Salda Gölü’nde Neler Oluyor?

Huntit; bir kalsiyum magnezyum karbonat minerali olup, karbonatlar sınıfı altında dolomit grubu içerisinde yer almaktadır. Huntit; çoğunlukla hidromanyezit ve/veya manyezitle birlikte bulunup; dağılgan, saf beyaz görünümlüdür. Islak olduğu zaman çok plastiktir.

*

Huntit ilk kez Faust (1953) tarafından Amerika Nevada Currant Creek’teki karbonatlı volkanik tüflerde bulunmuştur. O dönemde manyezit ve dolomitin meteorik sularla tepkimesinden son ürün olarak ortaya çıktığı kabul edilmiştir. Huntit minerali; Amerikalı mineralog, Walter Frederick Hunt (1882-1975)’ın anısına sonradan isimlendirilmiştir. Bu mineral, çoğunlukla hidromanyezit-manyezitle birlikte bulunmaktadır. 

*

Bu size sıkıcı gelebilecek olan malzeme bilgilerinden sonra bu malzemenin ne amaçla kullanıldığına bakalım: Huntit; boya, alev geciktirici, plastik, polimer, özel lastik ve ilaç vb. endüstriyel sektörlerde kullanılmaktadır. Alev geciktirici katkı hammaddesi konusunda çalışmalar öne çıkmakta olup; diğer sektörlerde kullanım standartları henüz netleşmemiştir. Alev geciktiricilerin %85’i plastiklerde, kalanı ise tekstil ve kauçuklarda kullanılmaktadır. 2013 yılında Asya ülkelerinin tüketimdeki payı %55’tir. %27’lik pay ile Çin’in tüketimdeki baskınlığı dikkate değer olup; gelişmiş ülkeler ve Çin’in, tüketimde %80’lik bir payı temsil etmesi, pazar hedeflerinin de aynı ülkeler olması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

*

Literatürdeki dikkate değer en önemli huntit yatakları; Yunanistan’da Kozani Basin ve ABD’de Currant Creek’de bulunmaktadır. Ticari olarak işletilen yataklar ise Türkiye ve Yunanistan’da yer almaktadır.

*

Türkiye'de bilinen huntit-hidromanyezit yatakları; çoğunlukla Denizli bölgesinde olmak üzere, Burdur ve Isparta yöresinde yer almaktadır. Huntit yataklarının en fazla bulunduğu yerlerden biri de size oldukça tanıdık gelecek bir bölgedir: Salda Gölü’nde.

*

Türkiye’nin güney batısında “Göller Yöresi’nde” yer alan Salda Gölü yüzey alanı yaklaşık 45 km2, ortalama su derinliği 80 m olan kapalı havza bir göldür. Yer yer 200 m’ye varan su derinliği ve aşırı göl suyu kimyasına sahip bu göl CO2 ‘in doğal yollarla depolanmasına dair önemli bir örnek teşkil etmektedir. Yüzey akıntısı olmayan gölün ana beslenimi meteorik sularla sağlanmaktadır.

*

Huntit-hidromanyezit oluşumlarının görüldüğü Salda Gölü oluşumları, göl suyunun çekilmesi ile birlikte açığa çıkan dip çamurlarının atmosferdeki CO2'i bünyelerine absorbe etmeleri ve kuruma çatlaklarının etkisi ile de CO2'in emilmesinin daha derinlere nüfuz etmesiyle oluşmuştur. Beyaz renkli manyezit ve hidromanyezitli stromatolitik kabuk, gölün dalga hareketleriyle kopartılır.

*

Kopartılan ve sahile taşınan stromatolitik parçaları daha sonraki dalga hareketleri ile tekrar kopartılarak daha küçük parçalara bölünür. Bu kez kopma daha önce oluşmuş olan kuruma çatlaklarında gerçekleşir. Böylece daha yaşlı olan manyezit nodülleri daha küçük, yuvarlak ve küresel boyut kazanırken daha genç olanlar ise iri taneli ve düzensiz şekilli olarak bulunurlar.

*

Salda Gölü çevresindeki küçük alüvyal ovalarda, elmacılık, bağcılık ve hububat üretimi yapılmaktadır. Devlet Su İşleri (DSÜ) tarafından, Değirmendere üzerinde yapılacak küçük bir barajla göl ve Yeşilova arasındaki 182 ha alanın sulanması planlanmaktadır. Bu projeyle ilgili herhangi bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmamıştır.

*

Başta güney sahilleri olmak üzere, Salda Gölü’nün çevresi turizm amaçlı tesislerle yapılaşmaktadır. Bunun sonucunda, göl çevresindeki nadir bitki örtüsü yer yer zarar görmüştür. Buna ek olarak, tesislerden arıtılmadan göle akıtılan kanalizasyon nedeniyle göl suyu kirlenmektedir. Salda Gölü’nün güney sahillerindeki turistik tesislerin hemen yakınında bulunan endemik Verbascum dudleyanum popülasyonları büyük bir tehdit altındadır. İlk kez 1964 yılında tanımlanan ve halen gölü besleyen tatlı su kaynağı yakınlarından başka dünyanın hiçbir yerinde doğal olarak yetişmeyen bu bitki, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

*

Bütün bunlar yetmezmiş gibi haberler de yer alan şu durum çok endişe vericidir: “İş makineleri ile tahrip edilen Salda Gölü kıyısına beyaz kumların geri taşınması başladı. Kumlar, bu kez iş makinesi yerine küreklerle kamyonlara yüklenerek, taşındı.”

*

Ben burada ifade edilen “beyaz kumlar”ın çok değerli Huntit oluşumları olduğunu düşünüyorum. Yerinden koparılan bu değerli minarellerin ne olduğunu, nerelere gittiğini bilmiyorum ama tekrar geri taşındığı söylenen malzemenin Huntit olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki eğer geri taşınan Huntit oluşumları ise doğal durumları bozulduğundan mevcut durumun göle ve insanlara da çok zarar vereceğini düşünüyorum.

*

Bir an önce bu hatalardan dönülmesini, gölün kendi doğal haline bırakılmasını ve doğal kaynaklarımıza daha fazla zarar verilmemesini diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi