İstikbal göklerdedir

“İstikbal Göklerdedir” diyerek gerçeği gösterenle, “Gelecek ekrandadır” diyerek yalanı söyleyenler arasındayız… Hem de hafızalarımızda yer alan iki tekerleme ve onların günümüze tercüme tezahürleriyle baş başa kalmış halde: “Bak Ali bak. Ali ekrana bak!..”; “Öğretmenleri Ayşe’yi çok seviyor çünkü o her zaman ekrana bakıyor!..”

Elon Musk

Yuri Gagarin

Bak Ali Bak. Ali ata bak”
“’Öğretmenleri Ayşe’yi çok seviyor, çünkü O her zaman söz dinliyor…”
İlkokulda bu okuma fişleri, 12 Eylül darbesi sonrasında eğitim politikamızın gereği olarak çocukların zihnine işlendiği dönemlerde, dilimize pelesenk başka bir tekerlemeyi daha hatırıma getiriyor:
“Yuri Gagarin, Gagarin uzaya!”
Çocukken söylediğimiz bir tekerleme de buydu. Bu tekerlemeleri söylerken, okulda Atatürk’ün “İstikbal Göklerdedir” yazısının olduğu büyük fotoğrafın önünde duruyordum.
En ideal vatandaş profilinin en çok söz dinleyen mi, susan mı yoksa başını göklere dikenlerden mi çıkacağının tartışmasını o ara Sovyet-ABD soğuk savaş dönemi zaten sonlandırmıştı. Biz de bu iki büyük “süper güç” arasında dikkatimizi; daha fazla “korku” ile kafalarımızı -göklerden daha çok- bizi sıkıştıran “devletler” arasında kendimize bir boşluk yaratmaya vermiştik.
Bu boşluk tabii ki uzay değildi!
Elon Musk’ın SpaceX’i , Acun’un Survivor’una karşı
Seyahat yasağının olduğu korona günlerinde Elon Musk’ın şirketi SpaceX, iki astronotu Douglas Hurley ve Robert Behnken’in yer aldığı uzay görevini olumsuz hava koşulları nedeniyle erteledi. Elbette bunda seyahat yasaklarından etkilenmeleri değil, kafalarının göklere dikkat kesilmesi etkili oldu. Elon Musk’ın astronotlarını Hollywood filmlerinden çıkmış bilim kurgu karakterleri gibi vitrine koyması karşısında maruz kalınan sinema etkisi, ilk defa özel bir şirketin uzaya astronotlu bir görev gerçekleştirmeye başlamasına paralel gidiyor.

Hayır hayır, Türkiye’de “13 yaşındaki kız çocuğu ile evlenilmeli mi?” ya da “Ezan nasıl okunmalı?” tartışması yapılırken “Bak el alem uzaya gitti” demeyeceğim!.. Ya da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi ile her yıl iki tane CERN deney sahası yapılabileceğinden de bahsetmeyeceğim. SpaceX’in “uzayı fethetme” açıklamasının, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Camileri fethedeceğiz” açıklaması kadar insanımızı etkilemediği günlerde aklıma gelen o iki tekerleme yeniden dudaklarımda, iki kutuplu dünyanın baş döndürücülüğü altında “dönmeye” başlıyor: “Bak Ali bak. Ali ata bak… Yuri Gagarin, Gagarin uzaya!”


Acun Ilıcalı’nın Survivor adasında hayatta (pardon, ekranda) kalmaya çalışanları yarıştırdığı ve Instagram hesabından 3 milyon izleyici ile dünya rekoru kırdığı bir ortamda NASA’nın resmi hesabının Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in fırlatma öncesinde 1 milyon izleyiciye anca ulaşabilmesi işte bu Hollywood etkisi ile kısmen açıklanabilir.
Elon Musk’ın, gerçek olan başka gezegenlerde hayatta kalabilme hayalinin, Acun Ilıcalı’nın hayali Survivor adasında ekranda kalma mücadelesi kadar popüler olmadığı ise hayalle gerçek arasında seçebildiğimiz bir “popüler” gerçek!
Gerçek uzayda hayatta kalma mücadelesine karşı ülkemizde hayali bir hayatta kalma mücadelesinin galip gelmesi de hepimizi rahatlatan yalanların, bizi rahatsız eden gerçeklere karşı kazandığı zaferin başka bir tezahürü.
Hayır hayır, Türkiye’de “13 yaşındaki kız çocuğu ile evlenilmeli mi?” ya da “ezan nasıl okunmalı?” tartışması yapılırken “Bak el alem uzaya gitti” demeyeceğim!.. Ya da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi ile her yıl iki tane CERN deney sahası yapılabileceğinden de bahsetmeyeceğim.
SpaceX’in “uzayı fethetme” açıklamasının, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Camileri fethedeceğiz” açıklaması kadar insanımızı etkilemediği günlerde aklıma gelen o iki tekerleme yeniden dudaklarımda iki kutuplu dünyanın baş döndürücülüğü altında “dönmeye” başlıyor.
“Bak Ali Bak. Ali ata bak… Yuri Gagarin, Gagarin uzaya!”
Büyük insanlığın ilk adımını Gagarin attı!
Tarih 12 Nisan 1961, Çarşamba…
Fırlatmaya birkaç dakika kala Rus kozmonot Yuri Gagarin basına bir konuşma yaptı: “Tanıdığım ve tanımadığım dostlar, yurttaşlarım, tüm dünyanın insanları! Az sonra güçlü bir Sovyet füzesi beni uzayın derinliklerine taşıyacak. Size söylemek isterim ki, şu anda tüm hayatım tek bir an gibi gözlerimin önünde. Benden beklenen şeyi yapmak için gereken gücü bulacağımı hissediyorum.”
Geri sayım başlıyor. Yuri Gagarin, Vostok 1 aracındadır. Kapsülde bulunan bir kamera sayesinde görüntüsü uzay merkezindeki televizyonlara yansıtılır. Sovyet yönetimi, başarı ile sonuçlanacak bir insanlı uzay görevini ekranlara vermenin, görevin kendisinden daha da önemli olduğunun farkında olacak kadar kitle iletişiminin ve içinde bulundukları rekabetin farkındaydı. Bunu başarırlarsa, nükleer bombadan daha kuvvetli bir “karşı-Hollywood etkisi bombası”nı ABD’ye ve dünyaya atmış olacaktı.
Sovyet Uzay Araçları Baş Tasarımcısı Sergey Korolyov mikrofona konuşur: “Şafak, çamı (Gagarin’in çağrı kodu) arıyor. Birazdan geri sayım başlayacak”
Yuri Gagarin cevap verir: “Anlaşıldı. İyi hissediyorum, moralim yerinde. Gitmeye hazırım.” Ve Vostok 1, Sovyetler Birliği’ne bağlı Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ndeki Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatılır. (Fırlatma rampasına daha sonra da “Gagarin’in startı” adı verilecektir.)
Yuri Gagarin’in o an aklından ondan önce bunu deneyen ama görev esnasında ölen meslektaşları geçti mi bilinmez ama roket safhasının ateşlenmesinden hemen sonra telsize konuşur: “Zarya-1, Zarya-1, sizi iyi duyamıyorum. Ben iyiyim. Moralim yerinde. Uçuşa devam ediyorum…” Vostok 1, Baykonur Uzay Üssü’nden uzaklaşmaktaydı. Zarya-1 (Baykonur Yer İstasyonu) ve artık güçlükle duyulmaktaydı, az sonra telsiz menzilinden tamamen çıkacaktı.
Sonunda uzay aracı roketten ayrılır ve yörüngeye girer. Gagarin yer istasyonuna seslenmeye çalışır. Ardından Vostok 1 ile yerin bağlantısı kesilir. Ancak her şey yolunda gitmektedir ve Gagarin, ABD dahil tüm dünyayı yukarıdan izlemektedir. ABD dahil de tüm dünya, ekranları ve radyoları aracılığı ile Gagarin’i izlemektedir. Yuri Gagarin, “büyük insanlığın” adımını; aya ayak bastığında “İnsanlık için dev adım” diyecek olan Neil Armstrong’dan tam 8 sene önce atmış oluyordu.
“Korkmayın, ben de
sizin gibi Sovyet’im!..”
Gagarin, uçuşun başlamasından 1 saat 48 dakika sonra Rusya’nın Engels kentinin 26 km güneybatısında yer alan Saratov bölgesinde yere iner. Bir çiftçi ve kızı, gökyüzünden paraşütle inen tuhaf turuncu elbiseli, başında miğfer olan bir insan görür. Gagarin olayı şöyle anlatır: “Beni uzay elbisemle ve arkamda sürüklenen paraşütle görünce korkuyla gerilediler. Onlara ‘Korkmayın, ben de sizin gibi Sovyet’im, uzaydan indim ve Moskova’yı aramak için bir telefona ihtiyacım var.’ dedim.”
Hem Sovyetler hem de ABD, iki uzay görevini de yıllar boyu sinema ile anlattı ve anlatmaya da devam ediyor. Bu iki ülke, savaşı er meydanından “yer meydanı” olan ekranlarda sürdürdü, sürdürmeye de devam ediyor. Bunun sonucunda da hem Yuri Gagarin hem de Neil Armstrong, iki bilim insanı kozmonot ve astronot olmaktan daha çok bir sinema figürü olarak kitlelerin bilincine kazındı.
Bize de bu “savaşı” izlemek ve en fazla ekran etkisini yaratana inanmak kalacaktı.
“İstikbal Göklerdedir” diyerek gerçeği gösterenle, “Gelecek ekrandadır” diyerek, yalanı söyleyenler arasındayız. Hem de hafızalarımızda yer alan iki tekerleme ile onların günümüze olan tezahürüyle baş başa kalarak…
“Bak Ali bak. Ali ekrana bak!”
“Öğretmenleri Ayşe’yi çok seviyor çünkü O her zaman ekrana bakıyor!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi