Tuğçe Küçük

Tuğçe Küçük

ASIK YÜZLER COĞRAFYASININ VATANDAŞLARI

Can yakan, umudu körelten, yaşama sevincini söndüren ülke gündemleri içerisinde gecenin en karanlık anı bitmek bilmiyor. Fakat bu kapkaranlık gecenin ortasında küçücük bir kıvılcım çaksa o gece artık kapkaranlık değildir. İşte bütün bu umutsuzluk, karamsarlık, çaresizlik tablosunun ortasında yaşayan asık yüzlü insanlar tebessümü uyandırmaya, umudu canlandırmaya gelecek küçük kıvılcımları bekliyorlar...

Keyifli başlayan her sohbet, soluğu ekonominin geldiği durumda alıyor. Alım gücümüz her geçen gün düşerken sohbetlerin vazgeçilmez konuğu, yükselmekte dur durak bilmeyen sıradan, günlük ihtiyaçlarımız oluyor hep. Tabii aynı oranda yükselmeyen maaşlar ise bir diğer neşemiz!...

Önceleri artık yurtdışına çıkmak hayal oldu diyorduk. Çok geçmeden tiyatroya, konsere gitmek gibi, sosyalleşmek gibi ruhumuzun ihtiyaç duyduğu aktivitelerin nasıl birer lükse dönüştüğü konuşulur oldu. Vardığımız noktada ise elektriğin lüks olduğu, doğalgazın lüks olduğu, sebze alışverişinin lüks olduğu günleri yaşamaktayız!..

Orhan Veli’nin şiiri yaşıyor, biz de şiiri yaşıyoruz:

“Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

…”

Hava hâlâ bedava iken bol bol çekiyoruz içimize. Markete girmeden derin bir nefes alıyoruz. Elektrik faturasına bakmadan bir derin nefes…

Hava h^lâ bedava iken…

Umudu var büyük insanlığın

Gün geçmiyor ki beraber olduğu erkek tarafından hayattan koparılmış bir kadının haberini almayalım. Bir tarafta, bu erkeklere gerçek yaptırımlar uygulansın diye bağırmaktan bir gün olsun vazgeçmediğimiz, artık tek bir kadın daha incinmesin diye haykırmaktan kısılan sesimiz; diğer tarafta neredeyse bu yaşananları alkışlayacak bir güruh… Demeye de dilim varmıyor artık…

Geçtiğimiz günlerde maaşlarına zam istemeleri sebebiyle işten çıkarılan Migros Depo İşçilerinin haklarını aradıkları için Migros Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın villasının önünde ters kelepçe ile gözaltına alınması, hırsızlıkla suçlanan Migros işçisinin “Ben hırsız değilim. Çok yoksul bir işçiyim” cümlesiyle biten savunması; varlığına varlık katanlarla an be an yoksullaşanların arasında durmaksızın büyüyen uçurumu, zalimliği, acımasızlığı, sömürüyü iliklerimize kadar hissettiğimiz, can yakan, umudu körelten, yaşama sevincini söndüren ülke gündemleri…

Amma velakin kapkaranlık bir gecenin ortasında küçücük bir kıvılcım çaksa o gece artık kapkaranlık değildir. Bütün bu umutsuzluk, karamsarlık, çaresizlik tablosunun ortasında yaşayan insanların beklediği şey o küçük kıvılcım…

Bu kıvılcımı sanat yaptı.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Tarkan’ın şarkısında herkes bir anlam buldu, herkes şarkıyla kendi aradığı umudun yakasından tuttu, heyecanlandı.

Tarkan’ın “Gitçek gitçek geldiği gibi gitçek” dediği şarkı mutsuzluğun, umutsuzluğun ortasında kalakalmış insanlara bir kıvılcım oldu. İnsanların içindeki –artık- göstermeye mecal kalmamış olan umutları uyandırdı bu şarkı...

Şarkının neye ithafen yazıldığını bir kenara bırakalım da onun herkesin kendi gördüğü karanlığın ortasına yaktığı kıvılcıma bakalım.

Zaten sanat bunu yapmaz mı? Tarkan da bunu bir kez daha lâyığıyla yaptı.

Nazım Hikmet’in 1958 yılında yazdığı şiirinde söylediği gibi:

 

“Büyük insanlığın toprağında gölge yok 

                                        sokağında fener 

                                        penceresinde cam 

ama umudu var büyük insanlığın 

                                        umutsuz yaşanmıyor.”

 

Gerçekten, umut azabilir, körelebilir hatta bitti sanılabilir ama yeniden ortaya çıkması bir kıvılcıma bakar. 

 

Devrimdir gülmek!..

Primo Levi “Nazi temerküz kamplarından bizi gülmek kurtardı” diyor. Çünkü gülmek ilaçtır. Umudun ilacıdır. İnanmanın ilacıdır. Çarenin ilk adımıdır. Tam da bu sebeple, asık suratlı insanların coğrafyasında yüzler asıkken otoriteler için her şey yolundadır. 

Otoriteler şaka kaldıramazlar. İnsanları gülümsetecek hiçbir hamleye tahammülü yoktur otoritelerin…  Onlar, gülmekten, güler yüzlü olmaktan ölesiye korkarlar. Ama en çok da gülenlerden korkarlar. Çünkü gülmeyenin kendisinden korktuğunu biliyorlardır. Çünkü gülmemek umudu da yer bitirir, biliyorlardır.

Tarkan’ın ‘Geççek’ şarkısı ylaasık yüzler coğrafyası vatandaşlarının yüzlerinde bir tebessüm uyandı. Belli ki bu asık yüzlü insanlar tebessümü uyandırmaya, umudu canlandırmaya gelecek küçük kıvılcımları bekliyorlardı.

 

Ve Pencere Pazar bugün 100. kez pazarların en güzel günaydını!... Nice 100’lere! Çiçekten günlere varmak umuduyla!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tuğçe Küçük Arşivi