Şeyh Said Seriyyeleri'nin geçmişi: Hizbullah bağlantılı örgüt neden soruşturulmadı, hangi milletvekilini öldürmek istedi?

Şeyh Said Seriyyeleri'nin geçmişi: Hizbullah bağlantılı örgüt neden soruşturulmadı, hangi milletvekilini öldürmek istedi?
HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’yla Meclis’e girmesiyle birlikte geldiği organik bağı olduğu ifade edilen Hizbullah ile ilgili çokça yazı kaleme alındı, geçmişte işledikleri faili meçhul cinayetleri tekrar anımsatıldı....

HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’yla Meclis’e girmesiyle birlikte geldiği organik bağı olduğu ifade edilen Hizbullah ile ilgili çokça yazı kaleme alındı, geçmişte işledikleri faili meçhul cinayetleri tekrar anımsatıldı. Ancak Hizbullah geleneğinin silah bırakıp bırakmadığı ya da bıraktıysa 2014 ve sonrasında ortaya çıkan ve dönemin HDP’li milletvekilini öldürme teşebbüsünde bulunacak kadar ileri giden paramiliter örgütle ilişkisi gözden kaçtı.

Peki gerçekten Hizbullah silah bıraktı mı?

Yoksa farklı bir isimle bir gün yeniden ortaya çıkacak şekilde hücre tipi örgütlenmeyle yer altına mı çekildi?

Bir milletvekilini öldürme girişiminde bulunan, bunu yapamasa da başka cinayetler işleyen HÜDA PAR’a yakın isimlerin paylaşımlarını beğendiği, kendilerine “Şeyh (Şéx) Said Seriyyeleri” adını veren örgüt nasıl ortaya çıktı? Bu örgüt ile ilgili açılan tek soruşturma neden takipsizlikle sonuçlandı?

Hizbullah’ın 90’lı yıllarda işlediği cinayetlerden çıkıp, 2014 yılının ekim ayına gidelim. Haberimizin konusu paramiliter örgüt, tam da bu günlerde ortaya çıktı.

2014 yılında IŞİD, Kobani’ye saldırdı. Ayları bulan saldırılara karşı Türkiye’de Kürtlerin yoğunlukta olduğu kentler başta olmak üzere onlarca şehirde protestolar yapıldı. Eylemler “6-8 Ekim Kobani olayları” olarak tarihe geçti.

Kimi rakamlara göre, çoğunluğu HDP’li 53 kişinin yaşamını yitirdiği olaylar gerçek anlamda aydınlatılmadı. Yaşamını yitiren HDP’lilerin dosyalarıyla ilgili tek bir dava dahi açılmazken, olaylardan partinin siyasetçileri sorumlu tutuldu ve haklarında binlerce yıl hapis cezası talebiyle dava açıldı.

Karanlık olaylar başladı, örgüt ortaya çıktı

Ölümlerin yaşandığı olaylar, daha çok HÜDA PAR ve HDP kitlesi arasında yaşanmıştı. Konumuz bu dava ve olaylar olmadığı için bu detaylara girmeden devam edelim.

Her kentten ölüm haberlerinin gelmeye başladığı 9 Ekim 2014 günü Twitter’da “Şéx Said Seriyyeleri” adıyla bir hesap açıldı. Hâlâ erişime açık olan sosyal medya hesabı yaptığı paylaşımlarla oldukça dikkati çekmeye, kamuoyunda konuşulmaya başlandı.

Hesaptan yapılan ilk paylaşım, “Yapılan tüm saldırıların karşılığı verilecek ve mürtetler cezalandırılacaktır” şeklindeydi. “Mürtet” cihatçı grupların terminolojisinde “Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmiş olan” anlamına geliyor.

Aynı hesaptan 31 Ekim günü de “HDP Milletvekilleri! Ayakaltında dolaşmayın. Geçen sefer yakaladık serbest bıraktık. Bu kez öyle olmayacak” paylaşımı yapıldı.

Arka planda yaşananlar bilinmediği için hesaptan yapılan bu paylaşımlar, sıradan bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Fakat gerçek öyle değildi. Aksine denildiği gibi bir HDP’li milletvekili “vurun” tehdidiyle aracı sıkılan kurşunlarla resmen öldürülmek istenmişti.

Cinayeti üstlenen hesap kime aitti?

Olay bugüne kadar kamuoyuna yansımadı. Detayları ilk kez burada okuyacaksınız. Aracına sıkılan kurşunlarla ölümden kıl payı kurtulan isim hâlâ da 6-8 Ekim olayları nedeniyle tutuklu yargılanan dönemin HDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata idi.

Ata, o gün Kobani’ye komşu Suruç sınırındaydı. Olayların başlamasıyla birlikte milletvekili olduğu Batman’da Emrah Demir isimli HDP’li genç, HÜDA PAR taraftarlarının bulunduğu yerden açılan ateşle yaşamını yitirdi.

Demir’in failleri yakalanmadı ancak cinayet HÜDA PAR'ın resmi Twitter sayfasından da yapılan paylaşımlarla, deyim yerindeyse, "üstlenildi."

İlk kez Gazete Pencere’de

Ata, yaşananlar üzerine Batman’a doğru yola çıktı. Diyarbakır kent girişine geldikten sonra yaşananları Ata’nın ilk kez Gazete Pencere ile paylaştığı suç duyurusundaki ifadelerinden okuyalım:

“17.00-17.30 sıralarında Diyarbakır iline giriş yapmadan Pirinçlik'i geçtikten sonra 1’er km arayla yol üzerinden üstünden geçilebilecek şekilde yol taşlarla kapatılmıştı. Geçişimize engel olmadığı için yolu açmalarını söyledim. Yol açıldı, oradan tekrar il merkezine doğru hareket ettik. Yenihal Kavşağı alt geçidine girdiğimde bizden önce bu yola giren araçların geri döndüğünü gördük. Ancak biz devam ederek Diyarbakır il binasına gitmek istedik. Alt geçidi geçtikten 20 metre sonra yolu kapatan 2 genç bizi durdurdu. Üçüncü kişi de daha ön tarafta bulunuyordu. Daha sonra baktığımda etrafımızda çok insan olduğunu gördüm. Bize o iki genç ‘Yol kapalı, geçemezsiniz, geri dönün’ dediler. Ben de Batman milletvekili olduğumu, parti binasına gideceğimi söyledim. Bu arada gençlerden bir tanesi bağırarak ‘Batman milletvekiliymiş, parti binasına gidecekmiş’ dedi. O sırada kitlede bir hareketlenme oldu. Haber verilen ufak boylu şahıs ‘Geçemez vurun’ dedi. Bunun üzerine aracımızın üzerine taş attılar. Sopalarla vurdular. Bir şarjör veya daha fazla mermi boşalttılar. Biz kendimizi sakınarak eğildik. Ben silah sesinden bunun küçük bir silah olduğunu düşünüyorum. Bulunduğumuz noktada bir kamyon vardı. Bu kamyonun emniyet aracı olup olmadığını bilmiyorum. Ortam itibarıyla etrafı tahlil ederek bölgede emniyet mensubunun bulunup bulunmadığını tespit etmem mümkün değildi, bu nedenle olay yerinde emniyet mensubu olup olmadığını söyleyemem ancak, bize saldırılar başladığında aracın camı açık olduğu için gazdan etkilendik. Saldırı devam edince şoför geri geri gitti ve olay yerinden ayrıldık. Tekrar geçide girdiğimizde üzerimize taş attılar. Aracımıza ilk vuran yol üzerinde duran şahıslardan biriydi. Olay yerinde bulunan esmer gençlerden bir tanesi orta refüjde bulunan korkuluğun arka tarafındaydı. Elinde sopa vardı, ‘Göreceksiniz size ne yapacağız’ diyerek sopayı korkuluğa vurdu ve sopa kırıldı…”

Ata, devamında kendilerini öldürmeye teşebbüste bulunanlarla ilgili teşhis içeren ifadelerde de bulunuyor. Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na kadar yaşadıklarını bildirdiğini ancak herhangi bir soruşturmanın açılmadığını aktarıyor.

Yaşadıklarını bugüne kadar kamuoyu ile paylaşmamasının gerekçesini de aynı suç duyurusunda belirtiyor:

“Sonuçları ağır olacak bir takım yeni olaylara sebebiyet vermemek için bunu medyayla paylaşmadım. Çünkü bunun topluma yansıması daha ağır olabilirdi. Hatta HÜDA PAR ve Hizbullah yakınlığıyla bilinen sitelerde kendileri sorgulama yaptıklarını, gözaltı yaptıklarını, lütfedip beni bıraktıklarını yazdılar.”

Milletvekilini öldürmek isteyenler bulunamadı!

Ata’nın suç duyurusu, “6-10 Ekim 2014 olaylarında gördük ki bu paramiliter güçler istenildiğinde devreye sokulabiliyor. Aslolan ve yapılması gereken bu güçlerin açığa çıkartılmasıdır” ifadeleriyle son buluyor.

Peki, sonra ne mi oluyor?

Diyarbakır gibi bir kenttin en işlek, onlarca MOBESE ve iş yerine ait güvenlik kamerasının bulunduğu bir yerde bir milletvekilini öldürmeye dönük girişimde bulunan bu kişiler bulunamıyor!

Ya da daha doğru deyimle, bulunmak istenmiyor.

Çünkü suç duyurusunun üzerinden sadece üç ay gibi kısa bir süre geçtikten sonra soruşturma, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun “şüpheli veya şüphelilerin kimliklerinin tespiti için yapılan tüm araştırmalara rağmen belirlenmesinin mümkün olmadığı” kararıyla rafa kaldırdı.

Rafa kaldırma verilen daimî arama kararıyla geldi. Kararda altı ayda bir araştırma yapılacağı belirtilse de o günden bu yana tek bir gelişme yaşanmadı. Muhtemelen de bugünden sonra 9 yıl içerisinde Türkiye’de geçmişle yüzleşme konusunda bir girişim olmazsa 15 yıllık zaman aşımı dolmuş olacak ve dosya tamamen kapanmış olacak.

Peki, bu olayı açık şekilde sosyal medya hesabından paylaşan paramiliter örgütle ilgili başka soruşturma açılmadı mı?

Orası da hayli ilginç…

Çünkü örgütün deşifre edilebilmesi için başka bir kentte önemli bir adım atılsa da bir elin devreye girmesiyle sonuçsuz kaldı.

Tek soruşturma takipsizlikle sonuçlandı

Söz konusu örgüt, sadece o tarihte Diyarbakır’da yaşananlarla gündeme gelmedi. Öncesinde ve sonrasında Batman, Şırnak ve Siirt gibi kentlerde de silahlı ve yüzleri kapalı gruplar tarafından yapılan yol kesme ve kimlik sorma gibi ciddi olaylar bu örgüt tarafından açık bir şekilde üstlenildi.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde de benzer şekilde bir grubun ellerinde uzun namlulu silahlarla yüzleri kapalı şekilde yol kontrollü yapması üzerine savcılık hareket geçti. Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma, kendilerini “Şeyh Said Seriyyeleri" olarak örgütle ilgili açılan ilk soruşturma oldu.

Soruşturma derinleştirilmiş olsaydı, aynı grubun ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalan Ata’yı öldürmeye teşebbüs edenler de bulunacaktı. Ancak öyle olmadı, iddialara göre, soruşturma “üstten bir elin devreye girmesiyle” takipsizlik kararıyla sonuçlandı ve dosya kapatıldı. 

Haklarında açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlansa da söz konusu örgüt, kimi cinayetlerde yine ortaya çıktı.

Üç HDP’linin öldürülmesi de faili meçhul

Mayıs 2015’e geldiğimizde örgüt, bir kez daha karşımıza çıktı. Yaklaşan 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Kozluca köyüne gelen HDP'li grup, burada parti ve milletvekili adaylarının bayraklarını asmak istedi. Köydeki HÜDA PAR üyeleriyle başlayan tartışma büyüdü ve olayda HÜDA PAR üyesi Muhammed Şerif Şimşek ile Abdulcelil Talayhan yaşamını yitirdi.

Olayın ardından aynı hesaptan bu kez “M. Şerif Şimşek ve A. Celil Talayhan, şehadetiniz mübarek olsun. Sizler cennete, katilleriniz cehenneme gidecek!” paylaşımı yapıldı.

İki HÜDA PAR mensubunun yaşamını yitirmesinden sonra Şırnak’ta üç HDP’li yurttaş uğradıkları silahlı saldırı sonrası yaşamını yitirdi.

İki kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili tutuklamalar olup, dava açılırken HDP’lilerin ölümüyle ilgili soruşturma tahmin edebileceğiniz gibi faili meçhule bırakıldı. Yani failler bulunamadığı için dosya zaman aşımına bırakıldı. Üstelik söz konusu soruşturma, savcılık kayıtlarına “adli olay” olarak geçirilmişti.

Bu kez Diyarbakır…

Şırnak’ta yaşananlar henüz gündemden düşmemişken, 9 Haziran günü bu kez Diyarbakır’da hâlâ da aydınlatılmayan cinayetler işlendi. Seçimlerden hemen sonra, ilk olarak Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde HÜDA PAR’a yakınlığıyla tanınan İhya-Der Başkanı Aytaç Baran, uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi.

Baran’ın yaşamını yitirmesinden kısa bir süre sonra da aynı bölgeye yakın başka bir silahlı saldırı yaşandı. Bu kez saldırıya uğrayan yerler HDP’lilere ait yerlerdi. Bir kahvehanenin yanı sıra HDP’nin mahallelerdeki derneği olan Özgür Yurttaş Derneği'ne yönelik silahlı saldırı oldu. Dernekte toplantı halinde bulunan Bayram Dağtan'ın saldırıdan kaçarak gittiği evinin önünde kendisini takip eden yüzü maskeli bir kişi tarafından öldürüldü.

Aynı gün HDP Yenişehir ilçe üyesi Emin Ensen ve Bayram Özelçi de sokak ortasında uğradıkları silahlı saldırıya yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde ise Sur ilçesinde de 30 yaşındaki Fesih Cinaklı uğradığı silahlı saldırı sonrası kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

“Sen cennete gittin, katillerin cehenneme”

HÜDA PAR'lı bir ismin öldürülmesinden hemen sonra Diyarbakır sokaklarında ardı ardına bu cinayetler işlenirken, malum hesaptan yine cinayetleri üstlenen manada paylaşımlar yapıldı:

".... Sen cennete gittin, katillerin cehenneme…”

Diyarbakır’da Haziran ayının bu birkaç günü, sokaklarında yüzleri maskeli silahlı grupların cirit atarak işlediği cinayetlerle geride kaldı.

Kızıltepe’de olduğu gibi Diyarbakır’da bunca cinayete bulaştığı iddialarının odağındaki örgütle ilgili tek bir soruşturma açılmadı.

Bugüne geldiğimizde örgütün cinayetleri üstlendiği sosyal medya hesabı hala yerli yerinde duruyor. İktidarı eleştiren haber içeriklerine birkaç saat içerisinde erişim yasağı getirilirken, muhalif paylaşımlarda bulunanlar birkaç saat içerisinde tespit edilip sabah operasyonlarıyla evleri basılıp gözaltına alınırken, böylesi cinayetlere bulaşan bir örgüt neden tespit edilemedi? 

Örgütün paylaşımlarını kimler neden beğendi?

Ya da neden tespit edilmek istenmedi?

Peki Hizbullah silah bıraktıysa, aleni bir şekilde Hizbullah savunuculuğu yapan, cinayetleri açık şekilde üstlenen paramiliter örgüt ile Hizbullah bağlantısı neden araştırılmadı?

90’lı yıllarda Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin failleri bir bir tahliye edilirken, bu tabandan gelen kişilerin kurduğu HÜDA PAR, bugün Cumhur İttifakı ile ortaklaşarak, Meclis’e girişlerinin önünün açılması bir ödül müydü?

Öyle ya hali hazırda iktidarın ortağı olan partinin genel merkez yöneticileri dahil birçok üyesi, yukarıda birkaç olay paralelinde ele aldığımız “meçhul örgütün” açıklamalarını beğenip, paylaşırken cezalandırılmayacaklarını biliyorlar mıydı?

Peki ya benzer gelişmelerle karşı karşıya kalındığı durumunda, bu örgüt yeniden sokaklara çıkıp cinayetler işlemeye başlarsa sorumlusu kim olacak?