Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Oooohh, oooohh toplamı

Enflasyon yüzde 2'nin altına indiği halde vatandaş pahalılığın nedenini sorguluyor! Nerede mi? İsviçre'de!.. "Hırs-flasyon" tüm dünyanın başına bela... Bizde ise bir kesim zamlara seviniyor, "Oy verenler düşünsün!" diyor; diğer kesimde pek ses yok, hayat devam ediyor. Böyle bir "kakofoni"de paranın bir sıfırı, "toplum"un da "u" harfi kendiliğinden düşüyor.

Geçen haftaya enflasyon tartışmaları damga vurdu. Tamam, yükseliş görece kontrol altına alınmıştı ama özellikle süt ürünleri ve tatil masrafları neden giderek daha pahalı oluyordu? Konuyu araştıran bir sivil toplum temsilcisi, suçu firmalara atacaktı. Krizi "fırsat"a çeviren "açgözlü" şirketler, zam üstüne zam yapıyorlardı! Türkçesine "hırs-flasyon" diyebileceğimiz "greedflation"... Ekonominin asıl baş belasıydı!

Bunun üzerine ülkenin en büyük market zinciri bir açıklama yaparak suçlamayı reddedecekti. Tam 98 yıllık bir marka olarak kâr marjlarını yüzde bir buçukta tutuyor, müşterilerini koruyorlardı. Ama sivil toplum temsilcisi ikna olmamıştı. Eylül ayında bir komisyon kuracak, alım gücünün nasıl düştüğünü araştıracaktı.

Nerede mi? Elbette Türkiye'de değil!.. Tüm bu kavgalar, enflasyonu yüzde 1'lerden yüzde 3,5'e fırlayan, şimdi de 2'nin altına gerileyen İsviçre'de; yani dünyanın en zengin 7. ülkesindeydi!

Arjantin’de kronik enflasyonun sonucu, atık gıdaları toplayan insanlar…

'HIRS-FLASYON': HAYAL Mİ?

Benzer bir tartışma Kanada'da da yaşanıyordu. Merkez Bankası Başkanı Tiff Macklem, geçenlerde enflasyonun sorumlusu olarak şirketleri göstermiş, "normalden daha sık" zam yaptıklarından söz etmişti. Oysa aynı bankanın bu hafta açıkladığı bir rapor, zamların değil, artan maliyetlerin pahalılığa neden olduğunu söylüyordu. Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz... Ottawa'nın ana konusuydu!

Nitekim NY Magazine'den  Eric Levitz de "hırs-flasyon" tezlerini eleştiriyordu. Evet, IMF verilerine göre euro bölgesinde şirket kârları artmıştı. Ama ya iş gücü maliyeti ve COVID sonrası patlayan talep?!.. Bunlar neden hesaba katılmamıştı?

Almanya'da İşveren Dernekleri Başkanı da hafta içi uyarıyordu: "Popülizm uğruna asgari ücreti uçurmayın"! Zira yapılan her ölçüsüz zam, sonunda toplumsal maaş dengelerini bozacak, nihayetinde enflasyon olarak vatandaşın kesesine yansıyacaktı.

Z KUŞAĞI VE TATLI PARA...

Sahiden de "ekonomide herkesi memnun edecek bir çözüm, eşyanın tabiatına aykırı"ydı. Bu noktada sektörel ve "sınıfsal" dengeleri kurmak... Hükûmetlere kalmıştı.
İyi de "sınıflar" geçen yüzyılın meselesi değil miydi? Baksanıza "Z kuşağı"na... Şimdi devir, onların devriydi! Yine Almanya'da Union Yatırım'ın yaptığı son araştırma, 18-24 yaş arası gençlerin finansal açıdan kendilerine aşırı güvendiklerini gösteriyordu. Her biri adeta "broker" doğmuştu! Hisse senedine ne zaman girilir, "kripto"dan ne vadede çıkılır? Hepsini biliyorlardı! Peki borsa... "Zengini daha zengin yapan bir yatırım aracı mı?".. 55 yaş üstü bu soruya ekseriyetle "evet" derken "Z kuşağı"nın DAX ve NASDAQ'a inancı tamdı! Ankete katılan gençlerin yüzde 47'sine göre "hızla zengin olma"... Son derece kolaydı!

ÇOCUKLARA MARKET EĞİTİMİ!..

Oysa yine araştırma, "Z kuşağı"ndaki finansal okuryazarlığın ne kadar yetersiz olduğunu ortaya koyuyordu. Henüz fonların nasıl işlediğinden bihaber gençler... Pratikte borç batağına saplanmaya son derece açıktı.

Peki çözüm ne? Elbette okullara daha fazla ekonomi dersi koymaktı. Ve işte Fürth'te Ludwig Erhard Araştırma Merkezi... Çocuklar için kurduğu "öğrenim süpermarketi"yle bu harekete önayak olacaktı.

Merkeze gelen çocuklar, mini alışveriş arabalarıyla mini tezgâhlardan alışveriş yapıyorlardı. Kimi müşteri, kimi market görevlisini oynayan küçükler, böylece ekonominin işleyişini, fiyat politikalarını ve doğru ticareti "yerinde" öğreniyorlardı. Yani?.. Tüm Avrupa gelmişti Cem Yılmaz'ın işaret ettiği noktaya!.. "Eğitim şart"tı!

ÇEŞMELER YİNE MODA!..

Ne mutlu bize, böyle dertlerimiz yok. İşte "eğitimli" nesillerimiz bugün enflasyonla aslanlar gibi mücadele ediyor! Damacana suya zam mı geldi? Çözüm basit... Civarda bedava çeşme aranıyor! Silivri'de eve servis su 50, "gel-al"da 35, hatta 25 lira... Niye böyle peki? Fark etmez. Bayilere koşuluyor!

"Gıda fiyatları dünyada yüzde 21 gerilerken, Türkiye'de yüzde 54 arttı" şeklinde bir haber... Artık hiç de ilginç gelmiyor! Baksanıza "gurbetçi" kardeşlerimize... Kilosu 60 cent domatesi, 70 cent patatesi ucuz buluyor!

Geçen yıl 5 lira olan konserve fasulye 14 lira, 8 lira olan salça indirimde 34 lira... Gayet makul, stoklamak gerekiyor! Neeee?! Motorine yine zam mı gelecek? Gece 12'den önce depolar "full"leniyor!

SONUÇ: DİLİMİ 12 $'A BAKLAVA!..

Toplumun yarısına göre gayet zenginiz. Hıncahınç kafeler, restoranlar bunu gösteriyor. Diğer yarısı mı? "Biz oy vermedik ki AKP'ye... Oy verenler düşünsün"! Ooooh, ooohh... En "soylu" kutuplaşmalar vergi artışlarında başlıyor.

Herkes kendi derdinde, herkes "gemisini yüzdüren kaptan"... Paradan fiilen bir sıfır atılırken  "toplum"un da "u" harfi düşüyor. Dilimi 12 dolara baklava da mevcut, porsiyonu 60 liraya mercimek çorbası da... Amaaan, kime ne... Bizim "toplam"a artık hiçbir rakam anlamlı gelmiyor.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi