Örgütlü olmak gelecektir

Ülkemizde örgüt sözcüğü uzun yıllar yasaklı ve tabu bir sözcüktü.

Oysa çağımız insanı düşünen, konuşan, örgütlü bireydir. Bundandır üyesi olduğumuz siyasi partinin, sendikanın, mesleki örgütümüzün kısacası sivil toplum örgütünün adını sevdiklerimizin adını söyler gibi söylemeliyiz.

İnsan bir örgüte nasıl katılır? Niçin üye olma gereği duyar? İlk iş örgütün program ve tüzüğünü okumak, amaç ve ilkelerini benimsemek, çalışmaya karar vermektir. Bu kararın ilk adımı üyeliktir. Sonrası yönetim organlarına adım adım yürümek. Bu yürüyüşte birey hem örgüte katkılarıyla güç katar hem de kendisini geliştirir.

Örgütün kurumsal kimliği ilkesi ve amacıdır. Bulunduğu ülke içinde kendini konumlandırması, sorunları aşmada kullandığı dil ve iletişimdir. Bir bütünün kurumsal kimlik olarak oturmasıdır. Kurumsal kimlik oluşunca artık kendi dışındaki tüm örgütlü yapılar ile kurumsal bir ilişki başlar.

Toplumsal mücadelenin okulu örgüttür. Örgüt içinde insanlar hem örgütsel kimlik kazanır hem de deneyim sahibi olur. Kendisinde var olan deneyim ve birikimleri ortak akıl ve işbölümü içinde örgüte aktarır.

Örgüt üyesi olduğunuz andan itibaren ‘Ben’ değil ‘Biz’ olarak çalışma başlar. Ortak akıl ve ekip anlayışı temel taştır. Örgüt içi çok seslilikle alınan kararlar örgüt dışı tek seslilikle savunulur. Bu da örgüt adına söylem birliği sağlar.

Örgüte bağlı tüm üyeler düşüncelerini örgüt içi toplantılarda dillendirir. Bu aynı zamanda örgüt içi demokrasinin gereğidir. Çeşitli düşüncelerin tartışılması sonunda alınan kararlara uyulması ve savunulması tek sesliliği oluşturur.

Örgütlerde disiplin önemlidir. Üye ödentilerinin sağlıklı ödenmesi gerekir. Aday olmak farklı düşünceler adına demokrasinin çok sesliliğini yaşamak çok doğaldır. Seçim sonrası yeni seçilen yönetimin çalışmalarına katkıda bulunmak çağdaş örgütsel tavırdır. Çünkü örgütlülük evrensel bir uğraştır.

Yöneticiler sürekli eğitimle kendilerini geliştirmelidir. Donanımlı, birikimli olmaya özen göstermelidir. Okumalı, araştırmalı, sormalı, öğrenmelidir. Yapacağı işleri projelendirmelidir. Projesiz çalışmalar yarım çalışmalardır ve sonuç almaktan uzaktır. Her projenin bir sahibi olmalıdır. Sahipsiz projelerin başarı şansı yoktur.

Kadın yöneticiler, örgütleri ikinci evi olarak görmeli. Hiç kimse anasından örgütçü, siyasetçi, sanatçı, yönetici doğmuyor. Her şey küçük bir adımla başlıyor. Adım adım üreterek yürüyen insanların yolları kesilse de onlara onarılmaz haksızlıklar yapılsa da bu kısa süreli bir engelleme olur.

Yönetici iyi bir konuşmacı olmalı. Bunun yolu, anlatacağı konuyu çok iyi bilmekten geçer. Savunacağınız düşünceyi çok iyi kavrarsanız, o kadar iyi anlatırsınız. İyi konuşmacı konuyu en iyi bilendir. Konuşa konuşa iyi konuşmacı olunur.

Örgüt içindeki üye, yönetici örgütsel bir dil, örgütsel bir tavır, örgütsel bir yaklaşım ve kimlik içinde olmayı bilmeli. Acıda ve başarıda arkadaşlarının yanında olmalıdır. Güven vermelidir. Çağımızın sihirli sözcüğü  ‘Dayanışma’yı hiç unutmamalıdır…

Her insan bir dünyadır. Gelişen dünyayı çok iyi izlemelidir. Kadınlar örgüt içi çalışmalarda istekli olmalı. Çağrı beklememeli. Kırılganlık göstermeyip kararlı, inançlı, inatlı olmalıdır. İnandığı yoldan yürürken; kıran döken değil, toparlayan, barıştıran ve üreten olmalı. Bilginin, sevginin, saygının açamayacağı kapı yoktur. Çağımız insanı düşünen, konuşan ve örgütlü birey olarak;  örgütlü toplumu savunmalıdır. Örgütlü olmak mutluluktur. Kavgayı değil umudu örgütlemeliyiz… 

Artık dillere düşen sloganımla yazımı noktalamak istiyorum: 

Bir kelebek kadar ömrüm olsa örgütlü yapılarda tüketirim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi