Bir “Bodurluk” Meselesi: Savaşın ve Açlığın Ölçülemeyen Cetveli

Bir “Bodurluk” Meselesi: Savaşın ve Açlığın Ölçülemeyen Cetveli
Savaşın haritası çizilirken cetveller yalnız ülkeleri değil, çocukların boylarını da kısaltıyor. Ekonomik kriz yalnız cüzdanları değil, çocukların düş kurma yetisini de yoksullaştırıyor. Büyümemiş çocuklar büyüyememiş toplumlara dönüşüyor.

*Mehmet Altunkılıç

Bir cetvel koyuyoruz duvara. İçinden geçilen yılların çocuklarını hizalıyoruz. Boyları kaç santim? Kemikleri ne kadar ağır? Omuzları kaç savaş gördü? Mideleri ne kadar boşluk tuttu? Gözleri kaç kez bir tabak yemeğe değil, bir kurşun sesine büyüdü?

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Gıda Programı (WFP), 2023 yılında yayımladığı ortak bir raporda, çatışma bölgelerinde büyüyen çocukların yüzde 45’inin gelişme geriliği yaşadığını, özellikle 5 yaş altındaki çocukların “kronik yetersiz beslenme” nedeniyle fiziksel gelişimlerinin ciddi biçimde sekteye uğradığını yazdı. Yani savaş, sadece öldürmüyor büyütmüyor da.

Boy da Uzamıyor Hayat da

Suriye’deki, Yemen’deki, Gazze’deki, Ukrayna, Sudan, Afganistan’daki çocukların boyları uzamıyor, kolları kalınlaşmıyor, dişleri dökülüyor ama yerine yenisi çıkmıyor. Savaş yılları çocukluk yıllarını yiyor. Lancet Global Health dergisinde yayımlanan bir çalışma, Etiyopya, Somali ve Güney Sudan’daki iç savaşlar döneminde doğan çocukların, barış zamanında doğan yaşıtlarına kıyasla ortalama 2,5-3 cm daha kısa olduğunu gösterdi. Kısalmak burada sadece fiziksel değil. Eğitim, oyun, sevgi, bağışıklık, güven… her şey eksiliyor.

Gabriela Guerrero, yüksek şiddet düzeyine sahip bölgelerde doğan Iraklı çocukların, daha az şiddet içeren bölgelerde doğan yaşıtlarına göre ortalama 0,8 cm daha kısa olduğunu saptamıştı. Bu farkın, özellikle yaşamın ilk yılında ve anne sağlığının bozulmasıyla ilişkili olduğu belirtilmişti.

National Library of Medicine’de yayımlanan bir başka çalışmaya göre, savaş bölgelerinde doğan veya savaş sırasında yaşayan çocukların boy-yaş Z-skorları, diğer bölgelere göre 0,42 ila 0,45 standart sapma daha düşüktü. Bu durum, çocukların büyüme ve gelişiminde belirgin bir gerilemeye işaret ediyordu.

Açlık Kemikleri Saydırıyor

Açlık, savaşın elinde bir başka silah. Bir zamanlar “yüzde 100 süt”le büyüyen çocuklar, şimdi bir avuç unla, bir bardak bulanık suyla doyurulmaya çalışılıyor. Elbette büyüyemiyorlar. British Medical Journal’da (BMJ) yayımlanan 2019 tarihli bir araştırma ise savaşın uzun süreli etkilerini incelemek için Bosna Savaşı’nı ele aldı. Araştırmacılar, savaş döneminde büyüme çağında olan çocukların, erişkin yaşta yaşıtlarına kıyasla daha kısa boylu, daha zayıf kemikli ve daha düşük kas yoğunluğuna sahip olduğunu ortaya koydu. Aynı çocuklar, yetişkinlikte diyabet ve kalp-damar hastalıklarına da daha yatkın hale gelmişti. Savaş çocukları sadece o gün değil, ömür boyu eksik kalıyor.

Bodurluk: Bedenin Değil, Çağın Eksilmesi

Bodurluk… Tıpta “stunting” deniyor, bizdeyse “kısa boy” deyip geçiliyor. Ama bu bir çocuğun sadece uzayamayan kemiği değil, alamadığı protein, ulaşamadığı temiz su, göremediği huzur, yemediği bir öğle yemeği demek. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 5 yaş altındaki çocuklarda bodurluk, doğumdan itibaren kronik yetersiz beslenme nedeniyle ortaya çıkıyor. Ve bu bir nesil meselesi artık, çocuk bedeninin içine sıkışan açlık, stres ve travma tarihi.

Birleşmiş Milletler’in 2023 raporu, savaş ve kıtlık yaşayan bölgelerde her iki çocuktan birinin bodur olduğunu söylüyor. Bu sadece santimetre değil, düşen bir bağışıklık sistemi, kırılganlaşan bir zihin, çöken bir gelecek demek.

Peki biz?

Biz yine rakamları konuşuyoruz ama bir çocuğun eksilen santimi, bir annenin ağzında yarım kalan “afiyet olsun”u kaç sayıya sığar? Türkiye’de ekonomik krizlerin bodurluk oranlarını yeniden yukarı çekmeye başladığına dair akademik gözlemler artıyor. Yani çocuklar hâlâ bazen bir lokmayla, bazen bir bombayla eksiliyor. Büyüyemeyen çocukların arasında büyüyen ölümler var. Gelişemeyen bedenlerin içine sıkışmış travmalar var.

Türkiye İstatistik Kurumu, çocukların boyunu ölçmüyor ama süt kutusunun fiyatını, kantindeki simidin paylaşıldığını, okullarda bazı çocukların beslenme çantası taşımadığını görüyoruz. 2021’den bu yana süren ekonomik daralma yalnızca ailelerin alım gücünü değil, çocukların büyüme hakkını da kemiriyor. Türk Tabipleri Birliği’nin araştırmaları, Türkiye’de 0-4 yaş aralığında 350 bin çocuğun bodur olduğunu, 90 bin civarında çocuğun ise ciddi bodurluk sorunu yaşadığını ortaya koyuyor. Yani derinleşen yoksulluk çocuk sağlığını bozuyor. Ve “büyüyemeyen” çocuklar artık sadece kırsalda değil metropolün kenar mahallelerinde, okul sıralarında da susarak duruyor. Ve o suskunluk, aslında içlerinden geçen “aç kaldım” cümlesi oluyor bazen.

Bizde savaş yok. Ama çocuklarımız, savaş bölgelerindeki akranları gibi bodur. Onlar bir mermiden korunamıyor, bizimkilere okullarda bir öğün yemek hakkı esirgeniyor. Menekşe Tokyay, tam üç yıl önce Perspektif’te bu konuyla ilgili yazdığı çarpıcı yazısında okullaşmanın bütüncül bir süreç olduğunu belirterek şunları söylemişti. “Sadece okul devamlılık hanesine atılan bir çentikten ibaret değildir. Karnı doymadan okula giden çocuğun şevki kırılır, dersi dinleyemez, mide gurultusu okuma azmini bastırır, sonunda hayatın ve kapitalizmin acımasız çarkı içerisinde o çocuk okulla arasındaki duygusal köprüyü yıkar geçer.

Sadece Doğu’da değil gelişmiş Batı’da da bu tartışmalar yürüyor. İngiltere hükümeti çocuklara günde bir öğün verilen yemeği yaz aylarında vermek istemiyordu. Bu, ülkede ciddi tartışmaları beraberinde getirmişti. Yasanın yeniden yürürlüğe konulması için sivil toplum inisiyatif almıştı. Kampanyanın en görünür yüzlerinden biri “İngiltere’nin altın çocuğu” denilen futbolcu Marcus Rashford’du. Rashford’un ateşlediğim kampanya amacına ulaşmış ve Londra, ücretsiz bir öğün yemek uygulamasının sene boyunca devam etmesine karar vermişti.

Ancak bu kültür bizim ülkemizde maalesef yerleşemedi. Bir lütuf değil temel bir hak olması gereken bu uygulama olmayınca çocukların “bodurluğu” katbekat arttı. Çocuklar bodurluğu travmayla taşıyor, bizimkiler yoksullukla. Bizde bombaların yerini market rafları aldı. Yangının yerini yatmayan maaşlar, mayının yerini kredi kartları… Boyu arkadaşlarından kısa kalmış bir çocuğun parka bakışında, dünyanın nasıl bir yer olduğunu yeniden okuyoruz. Oyun sırasını beklerken suskunlaşan çocuklar, büyüklere verilen en sert cevap oluyor bazen. Bir toplumun geleceği bazen çocuklarının omuz hizasından da ölçülür. Biz ise geleceğimizi yere düşürmekte bu kadar ısrarcıyız işte.

Savaşın haritası çizilirken cetveller yalnız ülkeleri değil, çocukların boylarını da kısaltıyor. Ekonomik kriz yalnız cüzdanları değil, çocukların düş kurma yetisini de yoksullaştırıyor. Büyümemiş çocuklar, büyüyememiş toplumlara dönüşüyor.

*Bu yazı, perspektif.online sitesinden alınmıştır.

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar
Perspektif