Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Açıl yâ Starbucks açıl!

Norveçli bir turizm şirketi, müşterilerini Rusya'da aşılattıktan sonra Türkiye'ye tatile götürmeyi planlıyor! Louvre Müzesi çaresiz, hediyelik eşya satmaya başlarken İngiltere, Covid sonrası vergi zamlarını hesaplıyor! Ve durduk yere yine "normalleşen" ülkemizde kafeler dolup taşarken "öğle rakısı" trend haline geliyor! Koronavirüs, "homo economicus"u çok seviyor!

Covid-19'la mücadele eden insanlık, bulduğu çareler ve aldığı önlemlerle geçen hafta da takdire şayandı. İlk haber Norveç'ten geldi. World Visitor adlı turizm firması, Avrupa'daki aşı kıtlığından dolayı Moskova turları düzenleyeceğini açıklıyor ve dileyen herkese çok uygun fiyatlarla "Sputnik V" vadediyordu.
Örneğin basit tur paketiyle bir ay içinde iki kez Moskova'ya uçmak ve sadece 1200 avro karşılığı iki doz aşı olmak mümkündü. Ama tabii Avrupa'ya her dönüşte bir süre karantinada kalmak gerekebilirdi. Bunun yerine bir üst paketi seçenler, iki aşı arasındaki süreyi Türkiye'de geçirebilir; İstanbul'dan Ayvalık'a, Kuşadası'ndan Side'ye uzanan şahane bir tatilin keyfini sürebilirdi! Üstelik 1500 avroluk bu pakete Akdeniz'in 5 yıldızlı "wellness" otellerinde konaklama ve sabah kahvaltısı dahildi!
"Yok, ben gezmeyi sevmem" diyenler için de elbette bir çare vardı. 3000 avro ödeyenler, üç hafta boyunca Moskova'da kalabilir, Rusya'nın en lüks "spa" otellerinde "tam teşekküllü" bir "sağlık deneyimi" yaşayabilirdi! Eh, bundan iyisi Kudüs'te Biontech'ti!..


'AŞI TURİZMİ'YLE HERKES KAZANACAK!

Firmanın "aşı turizmi" projesi, tartışmaları da beraberinde getirecekti. Örneğin henüz Rus halkı ulaşamamışken, birtakım zenginlerin gidip o aşılardan yararlanması ahlaki miydi? World Visitor'a göre bu hiç sorun değildi zira zaten Rusya, 31 ülkeye Sputnik V ihraç eden bir ülkeydi. Kaldı ki bu turlar sayesinde hem Avrupa'nın aşı stoku rahatlayabilir hem de otelleri gecelik 30-40 avroya kapatılarak (!) can çekişen Türkiye turizmine destek olunabilirdi! Sahiden de herkesin kazanacağı, gerçek bir "win-win" projesiydi "aşı turizmi"!..

Peki ya firma?.. Efendim, onlar "bu işi çok ufak kârlarla yapan" ve hizmet aşkıyla yanan gerçek turizm neferleriydi.

DÜKKÂNLAR AÇILSIN, OKULLAR KOLAY...

Koronavirüs salgınına karşı bir başka dâhiyane çözüm de aynı hafta Almanya'dan gelecekti. Türkiye'yi kıskandığını ve örnek aldığını ilk kez bu kadar net gösteren Merkel hükûmeti, vaka sayıları düşmediği halde "kademeli açılma planı" yayınlıyor ve çiçekçilerin kaç müşteri alabileceğinden kapalı alanlarda ne tür sporların yapılabileceğine kadar birçok ayrıntıyı halkıyla paylaşıyordu! Örneğin düşük riskli bölgelerde müze ve hayvanat bahçeleri gezilebilecek ama risk yükseldiğinde restoranların bahçesine ancak negatif Covid testi ve rezervasyonla girilebilecekti.


Her şey bu kadar basitti ama kimileri ekonomiyi şahlandıracak bu hamleleri anlayamıyor, gazete köşelerinden "hainlik" ve "bölücülük" yapmaya başlıyordu! Konunun uzmanlarından Olaf Gersemann örneğin, "açılma planı"nı "rahatsız edici" diye niteliyordu. Caroline Turzer ise sürücü ve pilot kursları bile düşünülmüşken okulların durumundaki belirsizliği eleştiriyor ve "Yine unutulan çocuklar!" diyordu.

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK (!)

Die Welt gazetesinin genel yayın yönetmeni Ulf Poschardt da şansölyeye yazdığı açık mektuba "Almanya'nın sabrı tükendi!" başlığını atıyordu! 16 yıllık iktidarında mülteci sorunundan ekonomik krizlere kadar pek çok badireyi atlatan Merkel, görevinin son aylarında ilk kez böyle ağır tepkiler alıyordu. Neticede "iri olma, diri olma, hep birlikte Almanya olma!" zamanıydı ama bunu elbette gazeteci kisvesi altındaki teröristlere (!) anlatmak imkânsızdı!


"Millet sevdalısı" olan bir diğer ülke de İngiltere'ydi. Boris Johnson yönetimi, halka yaptığı milyarlarca sterlinlik yardımı Covid sonrası nasıl geri alacağını planlıyor, şimdiden fahiş vergi zamlarına hazırlanıyordu. Japonya ise bu yaz ev sahipliği yapacağı olimpiyat oyunlarının derdindeydi ve pandemi şartlarında yurt dışından seyirci alıp almamaya hâlâ karar verememişti. Oysa Bahreyn bu konuda çok daha netti ve 28 Mart'taki Formula 1 Grand Prix'sini "aşılanmış seyircilerin" yerinde izlemesine izin verecekti. İsrail de aşılanan vatandaşlara ayrıcalık sağlamaya yönelik "yeşil pasaport" uygulamasını hayata geçiriyordu ve elbette her şeyin başı yaz turizmi ve AVM'ler değil; sağlıktı, sıhhatti!


ADETA HAVA TAHMİN RAPORU!..

İşte koca bir insanlık, şimdilerde anlı şanlı devletlerin Covid-19'la kahramanca (!) mücadelesine tanıklık ediyor. Oysa aylardır kapalı olan Louvre Müzesi, "batmamak" için mecburen kendi adını taşıyan ürünleri piyasaya çıkarıyor. Ve "Louvre" adı artık sanat eseri baskılı tişörtler ve cep telefonu kılıflarında arzı endam ediyor!
Can güvenliği açısından adanın sınırlarını kapatan Avustralya, mevsimlik tarım işçisi bulmakta zorlanıyor ve toplanamayan güzelim meyveler dalında çürüyor.
Hastaneleri Covid-19 olgularına ayıran Romanya, kanser ve AIDS hastalarına bakamıyor; sağlık sistemi çöküyor. Ama önemli olan matematik tabii; 100 bin nüfusta ideal Covid vaka sayısı 50 mi olmalı, 100 mü? Bir yıldır devletler bu soruya "net" bir cevap veremiyor!
İsviçreli fizik profesörü Frank Scheffold de politikacıların "o anki duruma göre" rakamları yorumladığından söz ediyor. Ve "Epidemiyolojik modellemeler hava tahmin raporlarına döndü!" derken bu belirsizlikte en fazla birkaç hafta sonrasını öngörebilmekten yakınıyor.
Peki Türkiye hiç geri kalır mı? O da âni bir "emir"le durduk yere tuhaf bir "normalleşme"ye geçiyor. Instagram "story"leri Starbucks ve kafe fotoğraflarına kavuşurken Twitter'da "öğle rakısı" davetleri moda haline geliyor.
Galiba insanlık, bir virüs kadar bile "mutasyon" geçiremiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi