Pegasus nedir nasıl kurtulunur?

İsrailli güvenlik şirketi NOS’un, hiç de güvenli olmayan ürünü Pegasus ismi değişmiş olsa da 5 yıldır bizimle. Şirket her ne kadar biz üretiriz kullanmayın savunması getirse de, milyon dolarlara hükümetlere, istihbarat servislerine ve sonra da parası olan herkese çatır çatır yazılımı satmışlar.
İlk zamanlar cevapsız çağrı üzerinden bile sisteme dalan uygulamanın şu an gözdesi yaygın kullanılan whatsapp. Bu uygulama üzerindeki güvenlik açıklarından içeri dalan “malware” açık kapılardan telefonun her yerine erişip, SMS’den fotoğraflara kadar her alana tıpkı bir lağım faresi, RAT (Remote Access Trojan) gibi telefonun sahibi olmayan kişiye bütün bilgileri iletiyor.
“Malware” pahalı… Alanlar milyon dolarlar veriyorlar ama cep telefonu numarasını bilen birinin bile buradan sisteme dalması mümkün oluyor. Ancak sanıyorum bu “malware” yaygınlaşmaya başladı. Zira geçen gün etik değerleri olmayan eski bir elemanım da bu sistem üzerinden ulaşmaya çalıştı.
Euripides’in dediği gibi “Kurnazlık akıllılık değildir”. Ama bunu anlamak için bile akıl gerekir.

Peki bu garip, ucubik yazılımdan nasıl kurtulursunuz?

Yüklü olduğunu anlamanın tek yolu, cep telefonunuzdaki merkezi işlemcinin process yoğunluğunu analiz etmektir. Bu da yazıldığı kadar karışık bir konu değildir. Öncelikle telefonununuzun pili hızlı bitmeye başlamışsa bu en önemli belirtilerden biridir. Tabii ayarlar kısmından pilinizin sağlığına mutlaka bakın. Eğer yüzde 70’in altına inmişse zaten pil erken bitecektir.
İkinci yapacağınız ise, Mobile Verification Kit’i kurmaktır. Şu an GitHub’da bulabileceğiniz yazılımın (

İki teknoloji CEO’su

Yıllar önce bir basın toplantısı sırasında bir iletişim sektörü CEO’su ile sohbet ediyoruz. O zamanlar IPTV derneğini yeni kurmuştuk. CEO’ya bir ricamı ilettim. O şirket IPTV platformunu yeni yayına almıştı, ben de o şirkete ait olan platformu çok merak ediyordum. Bana da denemek için IPTV platformunu kurmalarını ilettim. Sonra ben de ricamı unuttum. O zamanlar IPTV sadece fiber üzerinden gerçekleşiyordu. Benim oturduğum yerde fiber yoktu. IPTV’nin ilk yıllarında lokasyonun çok önemi vardı. OTT TV’de olmadığı için öyle her istediğiniz yerde televizyon yayını yoktu.
Sonra birgün bir resepsiyonda karşılaştık. Selamlaştık. Yanıma gelip, Atıf bey arkadaşlarımla konuştum, sizin IPTV’ye ulaşmanız için oturduğunuz semte yatırım yapılması gerekiyormuş, bu nedenle biz planlamayı 2 yıl sonraya yapmışız, ancak sizin ricanızdan sonra planda bir düzenleme yaptık sizinle aynı durumdaki semtlerin en önüne sizi aldık. Bu nedenle arkadaşlarım sizi gelecek hafta arayacaklar dedi. Gerçekten de bir sonraki hafta aradılar. Hem fiber hem de IPTV’ye beni ulaştırdılar.
Aradan yıllar geçti. Oturduğum yerden Ataşehir’e taşındım. Oturduğum binada 27. kattaki evime kadar iki adet fiber kablo, evin içinde de CAT5 kabloları olduğu için birden fazla servis sağlayıcı ve iki farklı IPTV platformu da kullanabilir hale geldim.
Son 3 yıldır Mersin’deyim. Oturduğum ilk site Cumhuriyet Konakları’nda yönetim karar almakta sıkıntılı ve fiber gibi yenilikçi konuları bilmeyen insanlardan oluştuğu için konuyu hiç açmadım. Ancak yeni evimiz müstakil olunca ve sokaktaki her sitede fiber bulununca, o fiberi çeken servis sağlayıcıya ulaşıp bize de hızlı bir internet çekilip çekilemeyeceğini sordum. Müstakil binalara fiber çekilemiyormuş. Ancak 20 metre ötede fiber olduğunu bildiğim için bir kere de CEO’ya bu konuda ricamı ilettim. Ancak her seferinde müstakil binalara çekilemediği bilgisi ile geri çevrildim. Bu nedenle şimdi bana bulunduğum lokasyonda fiber çekebilecek bir servis sağlayıcı aramaya başladım.
İnternetin uzaydan gelmesine bir tık uzak olduğumuz bu çağda, özellikle servis sağlayıcı şirketlerin CEO’larına müşteri odaklı olmalarını salık veriyorum. Yoksa hizmet verecek, internet bağlantısı çekecek abone bulamayacaklar!

Hosting’de makus kaderim…

90’lı yılların başından beri web projeleri üretirim ve hosting benim için çok önemlidir. Yıllarca Boğaziçi Üniversitesindeki yıllarımda geliştirdiğimiz Softcom BBS’in devamı olan SoftcomCa’da sitelerimi host ettim. Türkiye’de ne zaman hosting hizmeti almaya kalktıysam hep canım yandı.
Radyo programlarımı kaçak mp3 zannedip silenler mi dersiniz, yeni açılan web sayfamda virüs olduğunu iddia edip siteyi kapatanlar mı? Çok şey yaşadım ve her seferinde yurtdışına geri döndüm.
Ancak bir denemek üzere kullanmaya başladığım Natro’dan hep çok iyi randıman aldım. Hem yönetici paneli çok kolay hem de sorunlarıma hep çözüm bulabildim.
Geçenlerde Natro yeni bir servisinden bahsetti. Malum dünyadaki sitelerin yüzde 70’i wordpress. Dolayısıyla hosting dünyası da sadece wordpress’e uyun servisler çalıştırmayı planlıyor. Bu da hosting tarafındaki işleri çok kolaylaştırıyor. Hosting tarafında wordpress kurmak ile uğraşmadığınız gibi, backup, staging konuları da standartlaşmış durumda.
Natro bu yeni hizmetine Jetpress ismi vermiş ve Automattic’in Pressable’ı ile yarışabilecek noktada. Ben hosting’in geleceğinin buraya evrileceğini zannediyorum. Bu konuda ise dünyada Automattic, Türkiye’de ise Natro vizyon açısından en iyiyi yapmaya özen gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi