ve Tuborg'un bira reklamlarıyla ışıl ışıldı. Mübarek ayda içki mi?! Evet, hatta bizzat devlet erkanı, 103 yaşına giren Celal Bayar'ın doğum gününü ellerinde rakı kadehiyle kutlamaktaydı!
Bu sırada İslami cenahın gündeminde ise Ali Rıza Demircan vardı. Büyük Piyale Paşa Camii imam hatibi, "İslam'a Göre Cinsel Hayat" adlı kitabında sevişmeyi ibadete benzetmiş, dindarları ayağa kaldırmıştı! Üstelik... "Asr-ı saadet"in seks kültürünü de detaylarıyla anlatmıştı! Olacak iş değildi!
Derken 18 Mayıs 1986... Nokta dergisi bu ramazan "Dinci gençlikte patlama"yı kapağına taşıyacaktı. Devlet okullarında mescit açılması artık açık açık tartışılıyor, İstanbul'un güzide liselerinde çocuklar namaz kılmaya "yönlendiriliyor"du. Tarikatların eline düşen gençler de cabası... Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, "kaçak Kuran kursları" ile ilgili soruya yanıt vermiyor, topu İçişleri Bakanlığı'na atıyordu.
12 Eylül darbesi meyvelerini çabucak vermiş, Türkiye'de bir şeyler değişmeye başlamıştı.


SAHUR MENÜSÜ: 'SÜT DİLİMİ'!..

Sonrası malum. Din soslu bir inşaat kapitalizmiyle 40 yıl daha tüketen Türkiye, 2023 Ramazan yolculuğuna devam ediyor. Burada Burhan Felek'in fıkraları yok artık. "11 ayın sultanı", Nihat Hoca'yla kutlanıyor! Hatipoğlu'nun "late night show"unda "gökleri titreten dua", Bedir'de savaşan melekler ve cepheye atıyla giden Cebrail coşku içinde anlatılıyor! Peygamberin karşısında "sakalından şarap damlayan adam" öyküleri ve "afete karşı okunacak sureler" ile "milli irade" sahuru bekliyor. Deprem ve sel mi?.. "Nuh tufanı"nın yanında ne ki?!.. "Sabretmek" gerekiyor.
Budapeşte radyosu susmuş bugün. Geceye Abdurrahman Önül'ün ilahileri karışıyor. Klavye ve çıştaklara eşlik eden "resulullah" güfteleri... Pastoral bir "christian rock"ı andırıyor.

Çok şükür, un kıtlığı yok bugün. Ramazan pidesi 15 liraya satılıyor! "Türkiye yüzyılı"nın "öğütülmüş" damak tadı, Hatipoğlu'nun programına da yansıyor. Hoca hararetle şeytanı anlatıyor, o sırada pat reklam; revaniye Nutella dökülüyor! Hoca tespih çekmenin inceliklerinden söz ediyor, altta en ucuz süzme peynir ve kaymaksız yoğurt beliriyor. Hoca'nın sahur duası bile Kinder süt dilimi reklamlarıyla kesiliyor!
Marketlerde "lezzet kolileri"nin 200 gram zeytin içerdiği, tadına doyulmaz bir ramazan!.. Ordövr tabakları ve havyarın yerini alıyor. Nihat Hatipoğlu ile makarnaya doğru programı... Her gece 3'te, ATV ekranlarında sizleri bekliyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi