Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Hâlâ niye şaşırıyoruz?

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonunda gerçekleşti ve tüm dünya "şoke" oldu. Oysa bu aylardır beklenen bir gelişmeydi. Tıpkı çevre faciaları, ekonomik çöküş ve yaklaşan Marmara Depremi gibi... Peki bağıra bağıra geldiği halde neden her felakette yeniden hayrete düşüyoruz? Dağılan "hakikat" algımız mı, yoksa içimizdeki "saf iyimserlik" mi bunun sebebi?

Biz Türkiye'de yaşayanların "ata sporları"ndan biridir şaşırmak... Gündem her an "bomba gibi" bir haberle sarsılabilir, şoklardan şok beğeniriz! Yarın örneğin, Sedat Peker çıkıp ülkeye dönse ve devlet töreniyle karşılansa... Bakan Nebati Diyanet Holding'in başına atansa... Ya da AKP, eskidiği için Uludağ'ı yıkıp yerine daha güzelini dikeceğini açıklasa?.. Kim "imkânsız" diyebilir? Hatta küme düşme namzeti Galatasaray, bir bakmışsınız UEFA Avrupa Ligi'nde Barcelona'yı elemiş! Olur mu olur... Bu coğrafyada her an her şey beklenebilir. 
Bizler de mevzuyu ekranda "uzmanları"yla konuşur, didik didik eder, sonra da çabucak unuturuz. Zira "hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" ve nasılsa 2-3 gün içinde yeni bir skandalla hayatımız eskisi gibi (!) akacaktır.
Oysa dünya öyle mi? Neredeyse iki yıldır Covid-19'la yatıp kalkan "ecnebiler", tam Omikron sayesinde nefes almış, önlemleri kaldırıp "normalleşme"ye hazırlanırken bu kez Ukrayna krizi başlayacaktı. Özellikle Batı kamuoyu için bu tarihi bir olaydı. "Savaş" gibi bir insanlık dramı... Yoksa 21. yüzyılda Avrupa'nın kapısına tekrar mı dayanmıştı?



BİR FİLM YA DA OYUN GİBİ...

ABD Başkanı Joe Biden sürekli Rus işgalinin başlayacağını duyuruyor, artık neredeyse "operasyon"un günü bile biliniyordu. Nitekim 24 Şubat'ın ilk saatlerinde Putin saldırı emrini veriyor, ilk roketler Ukrayna'ya doğru ateşleniyordu. Sonrası malum... Çatışmalar, bombalanan kentler, metrolara sığınan Kiev halkı, yolda sivil araçları kasten çiğneyen Rus tankları, kan ve gözyaşı... Twitter'da görüntüleri izleyenler donup kalmıştı.
Peki neydi bu kadar şaşırtan herkesi?.. Zaten "geliyorum" diye haykıran savaş tam da böyle bir şey değil miydi? Acaba hep Orta Doğu'nun gri kasabalarında gördüğümüz yıkımı Donbas'ın tarihî yapılarına mı yakıştıramamıştık? "Savaş kurbanı" denince akla genellikle şalvarlı, ayağı çıplak, esmer ve kavruk yüzlü Suriyeliler, Afganlar gelirdi. Ukrayna'dakilerin sarışın ve bakımlı olması mıydı katlayan trajediyi? Ya "tarihe tanıklık etme"nin korku ve hayranlığı buluşturan o sado-mazohist duygu durumu?.. Bir solukta izlediğimiz "Kapıdaki Düşman", bıkmadan oynadığımız "Call of Duty" işte şimdi tam karşımızda ve "gerçek"ti.


ÖDİPUS, KEHANET VE ŞOK!..

Philosophie Magazine'in Fransa Genel Yayın Yönetmeni Alexandre Lacroix ise soruna farklı bir açıdan bakıyordu. "Gerçeğin Çöküşü" başlıklı makalesinde Lacroix, kaçınılmaz olanı bilsek bile insanın dehşete kapılabildiğini anlatıyordu. Tıpkı Ödipus efsanesindeki gibi... Evlatlık Ödipus, bir gün bir kahinden öz babasını öldüreceğini, öz annesiyle evleneceğini öğrenince panikleyip Korinth'ten kaçacaktı. Ama yolda yaşlı bir adamla kavga edecek, onun canına kıyacaktı. Gittiği kentte kral ilan edilen Ödipus, kraliçeyle evlendirilecekti. Derken ülkede salgın hastalık baş gösterecek ve bir başka kahin, lanetin sebebini açıklayacaktı: Yolda babasını öldüren, sonra da gidip annesiyle evlenen Ödipus, tüm olup bitenin sebebiydi!
Lacroix'e göre bu hikâye, Ukrayna savaşına karşı hislerin özetiydi: İnsanlığın elinde bu kez kehanet değil, tam tersine yılların siyasi analizleri, Putin'in somut açıklamaları ve uydu fotoğraflarındaki askerî hareketlilik vardı. Ama neredeyse kesin olan öngörüler "hakikat"e dönüştüğünde yine de şaşırmamız kaçınılmazdı.

İKİ UKRAYNA SENARYOSU

Çünkü Fransız filozof Clément Rosset'nin dediği gibi, tatsız gerçeklere karşı insanın savunma mekanizması olumlu ihtimale odaklanıyordu: "Ya işler iyi giderse?"..
Oysa bu hem kendini kandırmak, hem de tarihten ders çıkarmamaktı... "İki senaryo düşünelim" diyordu Lacroix... İlkinde Rusya, az kan dökerek Ukrayna'yı ilhak etmiş olsun. Bir yıl içinde uluslararası ilişkiler normalleşsin. Ve tamam, Ukrayna halkı artık bir otokrata katlanmak zorunda ama 3. Dünya Savaşı önlensin.
İkinci senaryoda ise Ukrayna iç savaş ile bölünsün; Çin - Tayvan gerginliğiyle kriz küresel alana sıçrasın ve "megaloman" Putin nükleer caydırıcılığa rağmen "fetih" hayalleriyle Doğu Avrupa'ya yönelsin? Hangisini tercih ederdik?
Elbette ilk senaryo tüm dünya için ehvenişerdi. Daha az maliyetli, konfor alanımızı bozmayan bu olasılığa dünden razıydık. Peki ya "kehanet" ikinci senaryodan yanaysa?.. O zaman ne yapacaktık?
 
İYİMSERLİKTE DÜNYA MARKASIYIZ!

Lacroix'in makalesi, insanın özünde ne kadar "bencil" olduğunu ve tehlike anında nasıl daha da bencilleşebileceğini özetliyor. İşte daha günler önce Ukrayna'ya destek açıklaması yapan anlı şanlı devletler, şimdi "sert kınamalar" ve finansal yaptırımlarla yetiniyor. Kimi doğalgaz derdinde, kimi Rusya'dan gelecek turisti bekliyor. Yeter ki tadımız kaçmasın. Ukrayna'da insanlar ölüyor, ceza olarak Rusya Eurovision Şarkı Yarışması'ndan men ediliyor!
Aynı hafta Amazon ve Kuzey Amerika ormanlarında geçen sene çıkan yangınların henüz "başlangıç" olduğu, gezegeni çok daha büyük alevlerin beklediği açıklanıyor. Amaaan, henüz kış daha!.. Kimse umursamıyor.
Demek ki çıkarcılık ve "iyimserlik" kılığına girmiş vurdumduymazlık bize özgü değil, evrensel... Biz sadece çıtayı arşa çıkarmış, şerbetlenmişiz! Afrin operasyonuna sevinip Rusya'yı "Sığamadınız dünyaya!" tweet'iyle protesto eden Doğa Rutkay... "Suriyeli mülteci istemiyoruz" diye haykıran ama "Ukraynalı güzeller savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınsa" diye ellerini ovuşturan milliyetçi - muhafazakâr erkek güruh... Akaryakıta ağır zamlar gelince "Henüz 20 TL değil!" diye sevinip benzin istasyonlarında kuyruk olan kalabalıklar... Ve yaklaşan Marmara Depremi'ni hatırlamak bile istemeyen ben, sen, o; siz, biz, hepimiz...
Bu hafta sonu da Korinth'i terk eden Ödipus kadar umut dolu ve "pozitif"iz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi