DÖRT YAPRAKLI YONCANIN BİR YAPRAĞI KOPTU:FATMA GİRİK SONSUZLUĞA GÖÇTÜ !

Çocukluk yılları olanaksızlık içinde geçen Fatma Girik, daha o yıllarda gelecekte oyuncu olmayı kafasına koymuştur. 15 yaşına gelmeden annesiyle filmlerde figüranlık yapmaya başlar. Bu yıllar hayal ettiği gibi değildir. Figüranlık dönemi ve küçük rollerde yer alması 1954’den başlayarak 1957’ye kadar devam eder. Bu süreç Fatma Girik için umut kırıcı olsa da, sonunda çok geçmeden amaçladığı noktaya ulaşır ve “star” olur.

Ülkemizde çok bilinen deyimlerden birisi “benim yaşamım film” deyimidir. Bu deyim sadece bazı sıradan insanların kendi yaşamına önem atfetmesiyle de ilgili değildir. Sinemamızda “dört yapraklı yonca” olarak bilinen ve yaşamları boyunca sinemamızda bütün zamanların starları olarak kalacak Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın’dan önce, 15 yaşında sinemaya başlayan ve onlar arasında ilk star olan  Fatma Girik’in gerçek yaşamı da Yeşilçam filmlerindeki gibidir.

FİGÜRANLIK DÖNEMİ

Çocukluk yılları olanaksızlık içinde geçen Fatma Girik, daha o yıllarda gelecekte oyuncu olmayı kafasına koymuştur. 15 yaşına gelmeden annesiyle filmlerde figüranlık yapmaya başlar. Bu yıllar hayal ettiği gibi değildir. Figüranlık dönemi ve küçük rollerde yer alması 1954’den başlayarak 1957’ye kadar devam eder. Bu süreç Fatma Girik için umut kırıcı olsa da, sonunda çok geçmeden amaçladığı noktaya ulaşır ve star olur. Burçak Evren’in deyişiyle o yıllarda ne kadar star olunursa...

Fatma Girik, o dönemlerdeki koşulları şöyle anlatır: Bizim zamanımızda ruj kalemi bile yoktu.Paran da olsa kimi şeylere ulaşamıyordun. Beyoğlu’nda Bursa sokağının köşesinde Funda adlı bir parfümeri mağazası vardı. Oraya zaman zaman ruj ya da makyaj kalemleri gelirdi. Hemen oraya koşardık. Türkan, Hülya ya da ben. Kim önce giderse o alırdı... Kuaför filan da yoktu. Sabah erkenden kalkar, koca bigudilerle saçımızı sarardık. İlk dönemler arabamız yoktu, el kaldırdığın zaman önünden geçen taksiler de yoktu. Elimizdeki bavulla Kabataş’a gider vapura biner, oradan Erenköy Ethem Efendi’deki Avukat Nazım Beyin evinde film çevirmeye giderdik.

SİNEMA TUTKUSU

Fatma Girik sinemaya olan tutkusunu şöyle açıklar: Bu heves bende nasıl doğdu? Küçücük bir kız çocuğuydum. Evden ve mektepten kaçarak gizli gizli hep sinemaya giderdim.Sinemada yapılan şeyleri küçük kafam almazdı. Bunun için de artistleri insan üstü mahluklar gibi kabul ederdim. Geceleri de yatağımda sağıma soluma kıvranarak uyuyamazdım. Bütün gece seyrettiğim filmi yaşar, oradaki insanları canlandıran artistleri düşünürdüm. Allah’a hep şöyle yalvarırdım: Yarabbim ! Ne olur, büyüyünce beni de artist yap...

Fatma Girik, sinemada çıkış yapmadan önce küçük paralar karşılığında figüranlık yaptı. Onun popüler olmasında üç film önemli rol oynar. Bunlar onu ilk tanıdığında Fatma Girik’ten bir şey olmayacağına inanan Osman Seden’in yönettiği “Mahalleye Gelen Gelin” (1961), Memduh Ün’ün yönettiği “Murada Ereceğiz” (1958) ve Orhan Kemal’in “Devlet Kuşu” romanından esinlenen “Avare Mustafa”dır (1961). Fatma Girik figüran olduğu yıllarda henüz çocuktur. Biraz serpilince Memduh Ün’ün gözüne çarpmıştır. Ün, o sıralar Türk sinemasının “dört yapraklı yonca” öncesi starlarından olan Muhterem Nur ile birliktedir. Fatma Girik ve Memduh Ün arasındaki yakınlaşma giderek bir tutkuya dönüşür ve yaşam boyu hayat arkadaşlığıyla sonuçlanır. Girik, ölümünden önce oyuncu arkadaşı Hülya Koçyiğit’e “Memduh gitti her şey bitti” der.

 OLDUĞU GİBİ OLAN STAR

Fatma Girik sinemamızda star mertebesine yükselen bir oyuncu olsa da, yaşam tarzı büyük ölçüde değişmemiştir. Şüphesiz para kazanması, çocukluk ve gençlik yıllarında özlemini duyduğu şeylere sahip olmasına olanak tanımıştır. Bir süre sonra sonra da Topağacı’nda bir ev alır. Arkasından bir araba ve öteden beri düşünü kurduğu bir de yuvarlak yatak. O yatağın benzerini çocukluğunda okuduğu bir dergide görür. Kim Novak yatağının üzerinde sere serpe yatıyordur. Bir gün benim de olacak der ve olur. Mobilyacı yatağı bir şartla yapar. O da bir hafta boyunca onu vitrinde teşhir etmektir. Fatma her gün mobilyacının önünden geçer ve bir süre, sanki bu yatak benim dercesine, ona bakar.

Fatma Girik sinema yaşamı boyunca 200’e yakın filmde oynamıştır. Filmografisinde öne çıkan filmlerin arasında “Avare Mustafa” (1961), “Seviştiğimiz Günler” (1961), “Keşanlı Ali Destanı” (1962), “Karakolda Ayna Var” (1966), “Yaprak Dökümü” (1967), “Ezo Gelin” (1968), “Köroğlu” (1968), “Boş Beşik” (1969), “Şöför Nebahat” (1970), “Acı” (1971), “Kerem İle Aslı” (1971), “Leyla İle Mecnun” (1972), “Kambur” (1973), “Kuma” (1973), “Ağrı Dağı Efsanesi” (1975), “İntikam Meleği” (1976), “Kanlı Nigar” (1981), “Kaçak” (1981), “Postacı” (1984), “Sinema Bir Mucizedir” (2005) sayılabilir.

SAHNEYE ÇIKIŞ VE TELEVİZYONDA ADALET ARAYIŞI

Yeşilçam’ın dört yapraklı yoncasından biri olan Fatma Girik, televizyonun yaşamımıza girmesinden sonra, sinemamızın zayıflamasıyla sahneye de çıkmıştır. Bu süreçte önce seyircilerle sohbet ederken, giderek şarkı söylemeye başlamış ve salonları da doldurmaya başlayınca sinemadan daha fazla parayı sahneden kazanmıştır. Ben de kendisini sinema okulu öğrencisi olduğum yıllarda, Ankara Başkent Gazinosu’nda sahneye çıkarken ilk kez tanımıştım. 1990’larda bir süre “Söz Fatoda” isimli televizyon programının sunuculuğunu yapan ve fenomen olan bu programda adaletin peşine düşen Fatma Girik, bu programla zaman zaman RTÜK’ün büyütecine de takılmıştı.

SİYASETÇİ FATMA GİRİK

Fatma Girk, Cumhuriyetin kurucu değerlerine inanmış, laikliğe bağlı ve sosyal demokrat çizgide bir sanatçıydı. Bu özellikleri onu siyaset sahnesine de taşıdı ve SHP’nin (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) 1989-1994 yılları arasında Şişli Belediye Başkanı oldu. Politikacı olarak da kendisi gibiydi. Botlarını ayağına çekerek sokaklarda halkla bütünleşip onların sorunlarına çözüm üretti, gerektiğinde evini ipotek ederek belediye çalışanlarının maaşlarını ödedi. Kadına şiddetin önlenmesinde projeler üretti, şiddet gören kadınlara destek oldu. O her zaman yalın, olduğu gibi olan, “star” tavırları sergilemeyen, içimizden biriydi. Televizyon programı yaptığı dönemlerde geçirdiği bir kaza onun ileriki yaşlarına da yansıyan sağlık sorunları bıraktı ve sinemamızın efsanelerinden birisi olarak erken aramızdan ayrıldı. Işıklar içinde uyusun.

KAYNAKLAR:

Bircan Usallı Silan&Burçak Evren, Fatma Girik, Datça Altın Badem Film ve Kültür Festivali Yayınları No: 2, 2011.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi