Ne olursa olsun değişim geliyor

“Sessiz kalsaydım, suç ortağı olurdum” demişti Einstein. Günümüzde benzer bir duygu ve düşünceyi biz de hissetmiyor muyuz? Gazze’de olanlara tanıklık edip gıkımızı çıkarmayınca bu kötülüğün bir parçası olmuyor muyuz? Bu yürüyüş ve protestolar neye yarar diye sorgulayanlarınız, sivil itaatsizliği dahi kınayanlarınız olabilir. Bir imza vermenin ya da üniversite protestosuna katılmanın büyük güçlerin karşısında beyhude bir eylem hatta mastürbatif bir hareket olduğunu söyleyenlere de ne yazık ki tanıklık ettim.
Tahmin edeceğiniz üzere bu düşüncelere katılmadığım gibi, devrimlerin ve değişimlerin, kırılmaların ve yeniliklerin bu birlik oluş ve başkaldırışla, ‘öteki’nin hakkını dillendirme ile geldiğine inanıyorum. O yüzden kendi ülkemde de ABD, Fransa ve diğer ülkelerdeki öğrencilerin mitinglerini heyecan ile takip ediyor, belki bir 68’e evrilmese de mezalime karşı yapılmış en güzel tepki olarak okuyorum.
Bu hamleler büyük resimde “büyük” devletlerin siyaset satrancını değiştirmeyebilir ama en azından Netanyahu ve kurmaylarının halkların nezdinde kaybettiklerini, yıllardır görülmeyen Filistinlilerin görülmesi ve tanınmasına şahitlik etmenin mutluğunu yaşıyorum.
Bu anlamda “dark side” kağıt üzerinde kazansa da kaybetmeye mahkumdur. O yüzden de mitolojik kahramanlık hikâyelerinin arka tipi değişmez, tekerrür eder.
Ne ironiktir ki, kutsal kitaplardaki Davut ve Golyat’tan bildiğimiz üzere, dev bir canavar gibi tarif edilen Filistinli Golyat’ı zekasıyla alt eden genç Davut’un hikâyesinde bugün roller tersyüz olmuştur.
İşin güzel tarafı bunu süper güçler ve medya baronları görmemezlikten gelse de sokak görüyor, öğrenciler ve akademi görüyor.
Ve biz çoğunluktayız.
Tarihin gösterdiği üzere de değişikliği talep etme ve gerçekleştirme gücü elimizde.

pelin-batu-3.jpeg


Her şey bu geçtiğimiz hafta New York’taki Columbia Üniversitesi’nde başladı. Yüzlerce öğrenci Gazze halkı için “dayanışma kampı” kurup kampüsteki protestolara katılınca NYPD Şefi John Chell öğrencilerin barışçıl olduğunu itiraf etse de polis kaba kuvvet kullanarak çocukları ve öğretmenleri tartakladı, 108 öğrenciden fazlasını da tutukladı.
Öğrencilerin ve hocaların talepleri, üniversite Siyonist kuvvetlerle işbirliği yapmasın, soykırımın bir parçası olmasın talebiydi.
Sonuç, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri sayılan Columbia, dönem sonuna kadar kampüsteki derslerini online yapacağını ilan etti.
Tabii iş orada bitmedi.
New York’tan sonra North Carolina Üniversitesi, Ohio State Üniversitesi, Boston Üniversitesi, Michigan Üniversitesi, Yale, New York Üniversitesi ve California’daki Berkeley Üniversitesi’ndeki öğrenciler ve fakülte öğretmenleri benzer nümayiş ve grevler düzenlemeye başladılar.

pelin-batu-1.jpg

Bizim için çok tanıdık

Bize çok tanıdık gelen şeyleri, dejavu duygusuyla izliyoruz:
ABD’nin yandaş medyası copuyla ve yumruğuyla vuran orantısız gücü aklamaya çalışıyor, devletlü yaşlı profesörlerini yerlerde sürükleyen, çocuklara ters kelepçe takıp onları içeri atan kaba kuvveti görmezden gelip çocukları şeytanlaştırıyor.
Buna mukabil bu çamurlu dünyada “insan kalabilenler” de orangutanlara orantısız zeka ile cevap veriyor. (Sesin ahenginden dolayı maymungillere haksızlık ettiğimin farkındayım, kusuruma bakmayın.)
Bu ne kadar sürdürülebilir?
Netanyahu çıkmış bu çocukları Nazi ilan ediyor! Bernie Sanders ise Netanyahu hükümetinin bombalatarak yok ettiği Gazze’deki 12 üniversite ve 56 okulu hatırlatıp ‘Bu çocukların yaptığı antisemitik değil’ diyor. Ama kendisi bir Musevi olan Bernie Sanders Amerika’da asla başkan olamayacak kadar solcu, muhalif, çevreci vs. Tutucu ve emperyalist Amerika’da her daim dışarıda bırakılacak bir insan. Ama yalnız olmadığını görmek, üniversitelerin kaynadığını ve sokağa taştığını görmek hoşuma gidiyor çünkü belki yaklaşan seçimlerde hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin pro-İsrail duruşunda geri adım atmalarını sağlayacaklar.
Beni fazla mı nikbin buldunuz? Olabilir. Ama böyle olmayı tercih ederim.
Zaten tarih de bize bu cesur ve güzel çocukların egemen güce karşı ne kadar ses getirebileceğini, tarihin seyrini değiştirebileceğini gösteriyor.

Hitler’e direnen gençler
İlk örnek aklıma Nazi Almanya’sından geliyor. “Beyaz Gül” adı altında tıp öğrencilerinden mürekkep bir grup, Nazilerin Yahudilere yönelik başlattığı zulme karşı Münih’te sivil itaatsizliğe başlamıştı. Münih detayı mühim zira Hitler Münih birahanelerindeki konuşmalarından yükselmişti. Bu çocukların çoğu bir zamanlar Nazilere oy vermiş, onları desteklemişti ama SS’lerin katile dönüştüğünü, insanların fırınlara gönderildiğini anlayınca başkaldırmışlar, 1943’te yasakları delip çirkin gerçekleri anonim grafiti ve bildirilerle ilan edip “Hitler insin” gibi sloganlar atmışlardı. Grubun bazı üyeleri bildiri dağıtırken yakalanmış, kurucularından Hans ve Sophie Scholl kardeşlerin de arasında olduğu öğrenciler, göstermelik bir mahkemeye çıkarıldıktan sonra kafaları kesilmişti. 21 yaşındaki Sophie idam edilmeden bir gün önce dava iddianamesinin arkasına “freiheit” yani “özgürlük” yazmıştı.

Bir örnek de Abd’den
Başka bir örnek de Amerika’dan. 1968 yılında Vietnam Savaşı bataklığından çıkmayı vaat eden Nixon belki de en çok bu sayede seçimleri kazanmıştı. İki yıl sonra ülkesini Kamboçya savaşına soktu. ABD Kamboçya’ya asker çıkartır çıkartmaz öğrenciler ayaklandı. Ohio eyaletindeki devlet okulu olan Kent Üniversitesi öğrencileri izin alıp protesto düzenlemeye kalkışınca üniversite yetkilileri onları engellemeye kalktı.
Tüfeklerle okula çağırılmış Milli Muhafız güçleri çok geçmeden çocukların üzerine kurşun yağdırmaya başladı. Dört öğrenci olay yerinde öldü. Ölen bir öğrencinin başında 14 yaşındaki kızın fotoğrafını çeken John Filo’nun daha sonra Pulitzer ödülü alacak fotoğrafı büyük yankı uyandırdı.
Çok geçmeden ülkenin dört bir tarafındaki 4 milyon öğrenci savaşa karşı sesini yükseltiyordu. Vietnam Savaşı’na karşı gösterilerin sonunda ABD sadece savaşı kaybetmemişti, “yenilmez” imgesi de kül olmuştu.

Yolsuzluklara karşı meydana
Tiananmen Meydanı’ndaki protestoyu çoğunuz duymuşuzdur. 1989 baharında Çinli öğrenciler yolsuzluklarıyla nam salmış hükümete karşı, reform ve özgürlük isteklerini dillendirmek için dünyanın en ünlü meydanlarından biri olan Pekin’deki Tiananmen’de toplanmaya başlamıştı. Çin Kızılhaç verilerine göre 2000-3000 öğrencinin başını çektiği protesto çok geçmeden kana bulanacaktı.
15 Nisan’dan 4 Haziran’a kadar devam eden protestoları bastırmak için önce sıkıyönetim ilan edildi, Çin Komünist Partisi öğrenci direnişi olarak başlayıp büyüyen protestoyu sert bir şekilde bastırmaya karar verince devletin aygıtları halkın üzerine ateş açtı.
Komünist Partisi 23 kişinin öldüğünü söylese de Çin Kızılhaç verilerine göre rakam çok daha yüksek. Onlar 2.600 kişinin öldürüldüğünü telaffuz ediyor.
Bu haklı demokrasi isteği günümüzde karşılığını bulmasa da pek çok siyasetbilimcinin de hemfikir olduğu üzere öğrenci direnişi olarak başlayan Tiananmen Mitingi Çin tarihini değiştirdi. Bugün bazı ekonomistler ‘Çin Mucizesi’nden bahsederken Tiananmen’in etkisini unutuyorlar ama bu başkaldırının ülkenin rotasını değiştirdiği aşikar.

Dünyaya örnek öğrenciler
Örnekler çoğaltılır, hem de çok. Güney Afrika’dan Tayland’a, İsveç’ten bizim ülkemize, öğrencilerin yüz yıldan aşkın bir süredir birlik olduklarında duvarları ve önyargıları, dil, din, ten ve nice ayrımı yerle bir ettiklerine tanıklık ettik.
Bazen başarılı oluyorlar, bazen olmuyorlar ama işin güzel tarafı bastırılsalar bile, ihtiyar tiranların yerini alacak da onlar.
Anne Frank, toplama kampına gönderilmeden günlüğüne, “Dünyayı iyileştirmeye başlamak için kimsenin bir an bile beklemesine gerek kalmaması ne harika bir şey” yazmıştı.
Bugün aynı şeyi açlıktan iskelete dönmüş Anne Frank’in yaşında Filistinli bir kız bize bir bakışıyla söylerken dünyanın yavaş da olsa değiştiğini, kemikleşmiş önyargıların ve putların yıkıldığını görüyorum.
Bebek adımları bunlar, farkındayım.
Ne olursa olsun, değişim geliyor, eşyanın kanunda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi