Önümüzdeki dönemde Selefilik

Geçen hafta bu köşede “Cübbeli Ahmet Hoca” adıyla bilinen İsmailağa cemaatinin tanınan ismi Ahmet Mahmut Ünlü’nün açıklamalarından yola çıkarak Selefilik ve yaratacağı tehditlerden söz etmiştim.
Yıllar önce jet skiye binerken fotoğrafları yayımlanan ve şimdilerde “sevimli cemaatçi” olarak televizyon kanallarında boy gösteren Ünlü, Selefi yapılarla ilgili yaptığı açıklamalar sonrasında savcılık tarafından emniyete davet edildi.
Katıldığı televizyon programlarında Türkiye’deki Selefi yapılar hakkında aklındakileri tek tek sıralayan Ünlü, - tam da benim beklediğim gibi - emniyete gidince aklındakileri savcılığa açıklamaktan geri durdu. Ünlü, bu durumu yine hafta sonunda katıldığı başka bir televizyon programında kamuoyuna duyurdu.
Televizyondaki son programında, önceleri seslendirdiği rakamsal bilgiler ile faaliyetlerini bildiği Selefi yapılarının isimlerini devletle paylaşmadığını anlatan Ünlü, bilgilerin kaynağı olarak üçüncü kişilerin isimlerini vermeyi tercih etti.
Bu noktada, daha önceleri geniş geniş değerlendirmeler yapan İsmailağa cemaatinin ekran yüzü Ünlü, ne oldu da birden sessizliğe büründü acaba?
Burada iki olasılık var. Ya devlet Ünlü’ye “sus” dedi, ya da mensubu olduğu cemaatten veya Selefi yapılardan “sessiz kalma talimatını” aldı. Ünlü’nün cemaat içindeki mevcut konumunu da unutmamak gerekiyor.
İşin sırrı yakın zamanda günışığına çıkar.

Madalyonun bir yüzü böyle. Gelelim diğer yüzüne.
Ünlü’nün açıklamalarının ardından kimi Selefi grup liderlerinden yanıt gecikmedi. İzmir’de Selefi hareketi içinde yer alan Vasat Kitabevi’nin çatısı altında faaliyet yürüten grubun liderinin konuşması önemli.
Kendisini Ebu Haris olarak tanıtan bu kişi, kitabevinin internetteki video kanalındaki açıklamalarında mevcut cemaat ve tarikatlara ağır eleştirilerde bulunuyor:
“Bütün pislik bunlarda. Rant var, çocuk istismarı var, cin çıkarma var, ajanlarla bunlar görüşüyor. Ne yapacaklar? Tam dağılırken müritlerine eksen kayması yaşatıp 'selefiler silahlanıyor' diyecekler” değerlendirmesini yapıyor.
Keza, Konya merkezli Gezenler grubunun lideri Murat Gezenler’in, görüştüğü meslektaşım İsmail Saymaz’ın sorularına verdiği yanıtlar, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin nasıl bir durumla karşılaşacağını göstermesi bakımından dikkate değer.
Gezenler, İmam Hatip’teki eğitimi sırasında Selefiliği benimsediğini açıklıyor.
Gezenler özetle; IŞİD’le Suriye’de tanıştığını, IŞİD’in savaşını ‘Cihat’ olarak gördüklerini, insanların kafasının kesilmesinin şeriata göre haram olmadığını, Türklerin Selefilere göre Müslüman olmadıklarını, askere girmenin küfür olduğunu, askere gidenlerin müşrik (kendilerinin tanrıya eş koşanlar) olduğunu, sayılarının 20 binden fazla olduğunu ancak silah bulunmadığını, her kentte en az 20 cemaat bulunduğunu anlattı.
Eldeki verilere ve bu açıklamalara baktığımızda “Yeni Türkiye”de sürecin nasıl ilerleyeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Aslında 1990’ların başında Batman başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’da ortaya çıkan yeni dini oluşumlar, bugün Selefilik adı altında evrimleşti.
Suriye’deki iç savaşın yarattığı ortamda filizlenerek yeniden doğan Selefiliğin bu tıopraklarda taban bulmasının en temel parametrelerinden birisi de mevcut tarikat ve cemaatlerin yeniden biçimlenmesidir.
AKP iktidarında daha görünür hale gelen tarikat ve cemaatlerin dini sosyal yapılardan para, ticaret, nüfuz, devlet yönetiminde söz sahibi olma, lüks yaşantı, kadın ve çocuk istismarında bulunma gibi parametrelerle ortaya çıkması radikal İslam’ın ya da diğer adıyla Selefiliğin taban bulmasına yol açtı.
Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ülkedeki dini çalışmaları yönetmesi amacıyla kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi misyonundan ziyade siyasetin emri altına girip, iktidar rüzgârıyla varlığını korumaya çalışması, tarikat ve cemaatlerin kontrol edilemez hale gelmesine neden oldu.
Türkiye’nin tablosu budur!
PROF. DR. HASAN ONAT, YAŞAMINI YİTİRDİ
Türkiye’de nerdeyse bir yıla yaklaşan sürede 7 binden fazla ölümüne neden olan Kovid – 19, ilahiyatçı akademisyen Prof. Dr. Hasan Onat’ı da aramızdan aldı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde İslam ve Müslümanlık konularında önemli akademik çalışmalara imza atan Prof. Dr. Onat, hafta sonunda yaşamını yitirdi.
Akademi camiası ve sevenlerinin başı sağ olsun. Bu ülke, Prof. Dr. Onat’ı çok arayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tolga Sardan Arşivi